Geçtiğimiz günlerde tam da baş ağrısıyla kıvrandığım ve işlerin yığıldığı bir günde kapı zilim acı acı çalmaya başladı. “Şimdi açsam mı bu kapıyı açmasam mı?” diye düşüneceğime, biraz da meraktan olsa, açtım kapıyı.
Efendim, ne buyurdunuz?
Bir Hollandalı beyfendi ile hanımefendi, öncelikle rahatsız ettiklerinden dolayı özür dileyerek, kısa bir ayaküstü söyleşinin ardından şunu söylediler.
“Beyfendi, sözün özü sizi kurtarmaya gedik. Tüm acılarınız yakında bitecek”
“Ne, nasıl yani? Ne olmuş bana da, beni kurtarmaya geldiniz ve acılarım bitecek” dedim.
Şaka şaka!
Böyle bir şey demediler ama ellerinde bana uzatarak okumamı istedikleri küçük kitapçığın ismi aynen böyleydi. Tüm Acılar Yakında Bitecek.
Sonra ne mi oldu?
Aldım kitapçığı elime, baktım kapıdakilerin gözüne. “Tanıtsam mı kendimi?” dedim bir ara. (Gazeteci kimliğimi yani)
Desem mi dedim bir ara, “Yemezler kardeşim bunları” diye.
‘Neyse kalsın’ diyerek içimden başladım bir zaman sonra kitapçığı incelemeye.
Şunlar yazıyor kitapta:
İnsanlık; savaşlar, yoksulluk, felaketler, suçlar, adeletsizlikler, hastalıklar ve ölüm nedeniyle binlerce yıldır büyük acılar çekmiştir.
Doğru mu? Evet doğru!
Haa, söylemeyi unuttum. Kitapta, İncil’den alınan bazı ayetlere de yer verilmişti.
Buna göre, “Tanrı gözlerde bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak, artık matem, feryat ve acı da olmayacak” (Vahiy 21:4)
Doğru mu? Evet bu da doğru!
Bizim inancımıza göre de Allah (cc) bir gün nurunu tamamlayacak. Ve uhrevi hayatta ölüm olmayacak.
Devam ediyor…
“Eğer Adem ile Havva Tanrı’ya itaat etmiş olsalardı, kusursuz çocuklara sahip olacaklardı ve yeryüzü, insanların huzur içinde ve mutlulukla sonsuza dek yaşayacağı küresel bir cennet haline gelecekti. Her yıl açlıktan ve hastalıktan milyonlarca kişi ölüyor. Aile yaşamı ve ahlak değeri her yerde bozuluyor. Hiç bir insan yönetimi bu sorunlara çözüm getiremiyor. Bir teki bile yaşlanmayı, hastalıkları ve ölümü yok edemedi. Peki sonuç ne oldu? İnsanlığın binlerce yıllık tarihi, her geçen günün daha çok acı getirdiğini açıkça gösteriyor. Geçen yüzyılda, insanlık hiç olmadığı kadar feci olaylar yaşadı” deniyor ve… Cımbızla alınırcasına, acılara örnek olarak Yahudi soykırımında milyonlarca insanın öldürüldüğüne dikkat çekiliyor.
Her ne kadar kitapta, uyuşturucu kullanımı, şiddet olayları, cinsel hastalıklar, açlıktan ölenler, v.s’lerden bahsedilse de, anlayana yukardaki verilen örnek yetiyor yani. Başka soykıırmlardan bahsedilmesi zahmetine girilmemesi gibi.
Teferruata gerek yok.
Ve kitap, “Sadece Tanrı’nın yönetimi barış, mutluluk, kusursuz bir sağlık ve sonsuz yaşam getirebilir.” şeklindeki sözlerle sona doğru yaklaşıp, şu cümlelerle taşı gediğine koyuyor, “Bu nedenle Yehova çok yakında kötülüğe ve acılara artık izin vermeyecek. Tanrı yakında bu başarısız sistemi yok ederek insanların sorunlarına müdahele edecek”
Bilmem bu kelam bir şeylere hasıl oldu mu?
Her ne kadar dünyada saltanat peşinde koşmak amacıyla insanlığa acı çektirenlerin kimler olduğunu bilsekte…
Son örneğini ise daha bir kaç gün evvel gördük:
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, NATO’nun Brüksel’deki ana karargahında Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi nedeniyle yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlediler. Toplantı sonrası Von der Leyen’in, mümkün olduğunca az mülteci olmasını umduklarını vurgulayarak, “Ancak onlar için tamamen hazırız ve gelenleri memnuniyetle karşılarız.” şeklindeki açıklamasına dikkat edin.
Böyle bir açıklamayı Müslüman mülteciler söz konusu olduğunda duymuş olamazsınız. Sanki Suriye’deki, Filistin’deli, Irak’taki, Afkanistan’daki v.s mülteci değil.
Gözlerden kaçmasın diye hatırlatmak istedim.
Vesselam,