PIKNIK

Kargalar bile güler be!

Yayınlama: 08.09.2010
A+
A-

Türkiye’den yeni döndük ve ayağımızın tozuyla geçtik bilgisayarların başına.

Bir yandan Ramazan-ı Şerif’in tatlı yorgunluğu ve hazını yaşarken, diğer yandan da dünyanın gündemine yetişmeye çalışıyoruz. Malum ‘Bayram’ da kapıda.

İşte üzerimizde hala Anavatan’ın teri ve kokusu varken, bu yazıda son günlerde Türkiye’mizi oldukça meşgul eden yeni Anayasa paketine ‘evet mi’ ‘hayır mı’ refendumunu ele almak istedim.

Konu Anayasa, yani ‘Milletin geleceği’ olunca; hukukçusu, siyasetçisi, devlet adamı, sanatçısı, medyası v.s herkes konuşuyor. E  bizde bir kulağı Anavatan’da olan medya mensubu olduğumuza göre, küçük bir lafza da bize düşer herhalde?

Şimdi: Konu madem Anayasa, o halde elbette işe Anayasa’nın içeriğinden başlamak lazım.

Şöyle ki; Madem bir pakete onay vereceksin, elbette ki o paketin içeriğini de bileceksin.







Yani, neye oy verdiğimizi bilmek durumundayız. Bu anlamda yeni Anayasa paketini incelemiş ve gümrük kapısında oyunu kullanmış biri olarak son günlerdeki referandum miting  atışmalarına hakikaten katıla katıla gülüyorum!

Zira gülmemek elde mi?

Adam çıkmış, eğitim ve inanç özgürlüğü için mecliste kabul edilen başörtüsüne ‘EVET’ yasasını kendileri engellemek için Anayasa Mahkemesi’ne taşımamış gibi “Başörtüsü sorununu ben çözerim” diyor.

Yuh be!







Bununla kalsa iyi. Geçtiğimiz günlerde de bir şeyler geveledi hatırlarsanız.

Ne idi o?  ‘Genel af’.

Şimdi bakın!

Birisi kalkıp sizin kardeşinizi veya babanızı katletse, bu katili de tutup devlet affetse, siz bunu sizin onayınız olmadan affeden devleti affeder misiniz?

Gülerler, gülerler.

Ya diğerlerine ne dersiniz?

Mesela falancası partileri sürekli kapandığı için feryadı figan içerisinde sürekli şikayet ederlerdi. Ee, ne oldu da şimdi parti kapatmaları yasaklayan bu yeni Anayasa’ya ‘hayır’ diyorsun? Şimdi bu da bir diğeri. Diyor ki! Yok efendim neymiş, Erdoğan İmralı ile görüşmüş müş.

Ya kardeşim, kimlerin zamanında kimleri asmamak için hangi belgelerin altına imza koyduğunu bu milletin bilmediğini mi zannediyorsunuz?

İnanır mı artık bu millet size?

Bırakın bunları. Hakikaten anlayamıyorum sizleri hangi gerekçe ile ‘Hayır’ oyu istiyorsunuz ya!

İnanın bana abartmıyorum kargalar bile güler bu dediklerinize.

Ne yani, şimdi biz katılımcı demakrasinin gereği olarak, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’na  (HSYK) 10 yeni üye seçecek olan 12.000 savcımıza, “Hayır, sizin hakkınız yok, siz kendi üst kurulunuzu seçemezsiniz” mi diyelim?

Ne yani, şimdi biz üstünlerin hukukuna değil de, hukukun üstünlüğüne ‘EVET’ demeyelim mi?

Hakim devlet anlayışından, hizmet devlet anlayışına geçişe ‘EVET’ demeyelim mi?

Güçlünün haklı olduğu değil de, haklının güçlü olacağı geleceğimize ‘EVET’ demeyelim mi?

Kralların hukukundan kuralların hukukuna geçişe ‘EVET’ demeyelim mi?

Ne yani, şimdi biz çocuklarımızın geleceği olan bu referanduma ‘EVET’ demeyelim mi?

Fişlenmeleri kabul edip, özgürlüğümüze ‘EVET’ demeyelim mi?

Türkiye’nin demokratik anlamda eline geçirdiği sıçrama fırsatına ‘EVET’ demeyelim mi?

Bakın, bu ülkenin Başbakan’ını göz göre göre ipte sallandırdılar kardeşim. El vicdan be! Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanını asanlara, “Buyur kardeşim, bildiğinizi yapmaya devam edin.” diyeceğiz öyle mi?

Yoo olmaz, olamaz!

Hatırlayalım şöyle bir!

Ne demişti Menderes’i asan hakim, “Beni buraya getiren irade böyle istediği için bu kararı verdim.”

Öyle demişti değil mi?

Peki ne idi o hakimi oraya getiren irade.

Elbetteki DARBE

O halde buyrun!

Referanduma ‘EVET’ diyeceği için partisinden istifa etmek zorunda kalan 40 yıllık CHP’li Ankara Milletvekili ve Genel Başkan Eski Yardımcısı Eşref Erdem’in sözlerine bir kulak verelim?

Bakın ne diyor Erdem?

“Toplumda 27 Mayıs darbesinin CHP ve İsmet İnönü işbirliğiyle yapıldığına dair yoğun kanaat var… Darbe ile devirdiğimiz, hapsettiğimiz, bazılarını idam ettiğimiz kişiler nasıl oldu da 1965 seçimlerinde tek başına iktidar oldu? Solun bu sorunun cevabını vermesi lazım. O cevap şudur: Millet kendi iradesine müdahaleyi bir türlü kabullenmemiştir.”

İşte bunu söyleyen 40 yıllık CHP’liyi istifaya zorladılar.

Bu işler tabanın sesine kulak vereceğine, tabandan gelen sesleri kısmakla veya “Ben o zaman yoktum, doğmamıştım.” demekle olmuyor işte.

Doğdun da ne oldu!

Malum medya eğitimde başörtüsü için kalkan 411 vekilin evet oyunu, ‘Kaosa kalkan 411 oy’ olarak manşetlerine taşıdığında, Anayasa Mahkemesi’nin yolunu tutanlar arasında senin imzan da yok muydu sanki?

Neyse ben fazla uzatmayayım!

Hasılı kelam; işte şimdi bir kaç gün sonra, İlahi tecelliye bakın ki yine aynı tarih olan 12 Eylül’de Millet sandığa gidiyor. Gidiyor ve görünen o ki o günlerin hesabını illa ki soracaklardır. Ve inanın bana o gün Türkiye için yeni bir milad olacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın.

Vesselam,

Simytech     Sifa