Sihirli kutunun efsunu

Yayınlama: 02.04.2024
A+
A-

Nereden nereye.

Artık yazmaya biraz ara vereyim diyordum ama, yazmakta aynı keyif verici madde bağımlılığını andırıyor gibi. Güzel bir iş yaptığını düşününce rahatlatıyor insan ve haliyle yine devam diyorsunuz.







Neyse biz şöyle bir geçmişlere dalalım da, sene 1974 diyelim birazcık…







O yılları bilenler bilir. Ancak ben, bizim Göre Kasabası’ndan bahsedeceğim biraz.  Teknoloji hüküm sürmemmiş henüz o yıllarda. Dolayısıyla kasabada televizyon falan da yok. Sonradan sonra Almanya ve Hollanda’da çalışan Almancılar Göre ‘ye televizyon getirmeye başladılar.

Benim babam da Hollanda’da ikamet ediyordu ya. Nihayetinde  getirdi o da bize bir siyah-beyaz televizyon. (sanki siyah ve beyaz renk değilse) Uzun antenleri, Topuz ve Hisar’da kurulan verici istasyonları vs… Sonunda tek kanal olan TRT’nin siyah beyaz yayınlarını tüm aile ve mahalle pür dikkat izler olduk. Ne kutu amma. İçerisinde insanlar var ve konuşuyor. Sanki bir ‘büyü’ gibi…

 ÖNCESİ…

Televizyon hayatımıza girmeden önce dedemin iki gazetesinden ve dayımın zengin kitap koleksiyonundan gerektiği gibi yararlanıyorduk. Ancak daha sonraki yıllarda insanları dizi bağımlısı yapacak ‘Dallas; Zengin ve Yoksul; ve Küçük Ev “ gibi Amerikan kültürünü saygın kılan dizileri seyreder olunca, kitap ve gazete okuma ihtiyacımız da kalmamıştı böylece. Çünkü televizyonlarımız vardı artık.

Kader-kısmet bu ya!

Yıllar su gibi akıp geçtikçe bizler de bir gün kendimizi bu memlekette, Hollanda’da buluverdik işte. Ve  o gündür bü gündür dur durak bilemeden ilerliyor teknoloji. Dolayısıyla evimizin başköşesinde kurulu olan TV’ler de… Siyah beyazın ardından renklisi, sonra plazma, sonra LCD ve en son olarak ta led televizyonlarımız oldu.

Renkli gazete gibi renkli, analog, digital, HD vede Three-Dimensional television setlerimiz oldu. Bunun yanında yüzlerce televizyon kanalı ve güvenemediğimiz ne idüğü belli olmayan yayınlar ve derken bilgi ve görüntü kirliliği falan felan…

Gel de çık işin içinden !

Kimse düşünmesin. Artık kendinizi isteseniz de yoramazsınız. Gelişmeleri kimse engelleyemez de.

VE SONRASI…

Bundan bir kaç yıl evvel Ekim ayında Hollanda’ya yolcuğum Nevşehir’den Ankara ‘ya  şehirler arası otobüsle oldu. Otobüse bindiğimde ilk dikkatimi çeken ise, koltuğumda naklen yayım yapan bir TV kanalının oluşu ve yanı sıra internet bağlantısı idi. Otobüse bindikten hemen sonra ise bir bayan da, bir elinde çantası, diğerinde  iPad-Tableti ile otobüsteki ki yerini alında…

Ve her ne hikmetse ben Avrupa’yı yakaladığımıza o anda ve Ankara’ya geldikten sonra inandım.

Mesela yaşasaydı bir Orhan Veli Kanık ne şiirler yazmaz mıydı şu şekilde…

Ne Arap İlkbaharı,
Ne Somali ‘de kıtlık
Bir elinde  Touch Screen Mobil Telefonu,

Bir elinde  iPad-Tableti,
Umurunda mı Nevşehir !

ÖZET OALRAK

Hiç düşündük mü acaba bu ekonomik, teknik ve sanal gelişmelerin insanları yalnızlaştırdığını ve mutsuz kıldığını. Artık mutsuzlukta ve yalnızlıkta Avrupa ülkelerini yakaladığımızı da rahatça söyleyebiliriz herhalde. Eskiden Hollanda gazetelerinde evlilik ve arkadaşlık ilanları gördüğümde bir hayli garibime giderdi.  Bir Anadolu çocuğunun utangaçlığı ile sakınırdım biraz.

Hey gidi günler hey…Ya şimdi?

Peki sizce nedeni nedir bu sinsi çölleşmenin şimdi…

Simytech     Sifa