
Yeni dünya bizden izin istemiyor. Tartışmıyor. İkna etmeye çalışmıyor. Doğrudan dönüştürüyor. Farkına varmadan, yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde…
Ve biz hâlâ “çağın gereği” diyerek olan biteni izliyoruz.
Bu yeni düzen bizden önce paramızı aldı, şimdi emeğimizi alıyor. Parasız toplum masalı anlatılırken, insanın ürettiği değil, sisteme ne kadar uyum sağladığı değerli hale geldi. Gençlere “çok çalış” denmiyor artık; “doğru yerde görün” deniyor. Bir gencin hayali meslek sahibi olmak değil, görünür olmak. Emek eskidi, sabır sıkıcı bulundu, alın teri romantik bir hatıra oldu.
Yeni nesil bu yüzden tükenmiş. Daha hayatın başında yorulmuş durumda. Çünkü üretmeden tüketmenin, kazanamadan harcamanın, çalışmadan değerli olmanın mümkün olmadığı bir gerçek var. Ama bu gerçek onlardan gizleniyor.
Sonra kimlik meselesi geliyor. Cinsiyetin, fıtratın, biyolojinin bile tartışmaya açıldığı bir çağdayız. “Sınır koymak baskıdır” denilerek her sınır yıkıldı. Ama kimse şunu sormuyor: Sınırları olmayan bir genç, kendini nasıl koruyacak?
Bugün çocuklar daha ergenliğe girmeden kimlik krizine sokuluyor. “Kimsin?” sorusu soruluyor ama cevap verilmiyor. Anne-baba suskun, okul çekingen, toplum dağınık. Rehberlik eden kimse olmayınca pusulasız kalan genç, en çok bağıranın peşinden gidiyor.
Ahlak ise neredeyse yasaklı bir kelime artık. “Bana göre” ahlakı dayatılıyor. Doğru ve yanlış kişisel tercihe indirgeniyor. Yeni nesil için ayıp yok, sınır yok, mahremiyet yok. Her şey paylaşılabilir, her şey sergilenebilir. Saygı talep edilmez, kazanılmaz; ancak “hakaret etmediğin sürece” serbestsin.
Bu yüzden gençlik öfkeli. Bu yüzden tahammülsüz. Bu yüzden en küçük eleştiride dağılan, en ufak zorlukta vazgeçen bir kuşak büyüyor. Güçlü değiller çünkü güçlü olmayı hiç öğrenmediler.
Ve inanç…
Yeni dünya inancı ya küçümsüyor ya da tamamen görünmez kılmak istiyor. “İnan ama belli etme.” “Yaşa ama savunma.” Oysa inanç, insanın hayata tutunduğu en güçlü anlam damarlarından biridir. O damar kesilince geriye sadece boşluk kalır.
Bugün gençler her şeye sahip ama hiçbir şeye ait değil. Kalabalıklar içinde yalnızlar. Eğlenceye boğulmuş ama mutsuzlar. Özgür oldukları söyleniyor ama bağımlılıklardan başlarını kaldıramıyorlar. Antidepresanlar, bağımlılıklar, öfke patlamaları… Bunların hiçbiri tesadüf değil.
Yeni dünya bizden şunu bekliyor:
Düşünmeyelim.
Sorgulamayalım.
Köklerimizi unutalım.
Geçmişi yük, değerleri engel, inancı sorun görelim.
Ama asıl tehlike burada başlıyor: Yeni nesil bu düzeni eleştirecek bilince bile sahip olmadan büyüyor. Çünkü ona alternatif bir yol gösterilmedi. Doğru anlatılmadı. Yanlışla arasına mesafe koyması öğretilmedi.
Şimdi soruyu değiştirme zamanı:
Yeni dünya bizden ne bekliyor değil…
Biz yeni nesilden ne istiyoruz?
Kökü olan mı, savrulan mı?
Sorgulayan mı, tüketen mi?
İnsan kalan mı, sadece uyum sağlayan mı?
Çünkü bu çağda asıl devrim; karşı çıkmak değil, insan yetiştirebilmektir.
Muhabbetlerimle,




