PIKNIK

Kara kış kapıda, ekmek savaşı ise çoktan başladı

Yayınlama: 27.11.2022
A+
A-

Merhaba gönül dostlarım;

Ben bu yazımı kaleme aldığımda Cumhuriyet Bayramı’mızı kutluyorduk. Yazı ne zaman yayına girer bilemiyorum ancak; Ben yine de öncelikle Türkiye ve Dünyanın her yerinde bulunan vatandaşlarımızın Cumhuriyet Bayramını içtenlikle kutluyorum. Allah Cumhuriyetimizi, sonsuza kadar, payidar etsin. Allah’ımız gelecekteki nesillerimizi, daha nice güzel Cumhuriyetimize eriştirsin.  Vatansız, bayraksız Kur’an sız koymasın. Hürriyet nefes almak gibidir. Bir de kendi vatanında hür, sağlıklı huzur ile yaşayabilirsen oh ne güzel. Belki Türkiye’ de ikamet eden vatandaşlarımız, “Davulun sesi Türkiye’den Hollanda’ ya hoş gidiyor galiba.” diyebilir tabi ki. Ancak bizler de vatanımızı vatan uğruna ölecek  kadar seviyoruz. Oradakiler bunu pek hissedemez ama gurbette yaşayanlar, gurbette doğanlar ve gurbette, gençliğini, yaşayamadan, yaşlanan ve ölenler. Hasılı zor be gurbetçi için, çok zor. Kaldı ki; vatan gurbetçilerin en ince noktasıdır.

***

Değerli gönül dostlarım.

Gündeme bakıyorum, “Allah sonumuzu hayır etsin diyorum.”  Bütün Avrupa ülkeleri, büyük bir krizde. Fransa başkanı kazak giyerek, meclise geliyor, çünkü Rusya vanayı kapattı. Kendisine Muhalif olan yaptırım yapan, düşmanını savunan ondan yana olan tüm devletlere, NATO’ ya bağlı, devletlere gazı kesti kısasa kısas yaptı, yetmedi dün de tahıl ihracını askıya aldı. Sayın Tayyip Erdoğan dostane girişimleri ile çözüm buldu.

Değerli gönül dostlarım: mevzumuz savaşı anlatmak değil, zaten Dünya Rusya Ukrayna mevzunu konuşuyor. Bizim derdimiz toplumun aradaki ezikliğidir. Toplum arasında ve televizyonlarda bir sürü spekülasyonlar ortalığa yayılmış  söylentiler dolaşıyor. Mesela Belçika’ da komşusunun kaloriferini gösteren derecenin yirmi dereceyi geçtiğini görüp, ihbar edene ödül varmış. Almanya, taban kültüründen gelen kuzine sobalara dönüş yapıyormuş. Televizyonda izledim meşe odunlarını, kömürü yığmış Alman. Yiyeceklerini depolamış ve “Biz Avrupa, kıtlığa hazırız diyor. Fransa’da enerji kısıtlamasına, başlamış yani Tüm Avrupa tetkte olduğu kadar bir o kadar da tedirgin.







***

Gelelim ekmeğini yiyip, kılıcını salladığımız, Hollanda’nın durumuna. Kırk beş yıl oldu, Hollanda’ da yaşıyorum. Dünyanın en sosyal ülkesi. Bir önceki yazımda, Hollanda’nın çok rahat yaşanacak, kanunlar çerçevesinde şeffaf bir yaşam sitilleri vardı diye bahis etmiştim. Fakat son yıllarda Hollanda’da da krizler başladı fabrikalar teker teker kapanıyor. Yavaş yavaş zamlar çoğalmaya başladı. Benzin yükseldikçe Euro Dolar yükseldikçe marketlerdeki fiyatlar yükselirken toplum çekine çekine, alışveriş yapmaya başladı. Yılları tüketmiş giyim mağazaları buhar oldu, kapandı kayıp oldu. İşsizlik çoğaldı bizler toplum olarak kıt kanaat geçinirken, harp patladı. Toplumun da doğa gibi dengesi bozuldu, kıtlık yolda derken, harp patlayınca dünyanın ekonomi dengesi, tamamen bozuldu. Hollanda’da gaza elektriğe hemen zam geldi. Bir litre ayçiçek zeytin yağı yüz yirmi altı sent iken şimdi marketlerde, dört euro, bu küçük bir misal, et süt tavuk yumurta vs. Velhasıl toplum olarak şaşkın ve korkak olduk.

