PIKNIK

Biraz apolitik olsak

Yayınlama: 09.01.2023
A+
A-

Yetmişlerin sonlarında ülke olarak politikanın maşasıyla evrilip çevrilen ve ateşlere bandırılan bir yerdeydik. O günlerde herkes bir taraftan olmak ve diğerleri ile bir şekilde mücadele etmek durumundaydı. Aklımız çok ermediğinden bunu hayatın normali zanneder, hatta politik partileri din zannederdik. Uğrunda kavga verilen ve hatta gerekirse ölünen bir şey ne kadar değerli olmalıydı!

O günlerde de bu işlere bulaşmadan hayatına devam etmek isteyenler az da olsa bulunurdu. Bunlardan birinin hikayesini bir akrabamdan dinlemiştim, anlatayım.

Bütün derdi okulunu bitirmek olan ancak İmam Hatipli olması hasebiyle doğal olarak sürecin bir yanında görünse de, fiilen bir şeye bulaşmadan yaşayan bir arkadaşlarını, zorla ikna ederek sağcıların kahvehanesine çay içmeye götürdüklerini söylemişti. Hasbelkader onlar çay içerken kahve solcular tarafından otomatik silahlarla taranmış. Kendileri yani kavganın ortasında yaşayanlar daha araçlar kahvenin önünde durduğu anda yerlere atarak canlarını kurtarmışlar ancak o ilk kez kahveye çay içmeye gelen ve hayatında böyle bir tecrübe yaşamamış olan arkadaşları alnından vurularak oracıkta can vermişti. Çünkü donup kalmıştı öylece, olayın şokuyla saklanmak bile aklına gelmemişti.

Evet, apolitik olmanın böyle bir dezavantajı var. Kavganın nasıl verildiğini ve ne şekilde hayatta kalınacağını bilmiyorsunuz. Tabi olay o günlerdeki noktadan oldukça uzakta. Şimdinin kavgaları ve silahları baya farklı.

Ve fakat, millet olarak herhalde fıtratımız gereği, günlük olarak politika dozumuzu almadan yaşayamıyoruz. En azından akşam haberlerini izleyip, ortamdakilerle yorumlamadan gözlerimize uyku girmiyor.

Dünyada bir benzerinin daha olmadığını düşündüğüm, ciddi bir meşgale ve günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olarak ülke meselelerinin sürekli konuşuyoruz. Sayısını bilmediğimiz haber kanallarımızda her akşam bir tartışma programı illaki bulunuyor ve seyircisiz de kalmıyor.







Hayatımıza öyle ya da böyle mutlaka etkisi olacak bu politik gelişmeleri günübirlik bilmesek aslında çok şey kaybetmeyiz ama bu bir nevi milli spor gibi, yapmadan duramıyoruz. Bir yere kadar bunu da kabullendik artık. Kendimizi eleştirmenin bir faydası olmuyor zira bu konuda. Genlerimize işlemiş bu politik takip arzusuna gem vurulamıyor.

Ancak bir başka açıdan, bu her şeyden haberdar olmamız aynı zamanda her şeyden de etkilenmemiz anlamına geliyor. Doğru ve yanlışı, iyi ya da kötüyü bakış açımıza göre belirlemeye başladığımızda ruhumuzu politikaya teslim ettiğimizde, işler sarpa sarmaya başlıyor.

Salt kötü olan ve bu topraklarda kötülük adına işlenmiş ne cürüm varsa altında imzası olan birileri bize mevcut şartlarda politik müttefik olarak duruyor diye, sahiplenmenin ve hatta savunmanın akıl, izan ve vicdanla izah edilir bir yanı yoktur.

Tamam, “şartlar böyle gerektiriyor” dense anlarız bir yere kadar, zira dünya burası ve menfaat en vazgeçilmez meyvesi.







Bir Müslümanın ruhunu şeytana kaptırmasının çok farklı yolları olabilir ama herhalde en acıklı hali, dininin düşmanlarını savunur hale geldiği halde bunu normal görecek kadar şuurunu kaybetmiş olmasıdır.

Hatırlatmakta fayda olur umuduyla yeniden yazayım: Dünya her Müslüman için ahiretin tarlasıdır, ekilir ve biçilir. Hasat zamanı ahirettedir. Buraya çok değer vermenin, çok hırs yapmanın, iktidar ya da güç peşinde heba olmanın İslamlıkla yeri yoktur.

Allah’ın bize yüklediği vazife kulluktur! Firavunlarla da Nemrutlarla da mücadelenin amacı bu idi. Necid çöllerini aşan ve Medine’den aleme yayılan bu dinin temel düsturu, Allah’a kulluktur.

Kulluk hayatın her alanında farklı şekillerde sürekli devam eden bir eylem şeklidir. Yaptığımız her iş bu kulluk vazifesinin bir yerindedir; ya içinde, ya dışında!

Kesin olarak hepimizin bildiği bir gerçek var!

Allah’a kulluk ederken şeytanla ahbaplığımız devam edemez.

Allah’a secde ederken bizimle birlikte alnı secde görmeyenle ahbaplık edilemez.

Ben hem şeytanla dost hem de Allah’a kul olarak kalabilirim diyen sadece kendini kandırır. Şeytan ve avenesi, kul olarak kaldığınız sürece, asla bizimle dost olmayacaklar!

Öyleyse, politik duruşumuza kulluk vazifemizin içinde mi kalıyor, dışında mı diye yeniden bakmamız gerekiyor. Dışında ise bunu “cihat” ile örtmemizin münafıklıktan farkı olmadığını görmemiz gerekiyor.

Simytech     Sifa