PIKNIK

Her şey nasıl da değişti!

Yayınlama: 02.06.2020
A+
A-

Merhaba değerli kardeşlerim, öncelikle gecikmeli de olsa geçmiş olan Ramazan bayramınızı tebrik ederek başlamak isterim.

Değerli gönül dostlarım: Hepimiz gördük yaşadık bu Ramazan’da, bayram da çok hüzünlü geçti. Ramazanda teravih namazları, cemaatle kılınamadı. İftarda misafirler ağırlayamadık. Corona felaketi Müminleri çok  üzdü, ama  sadakalarını verdiler, hayırlarını yaptılar. Ellerinden geldiğince dini akidelerini, yapan müminler mübarek Ramazan’ın mahzunluğuna çok üzüldüler. Ramazanın mahzunluğunu yürekleri sızlayarak yaşadılar.  Müşriklerin umurunda bile olmadı. Bildiklerinden şaşmayarak, gerek sosyal medyada gerek sosyal yaşamlarında, Allaha ve dinimize saygıları olmadığını gösterdiler. Maalesef bunu açık açık üzülerek gördük.

Corona dan önce dünyanın cehhennem kazanına dönmesi, insanoğlunun vicdanlarının yok olması iyice namus, saygı, haram, yalan, kötülük, tecavüz daha bir sürü melanetlik ile dünyayı kirletmesinin cezasını cümbür cemaat yaşadık yaşıyoruz. Korona ile gelen yeni hayat düzeni, tüm dünya insanının yaşam düzenini değiştirdi. İşin en güzel yanı gece hayatı yaşayanlar, evlere kapandı. Biraz olsun insanlar gerçek temizliğe yönlendiler. Selamlaşmaya bir üslup geldi. Örneğin: kadın erkek öpüşmelere hocalar haram diyorsa da entel kitlelerde, kimsenin umurunda değildi.

Şimdilerde buna ‘sosyal mesefa’ deniliyor.

Sosyal mesafe derken?

Bu ibare sizlere ne anlatıyor bilemiyorum ama işin bir de başka boyutu var.







Şöyle ki: anne ve babalarından uzaklaşarak aylarca görüşmeyen gençliğin eline bir mazeret verdi. Zaten artık son yıllarda, bayramlarda bile, büyüklere ziyaret yapılmıyordu. İnternet icat oldu mertlik bozuldu.

YA ONDAN ÖNCESİ NASILDI?

Telefonla aranıyordu anneler babalar. Gelemedikleri için, bir sürü mazeretler üretilerek, ebeveynler ihmal ediliyordu. Zavallı  yaşlılar kapılara bakıyor, bekliyorlardı. Evlatları ise  yazlıklara koşuyor tatiller yapılıyordu. Görüntülü telefonları da unutmayalım. İki dakikada evlatlık vazifelerini tamamlamış, olarak, vicdanlarını rahatlatıyorlardı. Ebeveynler aranmış oluyordu.

Değerli gönül dostlarım: kimsenin canını acıtmak, istemeyiz. Ama son yıllarda yaşlılarımızın evlatları tarafından gördükleri muameleler, göz ile görünecek kadar bariz. Müstesnalar tabi kaideyi bozmaz. Bulunduğumuz ülkenin kültürüne o kadar kendimizi kaptırmışız ki! onları  blile abartılı bir şekilde geçtik.







Değerli gönül dostları: Eskiler iyi bilir, eskiden hepimizin evinde bir köşemizde, yaşlı annelerimiz, babalarımız olurdu. Evimizin büyükleriydiler. Yanlarında sesimizi yükseltemez, yapacağımız, önemli her işimizde onların onaylarını alırdık. Soframızda onlar yemeğe başlamadan biz başlamazdık. Sözlerinin önüne, haklı yada haksız geçemezdik.

Farkında mısınız, her şey ne kadar değişti?

Büyüklerimiz artık huzur evindeler. Hiç düşündünüz mü neden? Çünkü artık manevi değerlerimizin değeri, kıymeti kalmadı. Saygı kavramını kaybettik. Ne küçük belli ne büyük. Eşler arasında saygı yok oldu. Yozlaştık dostlar yozlaştık. Artık yaşlı anne babalarımıza sus diyebiliyoruz, azarlıyoruz, aşağılayıp kızıp bağırıyoruz.

Hani bir atasözü vardır, “İNSAN ETİ İNSANA AĞIR GELİRMİŞ.”

Artık atasözü olmaktan çıktı. Gerçekten yaşlı anne babalarımıza verdiğimiz bir kaşık çorbaya tamah ediyoruz. Onlara hizmet etmek, zorumuza gidiyor. Şimdi modernlik dedikleri, çağdaşlık dedikleri bir kavram var. İnsan karakterini paramparça ediyor kanser gibi insanlığını yok ediyor.

