PIKNIK

Herşeyi bastıracak ‘TURUNCU’ bir rüzgar

Yayınlama: 08.04.2020
A+
A-

Hollanda gündemi artık bizim bile hızına yetişemeyeceğimiz bir hale geldi ve neredeyse Türkiye ile aynı kulvara girme yolunda. Tıpkı memleketteki gibi hızla değişiyor gündemler. Soğuk hava dalgaları ve buzlanmaları geçtik, Denk Partisi ve koronavirüs son günlerin en çok merak edileni oldu.

Bir krizden çıkmadan bir başka krize girdiğimizi geç de olsa mutlaka öğreniyoruz.

Avrupa genelinde devam eden ekonomik kriz dalgalarına artık neredeyse alıştık. Heryeri ve herkesi sarsıyor gibi görünen bu krizlerin ardındaki asıl gücün ve dümendekilerin kim ve ya da hangi devletler olduğu belirsizliğini hala korurken akıllarda duran soru, bir anda ortadan yok olan hesapsız paranın ve bunların ürettiği gücün nerede, nasıl ve kimler tarafından kullanıldığıdır. Bunu koronavirüs sayesinde bir kez daha anladık.

İSTİLACI BATI’NIN GENLERİNDEKİ SÖMÜRGE ZİHNİYETİ

Fransızların son Mali işgali, Hollanda’nın Irak’taki F-16 meselesi ve akıllarda en taze olan, Almanya’nın Berlin Eyaleti’nin korona salgınıyla mücadele etmek için satın aldığı 200 bin maskeye birkaç gün önce Tayland’ın başkenti Bangkok’ta ABD’nin el koyması. Bunlar bize bir kez daha gösterdi ki Batı genlerinde hala ortaçağdan kalma istilacı ve sömürgeci zihniyeti yaşatıyor ve gerek gördüklerinde, menfaatlerine dokunulduğunda hiç tereddüt etmeden şehirleri ve sivilleri bombalayabiliyorlar ya da el koyabiliyorlar. Bundan bir kaç yıl önce yeni bir Afganistan oluşma tehlikesine dikkat çeken uzmanlar Mali krizinde Fransa’nın güç kullanımını eleştiriyorlardı. Ancak ekonomik ve siyasi olarak bu şova ihtiyaç duyan Fransa, tüm Avrupa’ya pazarladığı uranyum madenlerinin yönetimini kuklalarından başkasına bırakmaya niyetli görünmüyordu.

HERŞEYİ BASTIRAN TURUNCU BİR RÜZGAR







Avrupa özellikle son 10 yıldır ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşurken bir kez daha anımsarsak Hollanda’da ise aniden esen bir ‘turuncu’ rüzgar herşeyi bastırmıştı ve ortalık bir anda Kraliçe Beatrix’in tahtı oğlu Alexander’a bırakacağını açıklaması ile çalkalanmıştı.

Kraliçe Beatrix, komplekssiz ve sempatik yaklaşımlarıyla gerek Hollanda içinde gerekse Hollanda dışında müslümanlara olumlu bir imaj çizmişti. Her ne kadar Hollanda içindeki aşırı sağcıların tepkisini çekse de kraliyet ailesi bu duruşunu ve demokratik bakışını hep devam ettirmişti.

Esasen kraliyet ailesi Hollanda’da olgun ve asil tavırları sebebiyle öteden beri hemen herkes tarafından saygıyla yadedildiler. Bu duruşlarıyla hep iyi bilindiler ve saygıyla karşılandılar.

Umarız çok uzun yıllar sonra ilk kez bir kral olarak Hollanda tahtına çıkarak bu çizgiyi devam ettiren Willem Alexander, hem Hollanda iç huzuruna hem de dünya barışına özellikle de şu günlerde katkı sağlayacak güzel bir korona konuşması yapar. Her ne kadar Başbakan Rutte korona krizini yerinde takip ederek, gerekli adımları atsa da, dünyanın barışa ve sabıra, Hollanda’daki vatandaşların ise tıpkı 10 yıl öncesinde olduğu gibi, her şeyi bastıracak ‘o turuncu rüzgara’ biraz daha ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.







Selam ve muhabbetlerimle,

Simytech     Sifa