PIKNIK

İşte yetenek, İşte Atalay… Ne istediğimizi bilemeyiz çoğu zaman

Yayınlama: 20.03.2013
A+
A-

Beceri, kabiliyet, yetenek…Bu üç terim bir insanı diğerlerinden ayıran, yerine göre üstünlük kazandıran, hatta bazen de hayran bıraktıran önemli bir ‘unsur’ olsa gerek.

 

Şöyle ki:

 

Şimdi ben, beni tanıyan birilerine “Sence ben becerikli miyim?” diye sorsam, illaki ‘beceriksiz’ diyenler çıkacaktır da…Neyse! Ben asıl konuya gireyim…

 







Yetenekli misiniz, yeteneksiz misiniz? Ya da yeteneliler kim?

 

Türkiye son yıllarda bu sorunun cevabını, Acun Ilıcalı’nın ‘Yetenek Sizsiniz Türkiye’ isimli programında arar odu. Bana sorarsanız iyi de olmuş.

 







Neden derseniz!

 

Açıkçası o tür programları pek fazla izlemem. Daha doğrusu izlemezdim. Taa ki o kişiyi o programda görene dek…Bütün izleyenler kanala kilitlenmiş ‘Türkiye’nin yeni yeteneği kim olacak?’ sorusunun cevabını bekliyor. Nefesler tutulmuş sanki.

 

Ve sonuç açıklanıyor.

 

İşte Türkiye’nin yeni yeteneği. Atalay Demirci…

 

Yaşı 36 ama çocukluğundan beri herşeye takmış Atalay, herşeyi sorgulamış.

Bu yüzden çok çekmiş belki ama bunları bir yerlerde toplayarak bir yeteneğe çevirmeyi de iyi becermiş yani.

 

Yarışmalar boyunca 4 kez perfermans yaptı ve hepsinde birinci oldu Atalay.

Bu öyle bir yetenekti ki; ilk elemelerde önündeki ‘kırmızı butona’ basan Hülya Avşar’ı bile ikinci kez bastırtarak çarpısını geri aldırmak zorunda bırakmıştı. O derece. Anlayın yani…

 

Hep güldürdü Atalay.

 

Bir yandan güldürdü, bir yandan da bir yerlere ince mesajlar gönderdi Atalay.

Erkekeler-kadınlar, gençler-yaşlılar, öğretmenler-öğrenciler, dolmuşlar-duraklar, siyasetçiler, din adamları, sporcular, bayramlar, eşyalar, hayvanlar, çiçekler ve hele de falcılar… Her şey ama her şey nasibini aldı ondan.

 

Onun işi güldürmekti ve bunu  ‘layıkıyla’ yapıyordu zaten. Yapıyordu ki 4. performansında küçük Baha ile birlikte finale kaldı. Yapamasa kalır mıydı finale?

 

Ama ne final.

 

Hele bu kadar gülmenin ardından okuduğu o şiirleri yok muydu finalde.

Bana sorarsanız, işte o şiirlerdi esasında Atalay’ı Türkiye’nin yeteneği yapan.

Hem de kendi yazdığı şiirler.

 

İşe bak!

 

Bir yandan güldür salon yıkılsın gümekten; ardından bir o kadar da düşündür kara-kara, “Bu kez kime gitti acaba bu laf?” diye. Bu herkesin yapabileceği bir şey olmasa gerek.

 

İşin sırrı da bu değil mi zaten? Güldürürken düşündürmek!

 

Yok !…

Yok yok! …

Burada biraz duracaksın arkadaş.

Ve biz de durduk zaten. Biz durduk. Salon durdu. Türkiye durdu.

Ve herkes Atalay’ın o şiirine kulak verdi.

 

İŞTE O ŞİİR:

 

Ne istediğimizi bilemeyiz çoğu zaman.

Babanın tabutunu taşırken anlarız kıymetini.

Sevgiliyi elden gidene kadar sevemeyiz.

Mutluluk dibimizdedir kör olur göremeyiz.

Biz, insanoğluyuz.

 

Rüyaya dosttan daha fazla inanırız.

Bardak kırar gibi kalp kırar.

Doğruluk gün gibi ortadayken, yalanı arar, bulmak için kıvranırız.

Biz, insanoğluyuz.

 

Gerçekten seveni neredeyse döveriz.

Eğer kaçacaksa nefret eden, mutlaka yetişiriz.

Derdi varsa birinin, en uzağına gider, iyi gününde ondan daha fazla güleriz.

Biz, insanoğluyuz.

 

Kötünün niyetini, iyinin şefkatini, ecel kapıyı çalana kadar anlamayız.

Yardımı her şeyden çok bekler, küfrü ağızdan asla atmayız.

Biz, insanoğluyuz.

 

Anayı ölümüne yakın hatırlarız.

Paraya her şeyden daha fazla aşığız.

Ümitlerimiz daha yeşermeden kapanır, sevgimizi gösteremez her şeyden sakınırız.

Biz, insanoğluyuz.

 

Rahatlığın en yücesi hep hayalimiz.

Darlıktan ders almak an zor işimiz.

Burnumuz kanasa isyan eder, kuru ekmek zeytine şükredemeyiz.

Çünkü biz, insanoğluyuz.

 

Biz alkışladık…Salon alkışladı…Türkiye alkışladı…

 

Ve son noktayı şöyle koydu Atalay:

 

Ya ağlamasın hiç kimse, ya da gülmesin şu her zaman gülenler.

Ya kimse de olmasın para denen illet, ya da paylaşmasını öğrensin paralı millet.

Ya kimse söylemesin sevdiğini, ya da yapsınlar sevginin şu asıl tarifini.

Ya şu bayramlar hiç yaşanmasın, ya da bayramlarda et yemeyen kalmasın.

 

Tüm raksların-rockların; sazların-cazların ve sihirbazların arasından sıyrılarak bileğinin hakkı ile söke-söke, Türkiye’nin yeni yeteneği oldu Atalay.

 

Doğru yerde, doğru yolda olan Atalay’a ve doğru karar veren Türkiye’ye tebrikler…

 

NOT:

 

Umarız şöhret basamaklarını bir-bir tırmanacak olan Atalay hep böyle kalır.

Ve yine umarız Atalay’ın yazdığı bu şiirlerden BİRİLERİ gereken dersleri çıkarır.

Boşuna yazmamıştır hani bunları yazanlar…

 

Vesselam,

 

Simytech     Sifa