1915 olaylarına ilişkin yapılan oylamada tarihsel ve hukuki gerçeklerin göz ardı edildiğini vurgulayan Komite Başkanı Ali Çağlayan, önergeye “evet” oyu veren milletvekillerine gönderilmek üzere kaleme aldığı mektubun içeriğini UFUK Media ile paylaşarak alınan kararı; “Tarih siyasete kurban edildi, tarihi yanılgı ile oylanan bu karar bir milletin onuruna darbedir.” şeklinde yorumlamıştı.
Çağlayan bu çıkışının ardından bu kez de Hollanda Başbakanı ve bakanlara bir mektup göndererek kaygılarını yüksek derecede dile getirdi.
Ali Çağlayan’ın Hollanda Başbakanı ve Bakanlarına Gönderdiği Mektup
Sayın Başbakan,
Saygıdeğer Bakanlar,
1915 yılında, Birinci Dünya Savaşı sırasında on binlerce insanın hayatını kaybettiği olaylar son derece karmaşık ve kaotik bir savaş ortamında meydana gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni halkını bütünüyle yok etmeye yönelik merkezi olarak planlanmış bir kampanya yürüttüğüne dair ikna edici hiçbir kanıt bulunmamaktadır.
Ayrıca yalnızca Ermenilerin değil, Aramilerin, Asurilerin ve Pontus Rumlarının da Rus birlikleriyle iş birliği yaptığı ve Osmanlı vatandaşlarına karşı şiddet uyguladığı kabul edilmelidir. “Van” gibi şehirler, çok sayıda sivilin öldürüldüğü, tecavüze uğradığı ve işkence gördüğü kanlı isyanlara sahne olmuştur. Bu iş birlikçileri, İkinci Dünya Savaşı sırasında Hollanda’daki NSB (Nasyonal Sosyalist Hareket) üyelerine benzetebilirsiniz. Bazı bölgelerde yerel halklar arasında karşılıklı hesaplaşmalar yaşanmış ve bu da şiddeti daha da körüklemiştir.
Bugüne kadar hiçbir uluslararası yargı merciisi, 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilebileceğine hükmetmemiştir. Bu çok önemlidir, çünkü “soykırım” teriminin hukuki tanımı son derece katıdır ve bir grubun tümüyle veya kısmen yok edilmesi yönünde özel bir kastın (dolus specialis) olduğuna dair kanıt gerektirir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Perinçek – İsviçre davasında (27510/08, 15 Ekim 2015) verdiği kararda, “soykırım” teriminin çok katı bir hukuki anlam taşıdığını ve ispatlanmasının zor olduğunu açıkça belirtmiştir. AİHM kararında şu ifadeyi kullanmıştır:
“Soykırım, açıkça tanımlanmış bir hukuki kavramdır… Bu ihlalin soykırım olarak tanımlanabilmesi için, hedef alınan grubun üyelerinin yalnızca bu gruba mensup oldukları için hedef alınmaları yetmez; aynı zamanda bu fiillerin, grubun tümünü ya da bir kısmını yok etme kastıyla gerçekleştirilmiş olması gerekir (dolus specialis). Bu nedenle, bu kavram çok sıkı bir hukuki tanımdır ve ispat edilmesi oldukça zordur.”
Mahkeme ayrıca, olaylarla ilgili bilimsel veya tarihsel anlamda genel bir fikir birliğinin olmadığını da vurgulamıştır:
“Özellikle bilimsel bir ‘genel uzlaşı’nın mevcut olduğu bile şüphelidir, çünkü tarihsel araştırmalar doğası gereği tartışmaya ve değerlendirmeye açıktır ve kesin sonuçlara ya da mutlak doğrulara ulaşmayı nadiren mümkün kılar.”
Bernard Lewis, Guenter Lewy ve Justin McCarthy gibi birçok saygın tarihçi, 1915 olaylarının soykırım olarak tanımlanamayacağını kapsamlı şekilde ortaya koymuştur. Bu tarihçiler, savaş koşullarının karmaşıklığına ve Ermeni nüfusunu yok etmeye yönelik merkezi bir planın bulunmamasına dikkat çekmektedir. Ellerindeki verilere dayanarak, “soykırım” terimini kullanmanın, tarihi gerçeklerin yanlış yorumlanmasına yol açtığını savunmaktadırlar.