Anasından babasından utanıyorlar artık, “çirkin giyiniyor, konuşamıyor, çiş kaçırıyor vs. vs.” Diyorlar. Anlatmakla bitmiyor evlatların vefasızlığı.   Kurtuluş çaresi olarakda huzur evlerini görüyorlar.

Avrupa huzur evleri, Türk anne babalarla dolup taşıyor. Ayda bir kez bir buket çiçek ve yarım saat ziyaret avladın vicdanını rahatlatıyor. Peki huzur evinde iyi bakılıyorlar mı? Bunu da Allah bilir. Gözlerine baktığınızda yüreklerindeki kırgınlığı, görmemek mümkün değil. Analar babalar evlatlarını bir ömür besleyerek, canla başla sevgi ile bindir fedakârlıklarla evladını yaşatmaya çalışırken; evlatlar onlardan bir an evvel kurtulmaya çalışıyor.

Ne kadar acı değilmi?

Evlat bir an evvel ölse de kurtulsam diyor. Acı ama gerçek. Korona bir kez öldürüyor, ama yaşlı analar babalar bin kez yavaş, yavaş her gün ölüyor.

Değerli gönül dostları: Son yıllarda yolda rastladığım gençlere, “Oğlum annen nasıl?” Diye sorduğumda, teyzeciğim annem huzur evinde yanıtını alıyorum. Yıllar öncesinde hatırlıyorum o anneyi! Çırpınan anne ve  vardiyadan yorgun, argın gelip yavrularına koşan hayatını fabrika köşelerinde eskiten babalar.

Değerli gönül dostları, “biz ne ara bu hale geldik?” Diye çoğu zaman düşünürüm.

Sırası gelmişken Veysel Karani hazretlerinin annesine olan sevgisini hatırlatmak istiyorum vefasız evlatlara.

Peygamberimizi (sav) görebilmek için can atıyordu. Ağlıyordu, yanıyordu cayır, cayır kutlu nebinin hasretinden. “Bir kez” diyordu “bir kez görebilsem Muhammed’i.” Ama hasta annesini bırakıp gidemiyordu. Bir kez annesi ısrarla müsaade etti ve gitti ancak zamanı kısıtlıydı. EFENDİMİZ mescitteydi yine göremedi ağlayarak koşuyordu annesine. Eve gelince kapandı anasının dizlerine hıçkırarak göremedim anam yine nasip olmadı diye ağlıyordu. Mübareğin bu hasreti Efendimize malumdu. Tabi ki vasiyet buyurdular: ölünce hırka-i şerifimi Veysel Karani’ye götürünüz. Efendimizin vasiyeti ashapları tarafından yerine getirildi. Annesine olan saygısı sevgisi ile Allah’ın sevgili kulu olmuştur Veysel Karani. Ya bizler? Bizler nasıl kıyıp da  huzur evlerinin soğuk duvarları arasında mahzun bırakıyoruz anne ve babalarımızı. Nasıl dilimiz varıp kırıyoruz gönüllerini. Bir gün yaşlanınca ne etmişsek bizlerde onu yaşamadan Allah canımızı almayacak buyruluyor hadisi şeriflerde.

Bizlere canından can katan annelerimizi biz nasıl olur da ihmal ve sevgisizlikle cezalandırır, nasıl gönlünü kırarız. Bizim var olmamıza sebep babalarımıza ve annelerimiz ‘ÖF’ bile dememeliyken nasıl yaparız bütün bunları?

CENNET ANALRIN AYAĞININ ALTINDADIR unutmayalım! Onlardan alacağımız helalliktir ahirette bizi kurtaracak. Altını temizlemekten, elinizle beslemekten evladınız gibi şefkat vermekten kaçınmayın. Daima ALLAH korkusu ile akıbetinizi düşünün.

Değerli gönül dostları: bu konuyu sizlerle paylaşmak, hatırlatmak amacı ile bir Müslüman olarak üzerime vazife bildim. Hakkımdaki yorumlarınız negatif, pozitif beni üzmez kırmaz. Çünkü çevremdeki huzur evlerinde kapılara bakan yalnız mahzun hatta terk edilmiş bir halde helalleşmeden vefat eden çok anneler babalar var. Allah (c.c.) cümlesine rahmet eylesin. Huzur evi köşelerindeki ana babalara Allah metanet ve sabırlar versin. Ana babasını her konuda ihmal eden evlatlara da Rab’bim vicdan merhamet versin. Allah kimseyi yanlış yapan bir vicdana mahkûm etmesin. Nice başka hayırlı bayramlara sevdiklerinizle birlikte ulaşmayı nasip etsin. Kalın sağlıcakla.

Simytech     Sifa