Milletlerin tarihinde bazı günler vardır ki, sadece bir olayın yıl dönümünü değil; aynı zamanda bir fikrin doğuşunu, bir bilinçlenmenin uyanışını temsil eder. 3 Mayıs Türkçülük Günü de Türk milletinin tarihindeki böylesine anlamlı, köklü ve yön gösterici günlerden biridir. Bu özel gün; Türk milletinin benliğine sahip çıkma iradesini, milli bir duruşun ifadesini ve kültürel bir uyanışın sembolünü temsil eder.
3 Mayıs 1944: Bir Dönüm Noktası
1. Dünya Savaşı’nın etkilerinin derinden hissedildiği 1940’lı yıllar, Türkiye’nin dış politikada denge arayışları içinde olduğu bir dönemdi. Bu dönemde Sovyetler Birliği’ne yönelik herhangi bir eleştiri ya da Turancılık fikri, devlet tarafından baskıyla karşılanmaktaydı. Bu atmosferde Türkçü aydınların kaleme aldığı yazılar ve beyanatlar, rejim tarafından “tehlikeli fikirler” olarak değerlendirildi.
Dönemin önde gelen Türkçü yazarlarından Hüseyin Nihal Atsız’ın, Sovyet yanlısı olarak bilinen Sabahattin Ali’yi ağır biçimde eleştirmesi ve bu eleştirilerinin Orhun dergisinde yayımlanması, süreci başlatan kıvılcım oldu. Atsız’ın bu yazıları gerekçe gösterilerek hakkında dava açıldı. 1944’te başlayan “Irkçılık-Turancılık Davası” kapsamında Reha Oğuz Türkkan, Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş gibi isimler de gözaltına alındı ve işkenceli sorgulardan geçirildi.
Bu baskıcı tutumlar, Türk gençliği arasında büyük bir tepkiye neden oldu. 3 Mayıs 1944 tarihinde Ankara’da yüzlerce genç, Türkçü aydınlara yapılan haksızlığı protesto etmek için sokağa çıktı. Bu gösteri, Türkiye’de milliyetçi fikrin ilk kitlesel ayağa kalkışı olarak tarihe geçti.
Türkçülük Fikrinin Temelleri
Türkçülük, esasen Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde filizlenen; Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu gibi isimlerle sistematik hâle gelen bir fikir akımıdır. Bu düşünce, Türk milletinin dil, tarih, kültür, ülkü ve gelecek birliği etrafında birleşmesini hedefler. Türkçülük, sadece etnik bir yaklaşımı değil; kültürel ve zihinsel bir dayanışmayı temel alır. Osmanlı’nın çok uluslu yapısından sonra Türk kimliğinin yeniden tanımlanması sürecinde Türkçülük fikri, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında da etkili olmuştur.
Ziya Gökalp’in şu sözleri Türkçülüğün çerçevesini net bir biçimde çizer:
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan,
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan!”
Bu düşünce, tarihsel bağlarla birbirine bağlı Türk topluluklarının birliğini savunmakla beraber, aynı zamanda bir kültürel uyanışı hedefler.
3 Mayıs, bir fikir hareketinin yasaklanamayacağını, bastırılamayacağını ve fikirlerin susturulamayacağını gösteren bir tarihtir. Aynı zamanda Türk gençliğinin fikri duruşunu, haksızlığa karşı tepkisini ve millî değerlerine olan bağlılığını simgeler. Bu gün; Türk milletinin köklerine inmesini, tarihî ve kültürel mirasına sahip çıkmasını, diline, örf ve adetlerine olan sevgisini yeniden hatırlamasını sağlar ve sadece geçmişi anmak değil, geleceğe yön vermek açısından da değerlidir.
Bu özel gün, aynı zamanda Türk milletinin kültürel değerlerinin yozlaşmasına karşı bir direnişin simgesi hâline gelmiştir. Geleneksel Türk sanatları, edebiyatı, müziği ve yaşam biçimi bu bağlamda daha fazla sahiplenilmekte; milli kimlik yeniden tanımlanmaktadır.
3 Mayıs Türkçülük Günü, bir dava günü, bir fikir mücadelesi ve bir milli uyanışın simgesidir. Türkçülük, sadece geçmişe bağlılık değil; aynı zamanda geleceğe yön verme iradesidir. Bu düşünce; gençliğin bilinçli, tarih bilinci yüksek, kökleriyle barışık ve öz benliğine sahip bireyler olarak yetişmesini amaçlar.
Unutulmamalıdır ki:
“Milliyetini unutan bir nesil, başka milletlerin oyuncağı olmaya mahkûmdur.”
3 Mayıs Türkçülük Günü, bu unutulmuş kimliği hatırlatan; Türk milletine bir kez daha kim olduğunu ve neye sahip çıkması gerektiğini anlatan kutlu bir gündür. O yüzden Varlığım Türk varlığına armağan olsun!
Sağlığınız daim vatan sevginiz hakim olsun.