Bu olayların “soykırım” olarak tanınması, tarihsel gerçekleri değiştirmeyecek; aksine, toplumsal gerilimleri artıracak, bölünmeleri derinleştirecek ve topluluklar arasında düşmanlık duygularını körükleyecektir. Hukuki bir temeli olmayan sembolik bir tanıma, sembolik siyasetin bir örneği olup ne tarihe adalet sağlar ne de uzlaşmaya katkıda bulunur.
Ayrıca bu durum, siyasi motivasyonların objektif hukuki ve tarihsel analizlerin önüne geçmesi gibi tehlikeli bir emsal teşkil eder. Böyle adımlar, çok kültürlü toplumlarda sosyal uyumu zayıflatır.
Sonuç olarak, tarihsel bağlamın karmaşıklığı, uluslararası düzeyde verilmiş hukuki bir kararın yokluğu ve tanımanın doğuracağı bölücü etkiler dikkate alındığında, bu önergeyi uygunsuz ve temelsiz buluyoruz. Hollanda hükûmetine çağrımız, bu önergeye kulak vermemesi ve bunun yerine ihtiyatlılık, diyalog ve akademik dürüstlük çizgisinde hareket etmesidir. Elbette, bu konuda daha fazla açıklama yapmak ya da açık bir diyalog yürütmek için her zaman hazırız.
Çağlayan’dan net çağrı
Ali Çağlayan, mektubunda yalnızca tarihsel doğruluğun savunulması gerektiğine vurgu yapmakla kalmadı, aynı zamanda Hollanda hükümetinin alacağı bu tür kararların, toplumsal huzuru ve çok kültürlü yapıyı tehdit edebileceğine dikkat çekti. Çağlayan, “Bu gibi kararlar, tarihi doğru anlamanın önünde engel teşkil ederken, toplumları kutuplaştırır. Soykırım tanıması sadece sembolik bir hamle olmayıp, halklar arasında derin yaralar açacak, yeni çatışmaların zeminini oluşturacaktır” diyerek, Hollanda yönetimini daha dikkatli ve sorumlu bir tavır sergilemeye çağırdı.
ARŞİV FOTO
Hollanda’daki Türk toplumu, bu karar karşısında derin bir hayal kırıklığı yaşarken, aynı zamanda tarihsel olaylar hakkında daha derinlemesine bir tartışmanın yapılması gerektiğine inanıyor. Birçok sivil toplum kuruluşu ve akademisyen, tarihsel olayları tek taraflı olarak değerlendirmek yerine, kapsamlı bir şekilde ele alınması gerektiğini savunuyor.
Hukuki ve sosyal etkiler üzerine uyarılar
Ali Çağlayan, Hollanda hükümetinin alacağı kararların sadece hukuki değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel anlamda da büyük etkiler yaratacağını belirterek, “Geçmişi sadece siyaset malzemesi yapmak, toplumları daha da böler. Tarih, ideolojik hesaplaşmalara alet edilmemeli; halkların barış içinde bir arada yaşama hakkına saygı gösterilmelidir” ifadelerini kullandı. Çağlayan, özellikle gelecekteki politikaların akademik dürüstlük ve tarafsızlık temelinde şekillendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Tufan Gündüz, 25 Mayıs’ta Hollanda’da!
Ünlü tarihçi Prof. Dr. Tufan Gündüz, 25 Mayıs Pazar günü Enschede’deki Volkspark’ta gerçekleşecek olan manifestoya katılacak. Etkinlik, tarihi ve hukuki açıdan 1915 olaylarına dair daha derin bir anlayış geliştirmek adına büyük önem taşıyor. Gündüz, tarihi olayların doğru bir şekilde anlaşılmasının, halklar arasında barış ve uzlaşmanın sağlanması için kritik olduğunu vurgulayacak. Bu önemli etkinlik, Hollanda’daki Türk toplumu ve tarih meraklıları için büyük bir fırsat sunuyor.
YASAL UYARI: Haberlerimizi izin almadan ve link vermeden kullananlar hakkında hukuki süreç başlatılacaktır. ©ufuk