Geçtiğimiz haftalardan ‘bir gün idi’
Her ne kadar uykuya biraz derin dalmış da olsam, telefonumun WhatsApp ileti sesiyle açtım gözlerimi. Nedir acaba ileti derken, yarı açık yarı uykulu göz ucuyla şöyle bir iletiye göz attım. Güzel bir dosttan bir video iletisiydi gönderilen. Vakitte biraz öğleye sarkmaya yüz tutmuşken, kalkayım dedim artık. Yatağımdan doğruldum ve videoyu izlemeye başladım.
Bir video, bir şair ve bir şiir. Ama ne şair, ne şiir.
Meğer aslında bu video daha önceleri sosyal medya da yüzbinler izlemiş de, her nasıl olmuşsa naçizane bu fakir görememiş maalesef.
Ama o gün anladım,
Bir kez daha anladım,
Anladım ki bu topraklarda Akif’ler bitmez.
Bir Akif ölür bin Akif dirilir.
İşte bu Akif’imiz de Bingöl’den Şair Hacı Gürhan. Sanki mübarek bir volkan.
Mikrofon uzatmışlar kendisine; oku hele şu şiiri diye de; Yırtıyor sanki dağları mübarek. Aynen Akif’in dizelerinde olduğu gibi, ‘Enginlere sığmıyor, taşıyor’
Tam da son günlerde acılar böylesine dallanıp budaklanırken,
Memleketi, cennet yurdumuzu kanlı ve dipsiz bir kuyuya,
Cehenneme, çekmek isterlerken,
Ben her ne kadar dizeleri aşağıya yazmış da olsam,
TAVSİYE EDİYORUM
Açın internetinizi, yazın, “Ben Anadolu’yum yedi gardaşım diye…
Bakın ne göreceksiniz…
Çağlıyor yedi düvele haykırarak ozan:
* * *
Bir yanımdan şafak sökerken bir baştan bir başa,
Her gün selam veriyor güneş kurda, kuşa.
Dört mevsim bir yaşarım, yok cihanda böyle bir eş.
Akşam sefasından ufuklardan batıyor güneş.
İşte ben Anadolu’yum yiğidim, çatıktır kaşım.
Bir babanın öz oğluyum, yedi gardaşım.
Yedi oğlum vardır biri Aras’tır, bir ucunda Serhat
Bir kızım vardır Dicle’dir, bir oğlum var Fırat.
İki ikizim var: Ceyhan, Seyhan kıskançlık verirler yad’a,
Her nesneye can verilir yeşil Çukurova’da.
Bir oğlum vardır, uzun boyludur rengi kızıl ya
Bir kızım var vardır kaşları hilaldir adı Sakarya.
İşte benim, ben, Ben Anadolu’yum.
Ben Türküm, Kürdüm, Zaza’yım, Lazım Çerkez’im, Dadaş’ım.
Dedik ya bir babanın oğluyum yedi gardaşım.
Ben Karadeniz’de Lazım, Hazar Denizi’nde Abazım,
Bir elimde kemençe, bir elimde sazım.
İşte benim, ben Anadolu’yum.
Ben Ağrı Dağında güvercinim, Bitlis’te Ahlat, Van’da Gevaş’ım,
Ben Bingöl dağlarında çobanım, Muş ile gardaşım.
Hakkari’de Ahmed-i Hani fakiri kuşum. Ben Cizre yollarında Mem-u Zin ile yoldaşım
Batman’da petrol, Diyarbakır ovasında pamuk.
Melik Ahmet dükkanın da kumaşım.
Ben Siirt’te Koçaro, Mardin’de Süryani. Antep’te şahin.
Urfa’da Halil’in rahman sofrasında aşım.
Ben Erzincan’da terzi baba, Elazığ’da Gagoşum.
Munzur’da Alevi, Sivas’ta Kızılbaşım.
İşte benim ben, ben, Anadolu’yum.
Ben Hatay’da Arap’ım, Habibi Nacara yandaşım.
Ben Malatya, Adıyaman, ben Maraş’ım.
Ben Kayseri, Kırşehir, Kırıkkale eğilmez başım.
Yozgat, Tokat, Ankara vatan duvarında taşım.
Adana, Antalya, İzmir, Bursa’da hoşum.
Sakarya, İzmit, İstanbul aşkıyla sarhoşum.
Ege’de efe, Trakya’da roman, Marmara’da Mamoş’um.
Ben yurtta sulh, cihanda barışım.
Ben Kur-ani Kerim ışığında çağdaşım.
Ben Anadolu erenleri Mevlana, Yunus, ben Hacıbektaş’ım.
Ey sevgili kendine gel, sen bensin. Ben sizim.
Çanakkale’de yatan binlerce kefensizim.
Beni benden ayırmak ne mümkün.
Aynı bedenim, aynı kemiğim, aynı tırnağım, aynı dişim.
Ben anayım, ben babayım, ben dayı yeğenim, ben eşim.
Yarabbi sana arzum niyazım var, ayırma beni haktan.
Ya Rab koru beni düşmandan, dış mihraklardan.
Otuz beş yıldır ne baharım var, ne yazım. Mevsimde kışım.
Ben üzgünüm, ben kırgınım, ben ağlayan gözlerde yaşım.
Ben Gürhan’ım, garip ozanım. Bu topraklarda vatandaşım.
* * *
***
Anadolu toprakları tarih boyunca pek çok medeniyete ve millete ev sahipliği yapmıştır. Türklerin 1071’de ve öncesinde yavaş yavaş Anadolu’ya yerleşmesi ve burayı yeni yurt edinmeleri Anadolu’yu Türk toprakları haline getirmiştir. Asırlardır Türk ulusu Anadolu coğrafyasında yaşayan diğer milletlerle bütünleşmiş ve Anadolu birli beraberliğin emsali olmuştur. Ben Anadolu’yum şiirinde de aslında tam olarak bu anlatılıyor.
Sözün özü o ki; Üzülmeyin analar, üzülmeyin babalar bizde hala haykıran Akif’ler var.
Vesselam,