***

Çok değerli gönül dostlarım, ’’korkak olduk demişken bakınız, henüz yeni yaşadığım bir olayı sizinle paylaşayım. Gaz ve enerjiyi birlikte ödüyoruz malum. Bankayı telefondan kontrol edeyim ev ihtiyaçları tamamen yatmış mı yoksa bilinçsiz hesapsız para alamazsın yoksa içeri yüz euro borçlanırsan gerisi gelir. Bende bu nedenle şöyle bakayım derken bir de ne göreyim. Eylül ayı ile Ekim ayı ayrı meblağlar olunca, hemen gaz bürosuna telefon ettim. İnanamazsınız telefonun ucundaki bey efendi bana aynen şöyle dedi, ’’Hanımefendi kasım ayında, normal ödediğinizin dört katını ödeyeceksiniz.’’ Ben büyük bir şok ile çığlık atmışım. Adam meselenin farkında dersine iyi çalışmış.  Ben kızgınlıkla sordum, ’’Neden beyefendi?’ dedim, ’’Çıkan savaştan ötürü böyle olmak zorunda.’’ dedi. Tansiyonum çıkıyordu, kulaklarım tıkanmaya başlamıştı. Ben, ’’Bey efendi, ben emekliyim ev kirasını ve ayrıca sizede ayda 669 Euro ödersem ne yiyeceğim ben? Zaten her nedense, biz iki kişi yüksek meblağ ödüyoruz.’’ dedim. Bey efendi, ’’Bakın bu konuda haklı olabilirsiniz belki saatiniz bozuktur.” Dedi.







 

Ben, ’’Bunu ben bilemem, siz fark etmeliydiniz, üç kez tamirci geldi saat çok eski olabilir fakat ben size 100/30 ucuzluk yaparım siz yine de emekli olmanız sıfatı ile bir sosyal görevliden yardım alınız.’’ dedi. Telefonu kapattığımda elim ayağım titriyordu. Neyse telefonu kapattım. O hızla yakınımda oturan kızıma koştum. Onlarada sordum. Onlara, beş yüz euro gelmiş, oğlanı aramadım üzmek istemedim. Mutlak haberi vardır. Tabi ki çok insana bu bildiri gitmiştir. Emekli yabancılardan, sosyal ödenek alanlardan bahis ediyorum.

Dul kadınlardan asgari ücret ile çalışan minimal üç çocuklu bir aile düşünelim, kış geldi bir çocuk iki yüz elli euro ile tekmil giyiniyor, okul başladı liseler şimdi ders için popüler yaşamın bir parçası tabletler alındı. En ucuzu beş yüz euro kitap paraları verildi. Velhasıl varın siz düşünün gayrı, yanımda komşum seksen euro gaz parası  ödüyormuş. Onlarda bay bayan ve ben dört katını ödüyorum, neden? Tabi ki vatandaşlık haklarımı kullanacağım. Herkes kullanacaktır. Vatandaşın suçu nedir? Faturayı fazlası ile toplum ödüyor.

Tamam dedik ya ekmeğini yedik, kılıcını sallıyoruz. Vatandaş olarak katkımız olsun devlete ama bir emeklinin maaşı kadar değil bazı evlere resmi bildiri gelmiş. Hayırlısı olsun ne diyelim. Allah hacizcilerin eline düşürmesin. Hepimizi zorlu bir kış bekliyor. Aman çok karamsarsın demeyiniz dostlar, haberleri takip edenler biliyordur. Avrupa’yı büyük bir kıtlık bekliyor. Dünya doğa kanunları yüzünden yoksulluğa doğru yürürken, büyük devletlerin umurunda değil insanlık. “Amerika, İsrail, Çin savaşmak için zaman tayini pazarlınağa girişti. “Kış zamanı mı, yaz zamanı mı iki yıl sonra mı, yoksa üç yıl sonra mı, savaşarak ölelim, öldürelim.  Zaten dünya batacak bari savaşalım herkes ölsün.’’ düşüncesindeler.

Çok değerli gönül dostlarım,

Abartmadığımın sizler de farkındasınız biliyorum dostlar. Bu zor günlerde vicdanımız rahat uyuyabilmek için, hangi dinden hangi mezhepten olursa olsun ’’İnsanı severim Yaradan’ dan ötürü.’’ demeliyiz. ihtiyacı olana mutlak sevdiklerimiz ailemiz dostlarımız komşularımız ile, onları bu zorlu günlerde utandırmadan, mahcup etmeden elimizden geldiği kadar samimi, dostane maddi, manevi desteklemeliyiz. Camilerimizin bir kara defteri vardır. Zaten durumu iyi olanlar o kara deftere yazdırmaz. İş bu halde iken camilerimiz toplumun içinde evini idare edecek kadar alışveriş yapan vatandaşlarımıza, şeffaf duyarlı davranışları ile dostane tavır ile desteklemeli. Vatandaş Hollanda marketinden borç alamaz eve erzak gerek çoluk çocuk bekliyor. Bunu evde bekleyen çoluk çocuğa nasıl izah etsin? Koşuyor camiye.

