Buyrun size çirkef bir konu daha.
İnanın bana sizler kadar ben de yoruldum bu konulardan. Yazsan bir türlü, yazmasan bir türlü. Ama pes etmek de istemiyoruz. Adamlar senin kutsallarına saldırıp insanları sokakalara sürerken nasıl susarsın ki. Hele bir de MaazAllah Hakk’ın yanında olduğunu savunan bir medya isen. Adamlar istedikleri gibi at oynatmaz mı o zaman?
Yoo hayır! Bizler bu meydanı boş bırakamayız. Hele de konu İslam ise. Keza İsviçre’deki minareye gerçekleştirilen refarandum İslam’a gerçekleştirilen refarandum değil midir?
Bunu başka türlü algılamayız.
Neden?
Minare İslam’ın sembolüdür de ondan.
Hakikaten size de tuhaf gelmiyor mu? Adamlar Müslümanlarda insan unsuru geliştikçe, sevineceklerine köpürüyorlar. Eee, hani nerede kaldı bu yıllardır tohumları ekilen dinler arası diyalogun meyveleri. Biz bunu bu günlerde göremezsek ne zaman göreceğiz. Bırak kardeşim geç bunları! Elbette herkesi aynı kefeye koymuyorum ama, bu zihniyeti 40 yıl sırtında taşısan da, çıkarları icab etmezse şayet, bir çırpıda çizerler seni.
Eğer niyetin Batı ile Doğu arasındaki mayınlı arazileri temizlemekse, bu dinler arası diyalogla olmaz.
Ya nasıl olur? Bana göre olsa olsa insanlar arası diyalogla olur.
Çünkü her insan, insanlıktan nasibini almıştır anlamına gelmiyor.
Gelemez çünkü niyet iyi değil.
Gelemez çünkü birileri yine düğmeye bastı.
Ne tuhaftır ki ülkesinde 4 minareli cami bulunduğu için endişeye kapılıp minareleri referandum ile yasaklayan İsviçre’nin aksine komşusu Almanya’da tam 206 minareli cami bulunuyor. Ve 120 minareli caminin inşaatı da devam ediyor.
Eee ne oldu şimdi?
En çok Müslümanın yaşadığı Almanya’da şimdiye dek böyle bir gerilim mi yaşandı?
Bu örnekleri uzatabiliriz.
Tıpkı bu gün minarelerde olduğu gibi çıkardılar bir ılımlı İslam.
Çıkarırlar tabi! Sen dinini yaşamaz veya yaşayamazsan ve doğru dürüst adını bile koyamazsan, birileri çıkar, senin adını koyamadığın dinine yeni bir ad koyuverir.
Peki neden ılımlı İslam?
İslam insanlığa karşı b a r b a r da mı sen kalkmış ılımlı İslam diyorsun. Bu ılımlı kelimesinin altını iyi bir kaşımak lazım.
Çok şeyler yatıyor çook!
Bir başka mesele de özgürlüğün tanımı.
Özgürlük Batı’da öyle bir hal almış ki, artık bir tabu haline gelmiş. Yani bu durumu sadece isviçre’yle odaklayıp orada sıkıştımayalım. Başta Hollanda (Geert Wilders) olmak üzere; Avusturya (Heinz Strache), Almanya (Irkçı Parti REP), Danimarka (Pia Kjaersgaard) , İtalya (Castelli), Fransa (Le Pen ve Sarkozy) …gibi siyasi liderlerin söylemlerine bir bakın. Onların İsviçre’den kalır yanı var mı?
Aslında Fransızların ırkçı lideri Le Pen’in şu sözüne katılmıyor da değilim hani! Bakın ne demişti Le Pen, “Eğer bu referandum Avrupa’da genel olarak yapılsaydı yine aynı sonuç çıkardı” Sizi bilmiyorum ama bana göre de aynı sonucun çıkma olasılığı yüksektir. Ancak bir farkla, medya faktörünü (tutumunu) unutmamak lazım.
Dedik ya, önemli olan niyet diye! Bakın şimdi Avrupa’yı bir kenara bırakalım da kendi ülkemize bir dönelim. Ve şöyle bir soruyu da kendimize soralım. Minare yasağı başörtüsünden daha mı fena bir yasaktır ki, İsviçre’de insanlar başörtüleriyle okullara girebilirken, Türkiye’de giremiyorlar? Bu nasıl bir siyasi anlayıştır ki, dışarı da İslam’a karşı aykırı bir karar alınınca çıkıp mangaldan kül bırakmıyorlar da, iş kendi ülkelerindeki yasaklı mağdurlara gelince palazlanıp her türlü fenalığı yapıyorlar. İnsanları gözü yaşlı bırakıyorlar. Böyle bir siyasi zihniyet ne kadar inandırıcı olabilir ki. O zaman İsviçre’ye “hoşgörüsüz ve demokrasiye vurulan darbedir” diyorsan senin kendi ülkende yaptığın acaba ne ola ki?
Konu hep aynı yerde kesişiyor. Maskeler düştü artık! Bu minare meselesi bana göre artık Avrupa’da Müslümanlara karşı bakış açısı anlamında bir kırılma anıdır. Malum, en son olarak Danimarka’da karikatür krizi yaşanmıştı.
Danimarka demişken; Elbette ki olayı birde “Hayır mı, şer mi?” noktasında ele almak lazım. Gayb’ı (geleceği, perde arkasını) yalnız Allah (c.c) bilir. Yani demem o ki; Danimarka’daki karikatür krizini şöyle bir hatırlayacak olursa, o dönem de, Avrupa’daki kitapçıların raflarında Kur’an-ı Kerim bulamıyordunuz. Yok satıyordu.
BU OYUNA GELMEYİN:
Avrupa’da insanların özgürlüklerine minarelerle darbe vurulurken, Türkiyemiz’de bu iş kardeşler sokaklara çekilerek yapılmak isteniyor.
Bir önceki yazımda detaylı bir şekilde ele aldığım için, bu kez kısa tutacağım. Zira, bana ayrılan sayfanın yanısıra, sizlerin de bu çirkin olaylarla fazlaca midesini bulandırmak istemiyorum.
Son günlerde Türkiyemiz üzerinde oynanan oyunlara şöyle bir bakınca hakikaten midesi bulanıyor insanın.
Ancak şu sayacaklarımı L Ü T F E N untmayın!
İşe bakın ki; kardeşlik tohumlarının atıllacağı açılım süreci maalesef azılım sürecine dönüştü. Önce insanımızı sokak çatışmalarına sürükleyecekler, sonra zamanımızın en güçlü toplumsal çağrı unsuru olan medyayı devreye sokarak, (…ki Sözcü Gazetesinden Güneri Civaoğlu ve Hürriyet’ten Yılmaz Özdil dillendirmeye başladılar bile) OHAL (Olağanüstü hal) çığırtkanlığı yapacaklar.
Sonrasında mı?
Sıkıyönetim elbette.
Yani darbe…
Peki soralım şimdi kendi kendimize, biz bu oyunu daha önce görmedik mi? diye.
Vesselam,