Bu yazıyı yazarken düşündüm de; Şu an sosyal haklardan faydalanabilen; Sen, Ben O. Yani içimizden herhangi birisi de kaçak bir göçmen işçi veya 1960 ile 2008 yıllarında bu statüyü yaşayan birisi olabilirdik.
Bu yazımla, Hollanda’da yaşayan sayıları 50.000 ile 120.000 araşında değişen kaçak göçmen işçilerin sorunlarına eğilerek; bir nebze, belki nacizane bir gündem yaratıp, bu sorunu politikacıların belleğinde bir kez daha yer ederim diye düşündüm. Tabi ki tüm Hollandalı ve göçmenlerin sivil toplum örgütlerinin ilgisine, desteĝine ve politik lobisine ihtiyacımız olduğunu da hatırlatıyorum.
Son Yüzyılda Hollanda’ya yerleşen göçmenlerin bir çoğu kendi sömürgelerinden ve yasal yollardan olmakla birlikte; bunun yanında kaçak yollardan Hollanda’ya gelen ve burada yaşamını sürdürdükten sonra ikamet izni alarak göçmenler grubuna katılan eski kaçak işçileri de aramızda görmek mümkündür.
Kaçak (Witte İllegalen) denen bu göçmen işcilerin geçmişini irdeleyecek olursak Hollanda’da ki tarihleri bizim göç tarihimizden de eski diyebiliriz. Örnek olarak; Fransa’da 1562 yılında başlayan mezhep şavaşlarından Fransa’yı terk etmek zorunda kalan Protestan Hugenoten denen gurup mensupları Hollanda’ya yerleşmek zorunda kalmışlardı. Şu anda bile bir çok Hollandalının soyadı Fransızca kökenlidir.
Kaçak Türk göçmenlerinin tarihi ise 1960 yıllarına kadar dayanmaktadır. O yıllarda her herhangi bir diploması ve belirli bir mesleği olmayan kalifiyesiz Anadolu insanı Avrupa ülkerinde ki sansını kaçak yollardan Avrupa’ya yerleşerek deniyordu. Tabi ki, eğer varsa buralarda bir akrabasının ve köylüsünün bulunması onun ikamet işlerini kolaylaştırıyordu.
Avrupa’ya yerleşen bu işçilerimiz, uzun yıllar kimsenin yapmadığı ve rağbet görmeyen; ağır, tehlikeli ve kötü işlerde çalıştılar. Zamanla da hak ettiklerini kazandılar. Çünkü o çalışılan işyerlerinde işverinin isteği üzerine, bu işçilere çalışma ve ikamet izni verildi. Bu duruma kayıtsız kalamayan devlet ise; gerek Türk öz örgütlerinin ve Hollanda sendikalarının mücadeleleri gerekse ihtiyaç duyulan işçi talabini karşılamak için son olarak 1975 yılanda Genel İşcı Affı (Generaal Pardon ) yasasını çıakrmak durumda kaldı.
Daha sonraki yıllardaysa bazı kişilere uygun çalışma ve ikamet izni başvuruları yapıldı ve bu insanların bir kısmına Göç ve Vatandaşlık Kurumu (IND) tarfından ikamet ve çalışma izni verildi.
Ayrıca 99’dan sonra ki yıllarda;6 yıl çalışmış olma koşuluyla getirelen, Geçici Kaçak Göçmenler Affı (Tijdelijke Regeling Witte İllegalen ) uygulamasından faydalanan göçmenlerde olmuştur.
Zaman su misali akarken; geride kalan kaçak göçmenler uzun yıllardır müçadelelerine çeşitli kurum ve muhalif politik partilerin yardımlarıyla devam etmekteler.Yalnız bu beyaz kaçak işçiler için son 10 yıl içerisinde yapılan uygulamlar ve genel aflar bu insanların yaşamlarını pek te kolaylaştırmadı. Bir irdeleyelim isterseniz!
Son 10 yılda hangi yasal uygulamalar değişti?
1 Nisan 2003 tarihine kadar bu işçiler, Belediyenin Nüfus Dairelerine kayıtlarını yaptırıp, vergi numarası alarak yasal olarak bir işyerinde çalışabiliyorlardı. Çocuk parası ve işsiz kaldıklarında işsizlik ödeneği alabiliyorlardı. Aynı zamanda çocukları Hollanda eğitim kurumlarına devam edebilyor, aileleriyle birlikte sağlık hizmetlerinden faydanabiliyorlardı. Tek sorunları ikamet izinlerinin bulunmamasıydı.
1 Nisan 2003 tarihinde; UWV, CWI, belediyeler ve vergi dairelerinin bilgilerinin birbirlerine bağlanmasını ve bilgi değişimini olanaklı kılan “Koppelingswet” yürürlüğe girdi. Bu yasa ile ödenek almak için başvuru yapmak bile olanaksız bir hal aldı ve bir çok kaçak göçmen işçi Holanda’yı zorunlu veya gönüllü olarak terk etmek zorunda kaldı. Mesela ikamet izniniz yok ise vergi daireisinden vergi numarası istediğiniz zaman sizi yabancılar polisi bürosuna davet edip, iki hafta içinde Hollanda’yı terk etmenizi isteyebilir.
Bunun yanında kaçak olarak ikamet eden ve yasal yollardan çalışma ve ödenek hakları ellerinden alınan bu insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için nasıl bir yaşam ortamı ve sağlıklı bir geleceğin olmadığını tahmin edebilirsiniz. Bu insanlar bazen bir kilometre kare toprak parçasının üzerinde en zor şartlarda modern bir köle olarak yaşamlarını sürdürmek zorunda kalıyorlar.
Bir insan olarak bu insanların sorunlarının çözümü konusunda katkıda bulunmak, evrensel bir insanlık görevimiz diye düşünüyorum. Zira 15 Haziran 2007 tarihinde 26 bin mülteciye ikamet izni sağlayan Pardon Regeling denen Mülteci Af Yasası’da bu kaçak işçileri uygulamanın dışında bıraktı. Bu af yasasına elbette ki bir itirazımız yok. Ama bu kaçak işçilerin; sosyal, pisikolijik ve kriminel pozisyonları af hakkı tanınan mültecilerden daha iyi değildir. Sonra bu insanlar geçmiş yıllarda Hollanda ekonomisine vergi vererek katkı sağlamış, genelde uyumlu ve çalışmaya istekli insanlardır.
3 yıllık bir süreye; bir insanın Hollanda’ya yerleşerek kalıcı olarak yaşaması için yeterli ve o insanın geldiği ülkedeki sosyal ve ekonomik bağlarınının kopması anlamına gelebilir diyebiliriz.
Bu anlamda Hollanda yasalarıyla 1 Ocak 2007’den bu yana uygulanan Uyun Kursları ve gerekli olan uyum sınavı için verilen sürede 3 yıl olarak belirlenmiştir.
Hollanda Den Bosch Mahkemesi’nin; bir Türk vatandaşının oturum talebinin rededilmesinden sonra, sınırdışı kararını engeleyen mahkeme kararı kaçak göçmenlere yeni umutlar kapılarını açsa da, bu problem genel olarak ele alınmalı ve bu konuda cözüm sağlayıcı kalıcı politikalar üretilmelidir diye düşünüyorum.
Hollanda’da ekmek kavgası olağan hızıyla devam ediyor. Sağlıklı ve mutlu günler temennisiyle soru ve önerilerinizi nsucu@orange.nl adresine bekliyorum