Derler ya,
“her parmağında on marifet, her taşın altında o çıkıyor.”
Her kanalda, her medya organında, neredeyse her programda.
Gün yok ki bir tv kanalında onu görmeyelim.
TRT, Show tv, Star tv, Kanal D, Kanal 7, Flash tv…
Ve daha nice basılı yayın organları.
Ahmet Hakan boşuna demedi ona,
“Adı: Erhan Nacar
Giyim Tarzı: Acayip…Hem de çok acayip.
Halkla diyalog kurma yeteneği: Fevkalade.
Sosyal güvenlik konusundaki bilgisi: Müthiş…
Ekranda sosyal güvenlik anlatma tarzı: Reyting getirici
Bir kişiyi emekli etme hızı: 7 dakika falan.
Halkı hakları konusunda uyandırma potansiyeli: Muhteşem.
Bir dakikaya 223 kelimeyi sığdırır,
Bir meseleye kafayı taktığında cılkını çıkartır,
İki saat uykuyla bir hafta idare eder ve asla yerinde durmaz, duramaz. Kısaca bir delifişektir Erhan. ” diye.
NASIL TANIŞTIK?
Geçtiğimiz sene bizimle irtibata geçtiği zamanı hatırlıyorum da;
Türkiye’de mal varlıkları ile alakalı bir yazısını göndermişti yayımlamamız için de, redaksiyondaki arkadaşlar yazıyı bana getirdiklerinde, “sorun değil yayımlayın” demiştim. Meğer o yazı Avrupa’da yayım yapan yüz küsür Türk gazetesine gönderilmiş de, dikkate alan iki gazeteden birisi biz olmuşuz. İşin özü cesaret edememişler yayımlamaya.
Ahmet Hakan’ın dediği gibi “delifişek” ya Erhan Nacar, taktı bu meseleye kafayı. Kanal 7 ekranlarında canlı yayında Ufuk Gazetesi’ne övgüler yağdırarak alkışlarken, o cesareti gösteremeyen diğer basına bir ton fırça.
Bu cesaretimizden dolayı onure etmişti bizi ve böyle devam edegeldi dostluğumuz.
İYİ DE OLDU!
Zira geçtiğimiz günlerde Ankara’ya Kanal 7 stüdyolarına, canlı yayına, programına davet etti şahsımı. Sağlık sebeplerimden dolayı katılamayacağımı bildirince telefonla canlı bağlantı teklifi yaptı bu sefer de.
Dedik ya, “adam takdı mı takıyor” diye.
İlla ki alacak o yayına.
Ve aldı da zaten.
İyiki de almış.
Zira Hollanda ve Avrupa’da yaşanan son gelişmeleri ve gazetemiz Ufuk’u dilimizin döndüğünce anlatma fırsatı bulduk bu vesileyle.
Bununla kalmadı,
Programına sokakta sanatını icra etmeye yer bulamayan Özgür adında bir klarnet sanatçısını beraber getirerek, “Ben yoruldum hayat, gelme üstüme” diye şarkı söylemez mi bir de! Hem de klarnetin önünde eğilerek.
Mesaj attım, “İşte bu harikaydı. MaaşAllah ses de varmış.”
Aradı beni ve ne dese gerek, “Ben orada sanata ve sanatçıya eğildim Murat abi”
Yani kısaca bu adamın işi sadece emeklilik işleri değil.
Bir de dernek açarak ahlak bozucu internet fenomenlerini mahkemeye vermişti malumunuz. Türkiye günlerce bu haberi konuşmuş, konu Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne kadar intikal etmişti.
Başka söze hacet var mı?
Bu adam bunlarla kalmaz. Durun daha neleri göreceğiz?
Vesselam,