PIKNIK

Eyi olur zahar !

Yayınlama: 18.02.2014
A+
A-

Sağır sultan bile duymuş: İsrail ile ilişkilerin bozulup, İran ile ticaretin gelişmesi ve bu nedenle ABD ile sorunlar yaşanmasının iç ve dış güçleri harekete geçirdiğini.

Öyle diyorlar. Gazetelerin manşetleri, dizilerin senaryoları benzeri konulara değiniyor.

Ve deniyorlar. Önceden olduğu gibi hala deniyorlar.

Artık şu açık ve aleni ki; askeri vesayet bitti diyerek başka yollarla hükümeti devirmek istiyorlar. Bu meseleyi incelemek isterseniz, konuyu taa İstiklal Mahkemelerine kadar götürebilirsiniz. Sonrasında gelen; 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbeleri…

Ve farklı da olsa bu günler… 17 Aralık.

Ve şu Kürt barışı meselesi!







Bu da Milletin ağzına sakız olduğuna göre belli ki birilerinin canını çok sıkmış. Keza aynı şekilde Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine model olmasına ve oralara ufuk açmasına ne diyeceksiniz? Zurnanın zırt dediği yer de burası değil mi zaten.

Ve nihayetinde 11 yıldır ekonomik dengeleri saşırtarak yoluna devam eden Türkiye’yi durdurmak isteyen iç ve dış güçlerin harekete geçişi.

Ama şuraya dikkat!

Türkiye’nin seyrettiği bu günkü tabloyu çizen güçler öncekilerden oldukça farklı.







Bugünkü iktidara yönelik tehdit, güçlerin ittifakından oluşuyor; derin, paralel, laikçi, ılımlı, içerden ve dışardan.

Şimdi…

Başbakan Erdoğan’ın mazlum Müslüman coğrafyasında ayağa kalkış hamlesini başlatan isim olduğu artık muhakkak.  İradesi güçlü ve oldukça kararlı bir lider. Kimseye boyun eğmiyor. Sözünde kolay kolay caymıyor. Kafaya takmaya görsün. Yetimin hakkını kimseye yedirmemek için çomak sokmadığı delik kalmıyor. EEE, severler mi, isterler mi böyle bir liderin Türkiye yetmezmiş gibi Ortadoğu’da söz sahibi olmasını?

İstemezler elbette.

Ancak vatandaş sabırla ‘sandık’ diyor. Olayı sezdik diyorlar. Oyuna gelmiyorlar. Başbakan’ın etrafında kenetlendiler. Hatta açılışlara, mitinglere bile, kefen giyerek gitmeye başladılar.

Ve şunu söylüyorlar; “Bir dershanedir tutturup meseleyi nereden nereye getirdiniz.

Madem derdiniz buydu neden artık dershanelerden bahsetmiyor da ‘yolsuzluk da yolsuzluk’ diye bangır bangır bağırıyorsunuz? Hani dershaneler herşeyinizdi?”

İnsanın aklına bu durumda şöyle bir soru da gelmiyor değil. Geçtiğimiz günlerde bir yerlerden okumuştum. Öyle zannediyorum enteresan bulacaksınız…

Soru şu: Sizce Erdoğan istediği zaman; birkaç saat içinde, sadece bir kaç telefonla sorgusuz-sualsiz trilyonlar toplayabilir mi toplayamaz mı?

 Cevabınız ‘evet’ ise, şimdi biz kalkıpta Başbakan’ın ‘Oğlu eliyle yolsuzluk yaptığını ve bu yolda menfaat temin ettiğinenasıl inanalım söyler misiniz!

Hem de başta ‘başörtüsü yasağı’ olmak üzere birçok yasağı kaldıran ve özellikle okullara, Temel Dini bilgiler, Siyer ve Kur’an-ı Kerim derslerini getiren birisinden. Kaldı ki Gülen cemaatinin akla hayale gelmeyecek kişi ve kurumlara karşı ne kadar töleranslı, kavgadan uzak, uyumlu ve diyalogcu olduğunu da biliyoruz. Öyle ise böylesine dini hassasiyetlere sahip bir Başbakana duyulan bu öfke niye. Nerede o diyalogculuk, uyum ve tölerans?

 Sizi bilemiyorum ama ben bu toplumun ‘Allah’ demenin yasak olduğu günleri yaşadığını çoook iyi biliyorum.

Benden hatırlatması. Ne diyeyim artık.

‘Eyi olur zahar.’

Vesselam,

Simytech     Sifa