Mahcubiyetten bin bir hallere girerek, caminin marketinden çıkana dek kan terler içinde kalıyor vatandaş.

Değerli dostlar, zor günler bekliyor hepimizi. Öyle bir toplum olmalıyız ki zengin vatandaşlarımıza ama Türkiye olsun, ama Dünya üzerinde yaşayan Türk toplumunda varlıklı vatandaşlarımız mağdurları gözetecek, her mahalle küslüğü, kibirli ve egolu olmayı bırakacak, komşusu ile ilişkilerini daha sıkı ve daha samimi olarak diğer mahallelere, örnek sergileyerek, topluma manevi teşvik ile en azından örnek komşuluk, insanlık görevlerini yerli yerince yaparak katkımız olamaz mı?

Kavgaya mahal vermeden susmakla karşındakine en büyük cezayı veriyorsun. Zaten susarak onu utandırıyorsun. Utandırmakta üzücü utanmak zaten çok üzücü. Mütevazilik; hoş görü, sabır ve dostluk kapılarını açacaktır. Yapacağımız her iyiliğin bir karşılığını Rabbimiz bize mutlak sunacaktır. Kapımıza gelen ihtiyaç sahibi komşumuzla evimizde var olan nimetten bir parça olsun paylaşmak ne güzel bir hazdır. Bu haz Türk toplumu bizim fıtratımızda var olan merhamettir vicdandır.

Değerli gönül dostlarım:

Osmanlı zamanında meydanlıkta sadaka taşı varmış. Gönlünden geçen oraya üç beş atıyormuş, o taşın içinden ihtiyacı olan parayı alıyor ama, belirli bir zaman sonra getirip taşın içine geri yerine konuluyormuş. Ne kadar duyarlı bir toplum idik değil mi? Günümüzde en güvenilir yer camilerimizdir. Her muhitin camisinde küçük bir kumbara vardır. Fakat bu kumbaralar sadece caminin ihtiyaçları içindir. Naçiz düşüncem, bir vakıf kuruluşu olsun, bilir kişiler idaresinde, başta zengin vatandaşlarımız olmak üzere, sigorta öder gibi, (zaten dinimizde sadaka mecburiyeti var) evini geçindirebilen her vatandaş üye olarak küçük meblağlar olarak vakfa ödeyebilir. Mesela Hollanda polis kuruluşuna, her ay çok minik bir meblağ ödüyoruz. Banka direk sorgusuz kesiyor. Helal olsun onların sayesinde hayatımız her türlü tehlikeden korunuyor. Pilava dökülen yağ araya gitmez.

***

 

 

İşte böyle değerli dostlar. Sözüm o ki şu kötü günlerde vakıflar Hollanda genelinde çoğalırsa, 1970 ile 1980’lere dönmüş oluruz. O yılların Türk toplumu, belki vakıf değildi ama, ezaya giden en az elli gulden zarfın içine koyarak eza sahibine gizlice verirdi. Düğünde en az elli takar borç alınır borç verilirdi. Kimse kimseden ne almış ne vermiş bilmezdi. Allah rahmet eylesin, bizim Mehmet abimiz vardı. Gönlü tok temiz bir insandı. Herkese borç verirdi. Hacıydı. Rahmetli eşim ile bana anlatırken, ’’Yahu yenge ne yapayım? Adam darda, gelmiş kapıma,, varken nasıl yok deyim? Nasıl boş göndereyim.’’ diyordu. Efendimiz buyurmuşlar, ’’Güzel düşün, güzel gör.’’ naçiz iletmek istedim. Biz nefsimizi sustura bilirsek, insanoğlunun yapamayacağı güzellikler yoktur.

Evet çok değerli gönül dostlarım: nasıl telaffuz etmiş, rahmetli Neşet Ertaş ustamız, ’’Diyeceğim çok idi, çok kalabalık yerdesin.’’ Bizim de diyeceğimiz daha çok ama, yine geldik muhabbetin sonuna. İstemeden sürçü lisan ettikse af ola. Tüm dünya insanının sağlık ve huzur ile yaşamasını temenni ederek, bir yeni konumuzda, görüşmek üzere hoş ve mutlu kalın

Saygılarımla

Yaşar içyüz

Simytech     Sifa  



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.