Değerli okurlarım,
Bu yazımda sizlerle aynı zamanda çağın hastalığı olma yolunda ilerleyen obez hastalığının Hollanda’daki göçmenlere yansımalarını paylaşmak istedim.
Şöyle ki;
Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırma sonucu, Hollanda’nın dört büyük şehrindeki göçmenlerin, küçük kentlerde yaşayan Hollandalı’lara göre daha şişman oldukları saptandı.
Araştırma şirketi Türk, Fas ve Hollanda asıllı 901 kişi arasında anket görüşmesi yaparak ayrıca bu kişilere , beslenme ve fiziksel aktivite ile ilgili birkaç soru da yöneltilmiş.
Ankete katılanların yaklaşık olarak yüzde 80’i 15-44 yaşları arasındaymış ve anket sırasında kişilerin vücut kitle indeksi (bmi)’de hesaplanmış. Bu, boy ve vücut ağırlığına bağlı olarak, fazla kilonun tahmini olarak hesaplandığı bir yöntemdir.
Anketden de beklendiği üzere tüm göçmen grupları, fazla kilolu oldukları için Hollandalı katılımcılardan daha yüksek puanlar almışlar.
Ankete göre Hollandalı’ların yüzde 34’ü aşırı kilolu olup, yüzde 4’ü ise ciddi şekilde şişman iken, diğer göçmen gruplarında bu oran: ‘Türkler için yüzde 50 ve Faslılar için ise yüzde 39’ şeklinde oldukça öne çıkmış.
Bu sonuçlar, göçmenler ve Hollandalı’lar arasında daha da büyük farklılıklar ile sonuçlanan önceki bilimsel çalışmalarla aynı yönde olmuş ve göçmenler arasında aşırı kilo değerlendirilmesinde ve tahmininde büyük farklılıkların olduğu ortaya çıkmış.
Örneğin, Türk’lerin yüzde 40’ı kilolarını “iyi” olarak nitelendirirken, bu durum tıbbi olarak aşırı kiloluluk olarak tanımlanmıştır. Hollandalı’ların burada göçmenlere göre, daha gerçekçi bir bakış açısına sahip oldukları saptanmıştır.
Aşırı kilo algısı, aynı zamanda nesil başına göçmen gruplar içinde de büyük ölçüde değişmektedir. Örneğin, ilk nesil Türklerde fazla kiloluluk, kadınlar arasında hala güzellik için ideal gibi görünüyor. Ancak genç nesillerde bunun aksi bir düşünce söz konusudur ve aşırı kilonun sağlıksız olduğunun farkındadırlar.
Aslında katılımcılar durumunda farkındalar,
Zira görüşme yapılan tüm gruplarda, günde otuz dakikalık spor egzersizinin ve buna sürekli olarak devam etmenin önemini farkına vardıkları saptanmış. Görüşülen kişilerin yüzde 40 ila 50’si yetkili makamlarca önerilen yarım saatten daha az hareket ettikleri ve bunun aslında yetersiz olduğunu bildikleri göze çarpan diğer sonuçlar arasında yeralmış.
Yanlışta değil tabiki,
Boşuna mı demişler, “Nerede hareket, orada Bereket” diye.