Değerli gönül dostlarım; Bu yazı dizimizde, günümüzde yaşam içerisinde hepimizi endişelendiren gelecek korkusu ile teessüre sürükleyen, fakat toplumumuzda vatansever örf ve adetlerine her şeye rağmen saygısını muhafaza edebilen, kültürüne sahip, sade vatandaşımızı derinden üzen bazı konulara değinerek, canımızı çok acıtan sosyal yaralara dokunmaya çalışacağız.
***
Günümüzde; evladın anaya babaya ve dine saygısını yavaş yavaş yitirdiğini, insani duyguların yok olduğunu, Allah korkusunu hiçe sayarak anayı babayı öldürmekten sakınmayan evlatları sıkça görmekteyiz. Çığırından çıkmış aileler, her gün amansız akıl almaz cinayetler, yırtık resimlerde kalan dostluklar velhasıl çıkarcı saygısız ahlakın sükût ettiği korkunç bir evrene girdiğimizi toplumun çok az bir kesimi olarak, büyük bir endişe ve korku içerisinde fark ediyoruz. İnternet sayfalarında gerek devletimize gerek insanların birbirine kırıcı tenkitlerini, rencide kokan mezhep kavgalarını, çirkin küfür dolu ifadeleri maalesef hepimiz üzülerek görüyoruz. Cümlelerin yazılım şeklini hiç sormayın. Türkçemizin hitap şekli tamamen yozlaşmış, kişiliksiz kelimeler ile güzel Türkçemiz katlediliyor. Entelim diye geçinen, Avrupa özentisi ile kimliğini kaybeden bazı kesimlerde Avrupa terimlerini kullanarak, lisanımızı anlaşılmaz bir hale getiriyorlar.
Dostlar: Bizim Türk toplumunda ve fıtratımızda olan, bazı kaçınılmaz bize genlerimizden miras kalan, özümüzde olan, vazgeçilmez tarz ve benliğimizde yaşayan karakterlerimiz var. Bunlar, doğumdan ölüme kadar dede den atadan ninelerimizden yani köklerimizden gelen güzelliklerdir. En zirvede olan saygı, misafirperverlik, yardımseverlik, hayır işleri, dini vecibeler saymakla bitmeyecek kadar çok. En önemlilerinden biri de Türk milletinin hoş görülü ve hatıran bir toplum olmasıydı. Maalesef artık bu güzel mirası toplumumuzda çok az insan benimsiyor. Atasözlerimiz de kaldılar sadece. “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır, gelen misafir kısmeti ile gelir’’ gibi mesela. Peygamber Efendimiz’in (sav) bal hadisinde buyurduğu gibi, “Misafiri ağırlamak tatlıdır bu baldan. Misafirin kalbi incedir bu kıldan’’ bu hadis uzun olduğu için sizlerle paylaşamıyorum ama cümle mümin bilir. Buradan da anlaşılacağı üzere, dinimiz hoş görü dinidir.
***
Dostlar: naçizane teessürümüzden sizlerle gölümüzde olanı paylaşmaktayız. Niyetimiz beylik lafları edip kimseyi üzmek değildir. Yaşadıklarımıza cümlemiz şahidiz. TV haberlerinde aklımıza gelmeyen; üzücü, korkutucu ve şeytana dahi parmak ısırtacak olaylar duymaktayız. İnternetlerde kitabımızı bayrağımızı yakanlar ve yırtanlarla hakaret edenler tatbiki üzüntümüzü daha daha zirveye çıkarıyor. İnsanlığın çığırından çıkması, belirsiz bir sona doğru gidişat, bozuk düzen ve şu illet salgın korona.
Acaba dünyanın sonu mu geldi?
