Osmanlı İmparatorluğu’nun meşhur seyyahı Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Hollanda Krallığı’ndan ve Amsterdam’dan da bahsettiğini biliyor muydunuz?
İşte o satırlar:
“Bu büyük şehir Alman Denizi kenarında Felemenk krallarının taht merkezleridir, ama bu 7 kral kâfiristanının içinde böyle büyük, eski belde, bakımlı ve şenlikli bir şehir yoktur. Hatta bu şehrin doğu tarafındaki ova üzerinde top ermez bir tarafta konaklayıp bu şehri bir hayli uzak mesafeden seyrettiğimizde hemen 170 adet büyük manastırların göklere doğru baş uzatmış kuleleri belli olup adam boyunda altından haç alemleri ışıldardı. O kadar mavi has kurşun ile örtülü ve öyle süslü ve bakımlıdır ki benzeri meğer Daniska şehri ola.
Hatta kral sarayı o kadar parlak ve süslü gözüküyordu ki damlarının, kubbe ve şahnişinlerinin parıltısından gözbebeklerimiz kamaştı. Ama ne çare şehir içine girip gezip dolaşmak, yakından görmek imkânsız, içinde olan insan deryasının bolluğu ve büyüklüğünden ve 200.000 adet ateş saçan Felemenk tüfengci keferelerinin fetretinden yanına varmak imkânsız oğlu imkânsız bir ülkedir.
Kalesi de sanki İskender Seddi’dir. Bütün burçları ve tabyaları ile Elburz Dağı gibi yatar bir ibret verici kale görünürdü.
Bu cennet bağı şehrin yanına varmak değil bağlarını ve gülistanlarını geçip hendeği yanma varılmayıp uzaktan merhaba diyerek birer günlük uzak mesafe yerlerden yağmalayıp o kadar esir alındı ki anlatılmaz. Ve kılıç artıkları İslâm askeri korkusundan Alman Denizi kayıklarına üst üste sıkışıp gemileri alarka olunca çoğunluğu suda boğuldu ve bir belli başlı kaptanı gemiye yetişemeyip 300 adamıyla esir oldu.
Buradan yine bu kadar bol mallar ile kaleden alarka konaklayıp dört tarafa karakollar konuldu.”
Çelebi’nin anlatımı burada sona eriyor.
Tarihçiler Evliya Çelebi’nin Hollanda’ya gelmiş olmasını ihtimal dışı gördükleri halde bu satırların nasıl yazıldığını da anlayamıyorlar.