Allah’ın selamı üzerinize olsun değerli gönül dostları.
Hatırlayacağınız üzere geçen yazımda dünün Türk kadınını ele almış, onların fazilet ve aile üzerindeki muhteşem tesirini irdelemiş, bu yazımızda ise günümüz kadını hakkında görüşlerimi aktaracağımı söylemiştim.
Bir önceki yazıma bakarsanız hatırlayacaksınız. 1998 yılında çıkan zina yasasından bahsetmiş ve orada kalmıştık.
Kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Atatürk’ün Cumhuriyeti ilanından sonra, kadınlara getirdiği haklar, çerçevesinde kadınımız dünün kadınlarının izinde, örf ve adetleri, ahlaki değerleri aile içindeki büyük sorumluluklarını, uzun yıllar devam ettirmişlerdir. Taaki, 1998 yılında zina yasası kaldırılıncaya dek.
Bu yasa kaldırılınca yavaş yavaş kadınımızda değişkenlikler başlamıştır. Eşlerini, evlerini, evlatlarını günümüzün deyimi ile modern yaşama ve Avrupalılaşmaya tercih etmeye başlamışlardır. Bu tercih aile içindeki düzen, otorite ve saygının giderek zaman içerisinde İZOLE olmasına sebep olmuş ve bu sebebiyet ise annelik faziletini yavaş yavaş tüketmiştir
Günümüzün annelerinin bu tükenişi fark etmesi mümkün değildir. Çünkü onlar için eski annelerin prensipleri, eskilerde kalmış düşüncelerdir.
1998 yıllarından başlayan modern yaşam felsefesi; annelerin kızlarına tanıdığı toleranslar; erkek evlatlarının erkek çocuğudur, bir şey olmaz düşünceleri; çocukların yoğunlaşan saygı eksikliği ve ileriye dönük aile bireyi olmalarını zayıflatacak, sorumluluklarını büyük ihtimal göremeyecek sonuçlar doğuracaktır. Ve bu sonuç zamanla anne ve babanın evde söz hakkı azalarak, aile içinde anlaşmazlıklara yol açacaktır.
İşte böyle bir teori örf adetlerimize AMAN! ESKİ KULTÜR söylemi günümüze kadar gelmiştir.
Günümüzde Türkiye’de ve Avrupa’da maalesef kız ve erkek evlatlarımızda anneliğin faziletini, bablığın oteritesini göremiyoruz. 100/60 aile modern yaşam teorisi içerisinde yok olmuştur.
Bazı örnekler vermek istiyorum:
Büyüklerin sözünün önüne geçerek, onlardan üstün bilgin görünmek, ayak ayaküstüne atmak, anne ve babanın nasihatlerinden sıkılmak, büyüklerini anne babayı hiçe sayarak aklına düşeni uygulamak, sofrada terbiye kurallarını ihlal etmek, ve benim kararım diyerek yanlış evlilik yapmak.
Değerli gönül dostları:
Artık anne olmanın, o büyük manevi değerini, günümüzde bariz olarak faziletten ve saygıdan uzak olduğunu, acı gerçeklerde görüyor yaşıyoruz.
Bir anne ve bir kadın olarak buradan sizlere sesleniyorum: Kadın hakları ve yasaların verdiği öz güven, kadınlarımızı maalesef tamamen değiştirdi. Evliliklerde sıklaşan boşanmalar bunların bir göstergesi.
HEP SUÇLU KADIN MI? diyenleri duyar gibiyim! Ancak, ‘yuvayı dişi kuş yapar.’ diye söylemiştik zaten. Tatbi ki müstesna bayanları kast etmiyoruz.
Bir önemli konuya daha dikkat çekeyim!
Boşanma sonrası kadınlarımızın flört dönemi. Bizim Türk toplumunda böyle bir kültür yoktur! Dimizde de yeri yoktur. Asla olmadı. Fakat Avrupa’ya özentili yaşam şekli ve esnek yasalar kadınlarımızı MAALSEF bozdu.
Erkek ve kadınımızın doğasında olan KISKANÇLIK DUYGUSUDA yerle yeksan oldu.
Bizim Avrupalı gibi mezhebimiz geniş değildir. Bu nedendir ki! Eşini ölçüsüz kıskanan Türk erkeği Kadın cinayetlerine teşebbüs ediyor ve yine kocasını kıskanan kadınında eşini öldürmeye teşebbüsleri tetikleyen en büyük etkenlerden biridir.
DÜŞÜNÜNÜZ! Bundan 50-60 yıl önceleri atalarımın izdivaçlarında, neden bu kadar boşanmalar olmuyordu? Çünkü kendi kültürünü yaşıyor ve yaşatıyorlardı.
Hemen günümüze dönelim!
İnternet sayfalarında buluşan, kadın olsun erkek olsun rahatlıkla ahlak değerlerimizi hiçe sayarak ihlal ediyorlar! Eşler birbirini bu sayfalarda yakalayarak, veya cep telefonlarındaki mesajları yakalayarak yuvalar yıkılıyor.
Ne kadar acıdır ki saygın geçmişimizin saygın kadını Faziletli anne simgesi MAALESEF yok oluyor.
Günümüzde yetişen yeni nesilde aynı istikamette koşuyor. Avrupa’ya uygun modern yaşamın kurbanı genç anne ailesinden görüp öğrendiklerini devam ettirerek, bu yanlış bu çarpık yaşamı sürüyor. Evlenmek istediği eşi kendi seçiyor, ailesinin uyarılarına kulak asmadan, HATTA SORMADAN fevri davranışlarla kendini yanlış yetiştiren anneye babaya karşı geliyor. Ve daha kötüsü ailesi tarafından eğitilmemiş bu neslin evliliği de çok uzun sürmüyor.
Ayrıca evin annesi eşinden çocuğa bakmasını çünkü arkadaşlarıyla buluşacağını, ev işlerinde yardımcı olmasını istiyor. Günümüzde bu gibi istekleri uygulayan evcil, geçim ehli beylerde var tabii! Ancak hepsi değil. Birde evin hanımı çalışıyorsa EYVAH! Şikâyetler bitmeyecektir.
Ailede uyumsuzluklar ve kıskançlığın getirdiği nokta, saygıyı bitiren hezeyanlar ve şiddet ayrılma sebeplerinden en önemlisidir.
Avrupalılaşmanın modern yaşamın sonucu işte budur.
Ve bu genç kadının ayrıldıktan sonra sosyal yaşamı anneliği ahlaki kurallara uyumu yetiştirdiği çocukları v.s… bu genç kadını nasıl bir yaşam bekliyor sizce?
DİKKAT! Bakınız değerli gönül dostları, mevzumuz nerelerden nerelere geldi! Paylaşacağımız daha çok sosyal konularımız var.
Anneliğin faziletlerini, Türk kadının toplumda ki yerini anne olmanın sorumluluklarını genç nesille aile olmayı hatırlatmak, uyarmak aydınlatmak için gerekli mercilerin ve kadın kuruluşlarının sadece kadın haklarını değil Türk Müslüman bir kadının toplumdaki yerini, önemini titiz faaliyetlerle yeni nesil kadınlarımıza ışık tutması, onlara kimliğini hatırlatması en önemli sosyal bir görev olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz
Değerli kardeşlerim muhabbetimizi burada ne yazınki noktalamak zorundayız. Bilmeden sürçü lisan ettikse af ola.
“”Huzurlu bir evin mimarı evin kadını, annesidir. Diyerek noktalama istiyorum.
Başka bir sosyal konumuzda buluşmak üzere sağlıcakla kalınız efendim.