Bazı muhafazakâr kesimler böyle düşünürken, ilim adamları 2021 yılının yeni bir dünya başlangıcı olabileceğini söylüyorlar. İnsanların robotlaşacağını, dünyayı yapay zekâların yöneteceğini düşünüyorlar. Anca dünyanın nüfusunun haddini aştığı için günümüzün korkunç virüsü olan kornanın insanların ölümünü kolaylaştırmak için, bilinçli olarak, dünyaya yayıldığını, dünya nüfusunu azaltarak yeni dijital yaşamı daha kolaylaştıracağını ilim adamları son günlerde sık sık gündeme getiriyorlar. Bu yönetime karşı olanların ikna yönteminide hesaplamışlar ayrıca. Güya aşılarda bulunan bazı ilaçlarla tepki veren insanları dijital yönteme boyun eğdirtip, kabul ettireceklermiş. Böylece robotlaşan hayata katlanacaklar. Zor demeyin dostlar. Bakınız bilgisayar ve interneti ne kadar da çabuk kabullendik. Akıllı telefonlar, tabletler demek ki insanoğlu her halukarda mecburiyetten değil kolaylığı daha çok benimsiyor. Bazı aşırı sosyetik ailelerin evlerinde artık robotlar hizmetlinin yerine görev yapıyorlar. Artık fabrikaların teknik üretiminden hiç bahis etmiyoruz. Allah inanan gümbür gümbür gelen torunlarımızın ve onların torunlarının yardımcısı olsun. Yeni neslin çiple kontrol edilebileceğini, yaşamlarında özel hiçbir faktör olmayarak, insanoğlunun 2030’da dijital bir yaşama ulaşmış olacağını günümüz uzmanları TV kanallarında özel programlarında ibraz ediyorlar. Bu yeni dünya öngörüsünde öyle faaliyetler varki, akıl almayacak şekilde. Mesela bebek isteyen aileyi yapay zekâlar araştıracakmış, onların anne baba olmasını uygun görürse bebek sahibi olacaklarmış. Evlilikler yapay zekâların onayı ile gerçekleşsek, hatta para birimi ortadan kalkacak, 2030’da mülkiyetlere ortak olunacakmış. Yani biz malnıza mülkünüze ortağız diyecek ve bir aileye ancak yaşayabilecekleri ortamı onlar temin ve tesis edecekler. Bu sizlerle paylaştığım bilgileri, ülkemizin en ünlü uzman ve bilim adamları televizyonlarda ifade ediyorlar hatta yazdıkları kitaplarda sizlerle paylaştığım bilgilerden çok daha fazlası var.
Sayın gönül dostları: Ben sizler için bunları kaleme alırken, televizyonların tüm kanalları Amerika’da olan darbeyi canlı yayın veriyordu. Fakat ben hiç şaşırmadım. Çünkü 4 hafta önce böyle bir olay olacağını, ünlü bir ilim adamı televizyonda söylemişti. Bu olay yeni dünyanın kurulacak olan düzeninin bir parçasıydı. Evet, Allah Müslümanların gönülden inanan kullarının yardımcısı olsun. Gayrı Müslümlerin inançları bizlerden çok faklı. Onlar ölüme farklı bir pencereden bakıyorlar. Onlar için ölüm doğanın bir kanunu. Bilmiyorlar ki Allah istemeden yaprak kıpramaz…
Değerli gönül dostları: sizleri sıkmamak babında yazımıza birkaç hafta kadar ara vereceğiz.
Devamında buluşmak üzere sağlık afiyetle kalın,
Yırtık resimlerde kalan dostluklar-2
Değerli gönül dostları geçen saymıza kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Günümüzde insanlık çok korkunç bir hal aldı. Artık eşler bir Avrupalı gibi rahat bir şekilde ayrılıyor fakat sonrasında maalesef bir Avrupalı gibi ayrı şekilde yürüyemiyoruz. Sonradan gelen pişmanlıklar, kıskançlığa dönüşüyor. Eşini kıskanan koca çaresiz kalınca kıskançlık son raddesine gelerek cinnet geçiriyor karısını öldürüyor. Bu durumu; nişanlılarda, birlikte yaşayan çiftlerde hatta 50 yıllık eşlerde bile görebiliyoruz. Kanunlarımızda cezaların yetersizliği, korkuyu yok ediyor. Soygun yapan eşini, sevgilisini gasp eden, döven erkeklerimizin ifadeleri alınıp serbest kalıyorlar. Bunları maalesef her gün haberlerde izliyoruz.
