Esed canisinin damlayı taşıran son saldırılarının ardından, Kimyasal Silah Araştırma Komisyonu’nun, “Elimizde güçlü deliller var, Esed kimyasal silah kullanmıştır” demesine rağmen Obama’nın iki dudağı arasında sıkışan, “Operasyon başlasın” emrinin bir türlü verilememesi, ABD’nin Obama politikasından kaynaklanıyor ki; Obama artık ABD’nin Müslüman ülkelere saldıran bir devlet görünümünden uzak kalınması taraftarı. Kaldı ki Obama’nın başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günden bu yana tartışılan ve ayyuka çıkan Müslümanlığı da işin cabası.
Kaldı ki; Bu anlamda Obama’yı pekte haksız bulmamalıyız aslında…
Zira, hele de Ürdünlü Doç. Dr İyad Kunaybi gibi alimlerin, “Ey Suriye’deki Müslümanlar! Allah’ınız aşkına, sakın aldanmayın! Batının size her hangi bir iyilik getireceğine ve sıkıntılarınızdan sizi kurtaracağına inanıyor musunuz?” şeklindeki çağrılarını da hesaba katacak olursak.
Öyle ki İyad’ın şu sözlerine kulak vermemek elde değil olsa gerek:
Diyor ki İyad:
“Ey Suriye’deki Müslümanlar! Allah’ınız aşkına, sakın aldanmayın!
Batının size her hangi bir iyilik getireceğine ve sıkıntılarınızdan sizi kurtaracağına inanıyor musunuz?
Onların Irak’ta, Afganistan’da ve müdahale ettikleri tüm Müslüman beldelerde yaptıklarını ve işlemeye devam ettikleri cürümleri sakın unutmayın. Onlar, çocukları katlettiler! Evleri yıktılar! Sokak ortasında insanları idam ettiler! Kadın haklarından söz ettikleri halde, bir gurup köpekleri ile iffetli kadınları kirlettiler!
Kullanılması yasak kimyasal silahlar kullandılar! Kimyasal silahları diktatör rejimlere satan da onlardır! Erkekleri çırılçıplak soyarak, boyunlarına ip bağladılar! Ailelerinin gözleri önünde onların başlarını ayaklar altına aldılar!
Ne küçüğe merhamet ettiler ne de büyüğe saygı gösterdiler, çocukları sakat bıraktılar! İnsanların başlarına poşet geçirdiler! Paramparça ettikleri cesetler üzerinde poz verdiler, onların bedenleri üzerine bevlettiler, insanları yaktılar!
İnsanların kafalarını keserek ağaçlara astılar, parmakları keserek hatıra olarak sakladılar! Ağızları diktiler, Düşünce özgürlüğünü savunanlar ağızları dikti! (Çağlayan) iki nehir sahibi beldelerin insanlarını susuz bıraktılar!
Kur’ân-ı Kerîm’i ayakları altına aldılar! Mescitlerin kutsallığını çiğnediler! Müslümanların çocuklarını Hıristiyanlaştırdılar!
Siz şimdi, (bazı) Suriyelilerin onlarla koalisyon kurmuş olmasından dolayı benzerini sizlere yapmayacaklarını mı sanıyorsunuz? Daha önce kimi Iraklı ve Afganistanlılarla da koalisyon kurmamışlar mıydı? Anlaşma yapmaları cürümlerini işlemekten onları alıkoymadı. Aksine halklarını ezmek için uşaklarını nasıl da kullandılar!
Ey Suriye’deki Müslümanlar!
Sizin kardeşleriniz olan mücahitler hiç onların işlediği cürümleri size yapar mı?
Sizin kurtuluşunuz ve namusunuzu korumak için harekete geçmiş olan kardeşleriniz!
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir. Kim Allah’ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.” (Maide, 55, 56)
Allah’ınız aşkına, sakın aldanmayın! Ey Müslümanlar!” Diyor Ürdünlü alim İyad…
Ve Suriye için söyleyeceğimiz son iki gerçek ise şudur:
Obama operasyon için düğmeye basmadıkça kimse düğmeye basmayacaktır ve bir diğer önemli unsur ise bu hareket ve oluşumların İsrail’e nasıl yansıyacağıdır.
