Türkiye’mizde durum hakikaten gün geçtikçe daha da garipleşmeye başlıyor. Hızına yetişemediğimiz gündemler var. At izi, it izine iyice karışmış durumda. Saçma ve çarpıcı açıklamalar hariç, artık kimin ne söylediği hafızalarda bile zor kalıyor.
Mesela bunlardan bir tanesi. Bir parti lideri düşünün ki; suikast, eylem planları, krokiler, savcı takipleri ve tehditlerine rağmen; yer altından çıkan lav silahlarına boru, mermilere leblebi, devletin aramaya aldığı sırlarla dolu olduğu söylenen namı diğer, ‘kozmik oda’ ile alakalı olaraksa “Kozmik patates çıktı” diyebiliyor.
Gülemisin, ağlayamısın deriz ya! Hakikaten, tam da böyle bir hava yaşanıyor şu an. Acaba o oda da ne var ki bu olay, bu denli sulandırılmaya çalışılarak, savcı hakimlere tehditler yağıyor dersiniz. Eğer bunun adı ‘devlet sırrı’ ise, bir devletin sırrını, o devletin Cumhurbaşkanı ve Başbakanının bilmesinden doğal ne olabilir ki. Doğrusu tehditler arttıkça insanın merağıda artmıyor değil hani. Merak ya bu! Kuşkuyu beraberinde getiriyor tabi. Hadi o, bölesine büyük bir demokrasiye kapı aralayan Türkiye’de, sosyal demokratım diye geçinerek gülünç tavırlar sergileyen bir parti lideri diyelim. İşin en tuhaf tarafı ise, birilerinin hala devekuşu misali kafalarını kumdan kaldıramamasıdır. Yahu bu ne aymazlık, anlaşılır gibi değil…
Alçak koltuk küstahlığı
Kurtlar Vadisi dizisinin sıkı takipçilerinden olduğumu, daha önceki yazılarımdan hatırlarsınız. Bu dizinin Polat Alemdar karakterini canlandıran başrol oyuncusu Necati Şaşmaz, Türkiye’nin durumunu, önceki bölümlerinden birinde şöyle anlatıyordu, “Türkiye şu an bir kurban, etinden, derisinden, sütünden faydalanmak istiyorlar. Biri yere yatırmış, biri gözünü bağlamış, biri ayaklarını bağlamış, pıçakta birinin elinde. Oysa unuttukları bir şey var. Türk Milelti ne devedir, ne de koyun. Aslandan kurban olmaz.”
Evet olmadı ve olmayacakta. Bunun en basit örneğini ise geçtiğimiz günlerde yaşadık. Dizinin yeni bölümlerinin birinde Polat Alemdar’ın İsrail bayrağına kan sıçratan görüntüleri, zaten gergin olan ilişkilerin fitilini bir kez daha ateşledi. Davos’u ve Türkiye’deki tatbikata kabul edilmemesini hafızasından bir türlü atamayan İsrail tarafı, güya bu görüntülerle alakalı görüşmek için çağırdıkları Büyükelçimizi alçak bir yere atıp, kendileri de yüksekte oturarak, yine, güya büyüklüklerini (edep dışı bir plan-proje çerçevesinde) kanıtlamaya çalıştılar.
Çalıştılarda ne oldu sonra? Çark ettiler! Çark etmek zorunda kaldılar. Kalacaklardı da. Çünkü; yıllardır sırtını dayadığı ABD, bölgeye İsrail’in yanısıra Türkiye’yi koydu. Asıl durulması gereken nokta da bu ya zaten! Belli ki İsrail bu durumdan oldukça rahatsız. Bunun en bariz göstergesi ise, ABD’nin her fırsatta Türkiye modelini dile getirmesidir.
Bakın, bütün bu olaylara günlerce sessiz kalan Amarika, nihayet kaçgün sonra bir açıklama yapabildi. O da, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Crowley tarafından şu şekilde oldu, “Türkiye’nin Ortadoğu barışıyla ilgili rolüne değer veriyoruz. Türkiye ile İsrail, iki önemli müttefikimiz ve dostumuzdur.”
Gelen açıklama böyle. Eee! Böyle bir siyasal kriz sonrası ne çıkarabiliriz bu açıklamadan?
Ne yani! Başkanlığı sonrası ilk ziyaretini Türkiye’ye boşuna mı yaptı Obama?
ABD gibi 100 yıl sonrasının hesap ve kitabını yapan bir ülke, neden böyle bir tercih yapsınki. Hem de, o kadar müttefiki varken. Ne bileyim. Eğer varsa zanneden, hala Türkiye’nin o eski hasta Türkiye olduğunu, artık bilsinler ki hasta yatağından kalkalı yıllar oluyor. Hatta bana göre Türkiye’de şu anki iktidarın bölgede yükselen grafiği başta Mısır olmak üzere çoğu devletin uykularını kaçırıyor. Yoksa dizi felan bahanedir.
Sonra bakın: önemli atılımların yapıldığı ülkelerler arasında karşılıklı olarak vizeler de kaldırılıyor. Bu güne dek vizeleri kaldıran ülkeler İslam ülkeleri idi. Ama bu son sefer ki durum farklı. Şimdi sırada Rusya var. Rusya ile de vizeler kalkarsa meydana gelecek her türlü alışveriş ve ticari ilişkileri tahmin edebiliyor musunuz?
Türkiye önemli bir sürecin içerisinde. Büyük bir değişime yelken açıldı.
Değişimlerse; sancılı günleri, ayları, hatta bazen yılları da beraberinde getirir. Mutlu bir doğum öncesinin çekilen sancılarıdır bunlar. Elbette ki bazı hatalar ve tökezlemeler olacaktır. Ancak netice itibarıyla; düşeceğiz, yuvarlanacağız ama düştüğümüz yerden kalkamasını bileceğiz.
Son olarak bir kez daha altını çizerek belirteyim. Ben parti tutmam. Ancak işini yapanı da görmezden gelemem. Benim işim bu! Alırsam kağıdı ve kalemi elime, korum taşı gediğine!
Daha ne diyeyim!
İşte! Arap halkının beklediği büyük bir sultan. Türkiye’nin özlediği adam gibi adam. Siz ne dersiniz, Sultan 1.Tayyip dönemi başlıyor mudur acaba?
Vesselam,