Dengesi kaybolmuş, insanlıktan çıkmış, mahlûk canavar ruhlu; kadına, kıza, çocuklara, hayvanlara tecavüz edenlerde deli diyoruz. Sizce deli mi yoksa sadist mi bunlar? Akıl almaz planları yapıp, canlara canice kıyanların sonradan sapıklıklarını deli raporu alarak ve 3/5 ay akıl hastahanesinde yatıp tekrar çıkmalarını gerçekten deli diyerek mi geçiştireceğiz? Daha 2 saat önce doğan bebekleri çöp konteynerinde buluyorlar. Engelli kardeşlerimize eziyetler ediliyor. Huzurevlerinde yaşlı mağdur yaşlılarımıza sözüm ona bakıcılar döverek bin türlü eziyetler ediyorlar. Bunlar delilik mi, yoksa abartmadan söylüyorum sadistlik mi?
60/70 yıl öncesine bir dönüp baksak. Hatta 20 yıl öncesine bir baksak, böyle olaylar vuku buluyor muydu? Ve cezalar bu denli basit miydi?
Zina cezası en az 4’er yıl hapisle sonuçlanıyor, boşanıp evlenmeye karar bile amme davasını engelleyemiyordu. Reşit olmayan bir kızı gönlü olsa da kaçıran şahıs yine en az 5 yıl ceza alıyordu. Cinayetin ise hiç affı yoktu. İDAM ediliyordu.
Sayın gönül dostları: Bakınız, günümüzde her türlü teknik ve dijital imkan ile alabildiğince serbest olan bir dünyada yaşıyoruz. Ancak ne yazık ki medeniyet bizleri fazlasıyla bozmuş. Annelerin terliği, baba otoritesi, tarihe karışırken saygı deyimi kaybolunca sevgiyi de yitirdik. Üstün akrabalıklar, samimi komşuluklar ve sıkı dostluklar ne yazık ki gözlerimizin önünde yok olup gidiyor.
Değerli dostlar umarım abartıyorsun demiyorsunuzdur!
Dememelisiniz çünkü sizler de artık eski ama güzel olan her şeyi özlüyorsunuzdur. Bizlerden sonra gelecek torunlarımızı çok zor bir yaşam şeklinin beklediğini sizlerde biliyorsunuzdur. İnsanın insandan uzaklaşması ne kadar acı veriyor insana, ah bunu bir anlayabilsek.
Yüreklerini şeytan fetheden, siyasette ya da normal yaşamda olsun. Hatta aile içinde. Aile fertlerini bizlerden koparan kötülüğe teslim olan bu insanların sayısı gittikçe çoğalmakta. Çıkarları uğruna her türlü kötü planlarına bizleri evlatlarımızı başrolde oynatmak için yeni senaryolar hazırlıyorlar. Bizler çaresizce olayları izliyoruz ailelerimizi korumakta çaresiz kalıyoruz. Velhasıl sevdiklerimize sahip çıkamadan, onları yitiriyoruz. Kimi uyuşturucu ile kimi yanlış dostluklar arkadaşlıklar, kimi alkol, kimi siyaset.
Dinini inkâr edip ataş olana mı, ailesinden utanan evlada mı, para hırsı ile yoldan çıkana mı? Hangi bir çaresizliğe üzüleceğimizi şaşırmış bir topluma dönüştük.
Değerli dostlarım: Biz müminlerin kulağımızda her zaman umuda açılan güzel sözler vardır. Mesela, “Bir musibetin arkasında hayırlar gizli olabilir’’ demiş dinimizin büyük ilim irfan sahipleri. İman gücü her zaman umut kapımızdır. Kurtuluş Rab’bimize yakın olmaktır. Bizler iyiliğinde kötülüğünde Rab’bimizden gelen bir sınav olduğunu unutmamalıyız. Tüm Müminlerin tek tesellisi budur.
30-01-2021