Çok değerli Ufuk okurları.
Allah’ın selamı, üzerinize olsun. Ben Yaşar içyüz. Hollanda Gelderland Bölgesi’nde 43 yıldır ikamet etmekte olan sade bir vatandaşım.
Sayın efendim; sohbetimize başlamadan önce, naciz bir iletim var. Beni siz sayın gönül dostları kardeşlerimle, bu köşe de buluşmamıza vesile olan ve beni de bu saygın ailenin bir parçası olarak kabul eden, çok sayın Ufuk Gazetesi ailesine, sizlerin huzurunda teşekkür etmek istiyorum.
Sayın gönül dostlarım; huzurlarınıza gelmekte ki amacım, sizlerle hayatın içinde, yaşadıklarımızdan yola çıkarak, sosyal yaralarımızı gündeme getirmektir. Doğrusu ve yanlışı ile, naciz yorumlarınız doğrultusunda, gençlere faydalı olmak, yanlışları gösterebilmek ve ışık tutmaktır ancak insanların özel hayatından söz etmek de haddimiz değildir.
Değerli kardeşlerim; bu sohbetimizde, biraz ahlaki değerlerimizden, müsaadelerinizle bahis etmek istiyorum. Hayatımızın en kıymetli değerleri, bizden sonra arkamızda bırakacağımız, en değerli, miraslarımız evlatlarımızdır. Bu konu, bütün ebeveynlerin, hem fikir olduğu bir konudur. Biz onlara rahat bir yaşam verebilmek için vatanımızdan uzaklara; dilini, dinini, kültürünü, tanımadığımız bir ülkeye geldik. Çalışırken, çabalarken farkında bile olmadan, onların kültürünün tam da ortasına düştük. Evlatlarımızı, ne zor, ne amansız tehlikelerin içinden almak için, ne büyük mücadeleler verdik. 1970-1980’leri yaşayan, anneler babalar, bunu hatırlayacaklardır.
Hala çaresi bulunamayan uyuşturucu ve gece hayatı. Erkek çocuklarında 18 yaştan sonra, mafyacılık hevesleri, gibi gayri meşru olaylar. Kız çocuklarımızı ise gözümüzden sakınıp, “aman ha birileri kızımı kandırmasın, aman Hollandalıya âşık olmasın, diskoteklere alışması” korkusu ile, yakın akrabalarımız ile evlendirmekten başka çare bulamıyorduk. Bunun neticesinde neler yaşadığımızı lütfen iyi hatırlayınız. Kimimiz başarılı olduk, kazandık, kimimiz ise tabiri yerindeyse şehitler verdik bu savaşta. Gazi olan gençlerimiz, bugün 39 ila 45 yaş arasındadır.
1970 ila 1980 tarihlerinde doğmuş olan bu nesil neler yaşadı ya da yaşayamadı? Neler beklediler ne gördüler? Bunları başka bir sohbetimizde, daha inceden ve detayları ile gündeme getireceğiz İnşaAllah.
Tabii ki istisnalar kaideyi bozmaz.
Sayın efendim; aradan 40 yıldan fazla, bir zamanı aştık. Bugün o neslin, çocuklarının yaşları, 14’den başlayıp, 20’lere, 25’lere çıkıyor Maşallah. Bu 3’üncü nesil artık Hollanda kültürünü, benimsediğimizin ispatıdır. Muhafazakâr bir ailenin kızı, ya da oğlu olması, maalesef hiçbir şeyi değiştirmiyor. Babası veya annesi Hollandalı olması mümkündür. Her ne kadar Türk toplumu artık bunu kabul etmiş olsa da; her hâlükârda, örf, adetlerini de devam ettirmiştir.
Muhafazakâr kesimin 13 yaşına giren kız çocuklarını tesettüre yönlendirmesi ile diğer kesimlerin de günümüzün deyimi ile modern kıyafetleri tercih etmesi gibi mesela.
Değerli kardeşlerim bu satırların sonrasında her iki kesimi de bekleyen, müşterek tehlikeleri yavaş yavaş ele alacağım umarım çok ciddiye alırsınız. Bilhassa genç ebeveynler.
Bu tehlikelerden ilki hatta ‘asrın tehlikesi’ de diyebileceğimiz dünyayı yöneten internettir. Maalesef interneti kullanma yaşı attık 4 ila 5’lerden başlıyor.
Aman lütfen dikkat!
“Nasıl olsa herkeste var, benim çocuğumda da olsun!” düşüncesi ile herkesin evine aldığı çağın en büyük tehlikesi olan, bilgisayarlar, diz üstü laptoplar ve en tehlikelisi de akıllı telefonlara lütfen dikkat! Annelerin; “okula gidiyor, kolay kontrol ediyor ve ulaşıyorum!” yanıtını duyuyorum gibi. Ancak, “sesi çıkmasın bir köşede çocuk filmlerine baksın deyip, 4 yaşındaki çocuğun eline, akıllı telefonun verilmesi gibi bir tehlikeyi telafuz etmek te dahi zorlanıyorum.
Hatırlayınız lütfen!
Çocuklara Mavi Balina ve Momo gibi büyük tehlikeler arz eden oyunları.
Çocuğun psikolojisini bozarak, tehdit ile cinayetlere, hatta intihar etmesine dahi yol açabiliyor bu oyunlar. 4 Yaşındaki yavrucak tüm çocukça faaliyetlerini unutuyor. Parkta geçireceği 2 saati internette geçiyor. Oyunların heyecanı ile size söylmese de küçük beyni yoruluyor. Ve dahası zamanla hiç bir oyun ile tatmin olmaz hala geliyor ve bu tatminsizlik her haline sirayet etmeye başlıyor. Ve sonrasında aile çaresiz, soluğu psikiyatrist de alıyor.
İşte yolumuzun psikologlar ve doktorlar olmaması için nacizane bu köşemizde sizlere önemli tavsiyelerde bulunarak tecrübelerimi yansıtmaya çalışacağım.
Umarım hasıl oluruz.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere, hoş ve seda kalınız.