DENK’in, “Sincan” yerine “Doğu Türkistan” isminin resmî belgelerde kullanılması yönünde sunduğu önerge, Meclis çoğunluğu tarafından reddedildi. DENK Partisi lideri Stephan van Baarle, oylama sonrası yaptığı açıklamada bu kararı “tarihi bir hata” olarak nitelendirerek; “Doğu Türkistan demek, Uygur Türklerinin onurunu savunmaktır. Komünist Çin’in işgalci zulmüne karşı durmaktır. Bu sadece bir isim değil, esaret altında inleyen bir halkın varoluş mücadelesidir” dedi.
DENK’in önergesi, Çin’in “Sincan” adını dayattığı bu kadim Uygur yurdu için, halkın tarihsel ve kültürel hafızasında yaşayan “Doğu Türkistan” isminin resmen tanınmasını talep ediyordu. Belki sembolik bir adımdı; ama aynı zamanda mazlumun adını iade etmek, bir halkın kimliğini teslim etmek anlamına geliyordu. Fakat Meclis, bu adı sahiplenmeye cesaret edemedi.
Doğu Türkistan’ı tanımadan, mazlumu savunamazsın!
Aynı oturumda kabul edilen diğer iki önerge, Çin’e yönelik yaptırımların genişletilmesini ve Uygurların zorla çalıştırılmasıyla üretilen ürünlerin Avrupa pazarından çıkarılmasını kapsıyordu. Bu gelişmeler önemliydi, ancak asıl mesele olan Doğu Türkistan ismi karşısında sergilenen korkaklık, büyük bir çelişkiyi ortaya koydu.
Aynı oturumda Van Baarle,“Kâğıt üzerinde insan haklarını savunmak kolay, ama Doğu Türkistan adını savunmak cesaret ister. Biz zalimin değil, mazlum Uygur halkının yanında saf tuttuk ve asla geri adım atmayacağız,” dedi
Sözde değil, özde bir duruş
DENK Partisi, yıllardır Çin’in Uygur varlığını ortadan kaldırmaya yönelik sistematik politikalarına karşı net ve tavizsiz bir duruş sergiliyor. Toplama kampları, zorla çalıştırma, dini yasaklar ve asimilasyon politikaları; parti tarafından açıkça “insanlığa karşı suç” olarak tanımlanıyor. Bu kararlılıkla DENK, hem ulusal siyasette hem de uluslararası kamuoyunda Uygur davasını gündemde tutan ender siyasi aktörlerden biri olmayı sürdürüyor.
Bu sessizlik, o zulmün ortağı olmaktır
Van Baarle’nın tepkisi sertti ve sözlerini şöyle sürdürdü, “Uygur çocukları ‘Doğu Türkistan’ dediği için Çin zindanlarında çürütülüyor, Hollanda Meclisi’nde ise bu isim telaffuz dahi edilemiyor. Bu sessizlik, o zulmün ortağı olmaktır.”
Geri adım atanlar tarih karşısında susacak
“Yarın tarih soracak: O zulüm yaşanırken siz neredeydiniz? Biz buradaydık. Doğu Türkistan diyorduk! Meclis’in çoğunluğu sessizliği tercih etti. Ama DENK, Doğu Türkistan ismini haykırarak direnmeye devam ediyor. Çünkü bir halkı susturmak, adını unutturarak başlar. Bir halkın adını anmaktan kaçanlar, onun çığlığına da kulak tıkamış olur. Ama DENK susmayacak. DENK unutturmayacak. Çünkü Doğu Türkistan, sustuğumuzda değil; adını haykırdığımızda özgürleşecek!”
Batı dünyası da bu zulmün karşısında suskun kalmakla eleştiriliyor. Uygur diasporası ve insan hakları savunucuları, Doğu Türkistan isminin tanınmasının kültürel kimliğin korunması açısından hayati bir eşik olduğunu vurgularken, uluslararası hukukçular, Çin’in uygulamalarını “kültürel soykırım” olarak nitelendiriyor. Batılı devletlerin sadece ekonomik çıkarları değil, ahlaki sorumlulukları da olduğunu hatırlatıyorlar.