ABD’de Ermeni lobisi bastırmış, Amerikan Kongresi, “Türkler Ermenilere soykırım uyguladı” tezini kabul etmek üzere hazırlık yapıyor.
Arjantin’de Ermeni Soykırımı tezi resmen kabul edilmiş,
Türkiye AB tarafından sözde soykırımı kabul etmesi için köşeye sıkıştırılmış,
Kıbrıs’ta Rumlar, “Ada bizimdir !” diye hareketlenmiş,
Irak’ta Amerika Türkiye’yi hedef tahtasına koymuş, Türkmenler katliamla karşı karşıya.
Ermeni davası uluslararası küresel bir kampanyaya dönüştürülerek bir ticaret malı haline getirilmek isteniyor.
Amerikalı uyduruk Rambo, Sylvaster Stallone sözde Ermeni soykırımını anlatıp Türkleri kötüleyeceği bir film çekme kararı alıyor ve her nedense bu ortamda dünyanın bizi kötüleyeceği bir senaryoya, gerçek bir hayat filmine, gerçek bir cinayete ihtiyaç duyuluyor.
Hrant Dink bir gazeteci idi. Vurdular onu. Öldürdüler.
Neden?
Çünkü; Ermeni lobilerine karşı Türkiye’nin yanında yer alıyordu. Bu sorunu Ermenilerin kan davasına dönüştürmeden konuşmak gerektiğini dile getiriyordu. Bu haliyle gerek Fransa’daki gerek Amerika’daki paralı Ermenilerden eleştiri alıyordu.
Çünkü; Türklerle Ermeniler arasında diyalogdan yana olan birisiydi. Bir yurttaş olarak, Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerine önerilerde bulunuyordu.
Çünkü; Türklüğe hakaretten dolayı aldığı cezanın hukuki mücadelesini takip edeceğini, böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını, şayet hukuk mücadelesinin sonunda yenilgiye düşerse çok sevdiği vatanı Türkiye’yi içine sindiremediği halde terk etmek zorunda kalacağını söylüyordu.
Çünkü; Ermeni sorununun da tıpkı diğer sorunlar gibi “demokratikleşememe” meselesi yüzünden kaynaklandığını biliyor, bu yönde çözüm önerileri sunuyordu.
Çünkü; bildiklerini söylemekten çekinmeyen, Türkiye’nin yetiştirdiği gerçek bir entellektüel, bir gazeteci, bir yazar, Ermeni asıllı bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıydı. Ama Türkiye’de Türkler, Ermeniler, Kürtler, Süryaniler, Lazlar ve Rumların barış içerisinde kardeşçe yaşamalarını istiyordu.
Çünkü, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önündeki engellerin kaldırılması için çaba sarf ediyordu.
Ölmeden önce, “Tıpkı bir güvercin gibiyim. Tedirgin. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler.” dese de öldürdüler onu.
Kıydılar güvercine.
Onu namlularına hedef yapanlar, yalnızca vücudunu ortadan kaldırmakla kalmadılar, katkıda bulunduğu demokratikleşme sürecini zedelemeyi de amaçladılar.
Peki ne yaptı Hrant?
Hayali ihracat mı yaptı?
İhaleye fesat mı karıştırdı?
Zimmet suçu mu işledi?
Devletten mi beslendi?
Banka mı hortumladı?
Halkın parasıyla hotel odalarında hovardalık mı yaptı?
Teşvik mi aldı?
Kızılay ve Yeşilay’ı mı soydu?
Peki Hrant Dink’i mahkeme önünde yumurtalarla karşılayanlar, milleti soyup soğana çevirenlerin duruşmalarına hiç katıldılar mı acaba?
Bu bir oyun, bir senaryo!
Türkiye bu kanlı olayları çok gördü. Yakın siyasi tarihimizin siyasi cinayetleri hep böyle olmadı mı? Sağ-sol davaları dibe vurunca siyasi cinayetler art arda işlenmedi mi? Laik-anti laik kavgası hayatımızı zehir ederek aydınlarımızın ölümüne sebep olmadı mı? Alevi-Sünni çatışmaları perde arkalarında hazırlanarak Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas’ta korkunç mezhep çatışmaları sahnelenmedi mi? Aşırı söylemlerle Türkiye’yi tımarhaneye çevirmediler mi? Farkında değiliz belki ama “Bu ülke satılıyor” deyip yola çıkıldığında ortaya yığınla komplalar atılmadı mı? Bu çerçevede ‘Hainler, işbirlikçiler, gafiller’ çıkıvermedi mi insanların karşısına?
Ve biz artık huzur istiyor ve diyoruz ki;
Siyasi cinayetlerin arkasındaki hain kafa “toplumsal kamplaşmaları”, çatışmaları, uçurumları hazırlayarak tetiği çektiriyor. Bu hain planın bertaraf edilmesi için ‘Birlik olmanın’ ve kenetlenmenin tam zamanıdır.
Vesselam,