Değerli okurlar sizlerle bu yazımda oldukça etkilendiğim bir yazıyı paylaşacağım. Biliyorum daha önceki alışageldiğiniz yazılarımdan biraz farklı ama olsun. Netice de bizlere asıl lazım olanda bu. Yani aşağıdaki satırlar. Buyrun başlayalım…
***
Dr. Aidin Salih hanım diyor ki; ‘’Erzakınızı Kur’an okunan yere koyun! Suya şifâ ayetleri okuyup için, Kur’an okuyalım en az 5 sayfa olmadı bir sayfa ‘’.
Kişin îmân gücünü yükselttikçe manevî mizacı tüm hücrelerine galip olmaya başlar. Manevî hâliniz güçlendikçe; geçmişiniz, sıkıntılarınız, bunalımlarınız siliniyor.
Alın size doğal bir antibiyotik; canlı hücreli anne nefesi değmiş gibi.
Kaygılarınıza vesveselerinize takılıp kaldıkça ya da “O niye öyle dedi?” veya “Bu niye böyle yaptı? diye düşündükçe farkında olmasak da önce ruhumuz, sonrasında da bedenimiz ve beynimiz hasta oluyor. Bu sebebledir ki, biz davamızda yol alamıyoruz. Bırakalım davayı, ailemizde dâhi huzuru bulamıyoruz.
Herkes, şekerleme gibi antidepresanları tüketiyor, Neden?
Aslında sorunun cevabı çok basit. Rabbimiz ile aramızı açtığımızdan ve dertlenmeyi bilmediğimizden, duâ etmeyi unuttuğumuzdan, tevbemizi azalttığımızdan. Sadece ama sadece bir Besmele’nin manevî gücünü yazsak sayfalar yetmez. Surekli herkese söylemeye çalışıyorum . Soruyorum sizlere: Hangimiz avuçlarımızın içine duâlar, Felâk-Nas’lar okuyup bedenimizi mesh ediyoruz? Bunu çocuklarımıza da yapıyor muyuz? Biz manevî huzurumuzu kaybettiğimiz an ruh ve beden sağlığımızı da kaybetmeye başladık.
Bir misal vermek istiyorum.
Hz. Yakub (as) Yusuf’unu kaybettiğinde ne yaptı?
düşüne düşüne ağlaya ağlaya sonunda bu hâller onu hasta etti ve gözleri görmez oldu!..
Ama ne zaman vazgeçti, manevî unsurunu kuvvetlendirdi ve Allah (cc)’a tam bir teslimiyet gösterdi; işte o zaman Allah (cc) Yusuf’unu ona geri verdi.
Kaygısı çok iken evinin yakınındaki Kenan kuyusundaki Yusuf’unu görmüyor hissetmiyordu. Kaygılarını atınca, 10 günlük mesafeden Yusuf’unun kokusunu almaya başladı.
SubhanAllah!..
Biz de bu misalden çok nasihat çıkarmalıyız: İçine düştüğümüz buhranlardan dolayı sağlıklı düşünemiyor, neticesinde de sağlıklı kararlar alamıyor ve son olarak da ruh ve beden sağlığımızı kaybediyoruz. Sonrasında depresyona giriyoruz ve kendi ellerimizle kendimizi delirtiyoruz. Oysa Allah (cc) bize bir susam tanesini bile şifa olsun diye göndermedi mi? Neden Yahudi’nin Kortizon ilâcına inandık da İslâm’ın her derde devâ çörekotunu şifadan saymadık?
Biz iyileşmek için şifâyı temiz yollardan aramıyoruz. Keyfimize göre “zarurettir, zarurettir” dedik ve her türlü şeyi nefsimize helâl saydık. Oysa Allah (cc), Haram kıldığı hiçbir şeyin içine şifâ koymamıştır. Evvelâ manevî olarak İslâm mizacımızı kuvvetlendirelim.
Şimdi zize en tatlı reçeteyi yazıyorum:
Emin olun bu reçete ruh ve beden sağlığınız için en şifâlı ilâçtır.