Bize bu operasyonda düşen ise Batı’nın oyununu iyi irdelememizin gerekliliğidir. Biz Batı’nın neler planladığını çözersek, Suriye konusunda mutlaka kazanan taraf oluruz. Bundan şüpheniz olmasın.
ASIL MURSİ’YE KIZIYORUM
Suriye’deki Esed’in zulmü ve yaşananlar belli de, ben asıl Mursi’ye kızıyorum.
Herkes darbeci sinsi Sisi’nin yaptıklarını ve vahşetini konuşuyor. Gazeteler haklı olarak manşetler atıyor. Ancak ya Mursi’nin dikkatsizliği. Nasıl düştü Mursi bu tuzağa doğrusu hiç anlamadım. Kafam bir türlü basmıyor.
Ya bu adam Erdoğan’la hiç mi bir lokma yemedi?
Hiç mi duymadı Erdoğan için, “Muhtar bile olamaz” dediklerini?
Türkiye’deki 28 Şubat Muhtırası’nı hiç mi anlatmadılar bu kardeşimize? Senin yaptığının aynısını rahmetli Erbakan hoca’da yapmıştı. Zor kurtardı sonra kelleyi. Hiç mi işitmedin bunları?
Biz hangi asırda yaşıyoruz! Burnunun dibinde İsrail gibi bir devlete rağmen sen kalkar da, “Haklarımızın bedeli için benim kanım akacaksa ben bu kurbanı vermeye hazırım. Bu vatan uğruna, her şeye kadir Allah için kimse sizi aldatmasın. ŞERİAT, ŞERİAT, SONRA YİNE ŞERİAT. Halkımız onunla rahmet ve tazeliğe kavuşacak. İslam şeriatı olmadan bu ümmetin hayrı yoktur. Önce Allah’ın huzurunda ve sonra sizin önünüzde yemin ediyorum. Allah’ın izni ile Anayasa metni de dahil olmak üzere İslam şeriatı kesinlikle uygulanacaktır.” şeklinde konuşmaları nasıl yaparsın doğrusu anlayamıyorum. Niyetin şahadet şerbetini içmekse buna sözüm yok.
DOMİNONUN SON TAŞI ERDOĞAN
Ya da kendisini Erdoğan’la karıştırdı herhalde. Fakat Erdoğan rahmetli Menderes, Özal ve Erbakan’ların hatasına düşmedi. Sabırla bekledi, sabır taşı oldu adete. Ancak bu sabra ve belli kademelerdeki onca tafsiyeye rağmen bugün bile ellerine geçse Vallahi Billahi bir kaşık suda boğarlar Erdoğan’ı. Bunun en bariz örneği ise Gezi Parkı olaylarıdır. Ellerini ovuşturuyorlardı görmediniz mi? Erdoğan’ı domino taşlarının sonuncusu olarak görüyorlar adeta. Bütün taşlar (ülkeler) Erdoğan’a dayanmış ve eğer Erdoğan düşerse dünyadaki İslami anlayış ve hakimiyet son bulacak adeta.
FARE OLMADAN ÇUVAL DİBİ DELİYOR
Kardeşlerim. Adını Rabiatul Adeviyye Meydanı’ndan alan ve darbe karşıtlarının sembolü olan ‘Rabia işareti’ ile direnen karşelerimize ben de dua ediyorum ve Rabia, benim kızımın da adıdır aynı zamanda. Ancak dediğim gibi, dikkatli olmak lazım. Tarihten dersler almak lazım. Bazı şeyleri yavaş yavaş sindirmek lazım. Biz şunu çoktaaan anladık ki, İslamcı politikada erken konuşmak olmaz. Taaa ki dengeleri denkleştirene kadar.
Hani bir lafımız vardır, “Fare olmadan çuval dibi deliyor” diye. Ya da, “Erken öten horozun başını keserler” gibilerden…
Son olarak şunu demek istiyorum. Herkesin bir hesabı vardır. Yüce Allah’ın da. (c.c)
Bunu da en güzel Sezai Karakoç şu dizelerle anlatıyor, ‘Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır. Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır.’
Bunlar herhalde ne demek istediğimi anlatan en iyi sözler olsa gerek. Başka ne diyebilirim ki.
Vesselam,