Hollanda’da Danıştay’ın işaret ettiği ‘demokrasi’ tehlikesi

Yayınlama: 19.04.2025
A+
A-

“Demokrasi, sadece yarıdan bir fazlası değildir.” Bu cümle, Hollanda Devlet Danıştay’ının (Raad van State) son raporunda yer alan, ama çok daha derin ve sarsıcı bir gerçeği özetleyen bir uyarı. Her yıl yayımlanan bu raporlar çoğu zaman teknik ve soğuk bir dille kaleme alınır. Ancak bu yılki metin, satır aralarına gizlenmiş bir çığlık gibi.

Hollanda demokrasisinin temelleri sağlam görünse de, Danıştay bu kez açıkça “baskı altında” olduğunu söylüyor ve “Demokrasi, sadece seçimlerde oy verenlerin sayısıyla sınırlı bir sistem değil. Azınlıkların da sesinin duyulduğu, yargının kararlarına saygı gösterilen ve temel hakların korunduğu bir yaşam biçimi. Ama galiba bunu zamanla unuttuk.” deniyor.

Sessiz yıpranma

Demokrasi bazen bir gecede çökmez. Tanklar sokaklara inmez, anayasalar yakılmaz. Ama sessizce, adım adım aşınabilir. Hollanda’da Danıştay’ın işaret ettiği tehlike de tam olarak bu. Demokrasi, sadece seçim kazanmak değil; sorumluluk almak, diyalog kurmak ve çoğulculuğu gözetmek demek. Fakat günümüzde bu kavram, sanki sadece “çoğunluk kimdeyse, güç ondadır” anlayışıyla eşitleniyor. Bu da bizi tek renkli, kutuplaşmış bir siyaset düzenine sürüklüyor.

Üstelik Danıştay bu eleştiriyi yöneltirken isim vermekten kaçınmış olabilir ama hepimiz biliyoruz ki bazı siyasi partiler bu uyarının tam merkezinde yer alıyor. Örneğin sadece bir liderin ismiyle anılan, iç yapısı kapalı tutulan partiler, demokrasinin şeffaflık ilkesini zedeliyor. Veya milletvekillerinin yan gelirlerini gizlemesi, halkla siyaset arasındaki güven bağını koparıyor.

Güçlü demokrasi, güçlü kurallarla yaşar







Danıştay’ın çözüm önerisi ise net: Siyasi partilerin örgütlenme biçimi ve finansmanları daha sıkı kurallara bağlanmalı. Demokrasi, herkese açık bir sahadır ama bu sahada oyun kurallarına uymayanlar olduğunda, oyunun kendisi zarar görür.

Bazıları bu tür önerileri özgürlük karşıtı bulabilir. Ama unutmayalım, özgürlük başıboşluk değildir. Demokrasi; hesap verebilirlik, eşitlik ve saydamlık üzerine kuruludur. Herkesin aynı zeminde siyaset yapabilmesi için, belli sınırların olması şart.

Güven krizi büyüyor

Rapordaki belki de en dikkat çekici uyarı, devletle vatandaş arasındaki güven ilişkisinin zayıfladığına dair olan kısımdı. Sadece kurumlara değil, birbirimize olan inancımız da aşınıyor. Oysa güçlü bir demokrasi, sadece iyi yasalarla değil, aynı zamanda birbirimize duyduğumuz güvenle yaşar.







Demokrasiyi yıkmak için darbeye gerek yok; ilgisizlik, güvensizlik ve sorumsuzluk da yeterlidir. Danıştay’ın yaptığı uyarı, hepimize sorumluluk yüklüyor: siyasetçiye, vatandaşa, medya kuruluşlarına ve sivil toplum örgütlerine…

Son olarak şunla kapatalım

Hollanda demokrasisi hâlâ sağlam ayakta duruyor olabilir. Ama bu, sonsuza kadar sürecek bir garanti değil. Demokrasi, her gün biraz daha özen isteyen bir değer. Tıpkı bir bahçe gibi: Sulamazsan solmaya başlar. Ve solmaya başladığında, ne yazık ki bunu fark etmek için bazen çok geç olur.

Muhabbetlerimle,

Simytech     Sifa