Söylerim ben hep!
Vallahi de, Billahi de bizim insanımız gibisi yoktur! diye.
Hep de bu sözümün arkasında olmuşumdur. Her ne kadar aykırı durumlar zuhur etse de, benim insanımın değerleri, yaşantısı, selamı ve kelamı bir başkadır arkadaş…
Yaşıyoruz, görüyoruz, duyuyoruz işte!
Dünyada neler oluyor neler! Ekmek aslanın ağzında ya da midesinde mi dersiniz, anne, baba ve bebek katline kadar varan cinayetlerden mi bahsedersiniz, birbirini satan insanları, hatta ülkeleri mi dersiniz, yozlaşan ahlaki değerleri, takıp takıştırmayı meziyet sayan, cinsiyetin erkek mi yoksa kadın mı olduğu belli olmayan bir rezilane zümreden mi, yoksa, iftira kampanyalarının zafer sayıldığı hain bir zaman dilimi ve bırakın gençliği, alkol ve uyuşturucunun onlu yaş guruplarına inerek yuvasından yurdundan eden kahpe bir düzenden mi bahsedersiniz?
Her ne kadar bunları çoğaltmak mümkün olsa da, bizim, yani milletimizin; yıllara, hatta asırlara varan tecrübeleri, örf adet, gelenek ve inançlarından oluşan birikimleri vardır. Siz bu birikimlere ister tecrübe, ister deneyim hatta nasihat anlamında isterseniz atasözü deyin. Ancak gerçek olan şu ki; maddi ve manevi kültürümüzün aynası olan bu birikimler bazen kitaplar dolusu gerçekleri kısa ve öz bir ifadeyle anlatmamıza yardımcı olurlar. Bu anlatım hatta öyle ki, bazen mecburiyetin de yerini alır. Çünkü bu mecburiyet toplumun iyiye doğru yol almasına; fitne, fesat ve zararlardan korunmasına yardımcı olur. Çünkü bu mecburiyet bir Ayet-i Kerime ile de sabitlenerek, insanlara sorumluluklar yüklemiştir.
Nitekim bu durum, “Siz insanların iyiliği için yaratılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emredip, kötülükten men ederek Allah’a inanırsınız” (Al-i İmran – 110) şeklindeki ayetin yanısıra Peygamberimiz’inde (s.a.v), “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emredip kötülükten men edersiniz, ya da Allah Teala size toplumsal kargaşa (azap) verir. Sonra kurtulmak için Allah’a yalvarırsınız da duanız kabul edilmez” şeklindeki sözleriyle de tartışmasız bir durum halini almıştır.
Buraya kadar gelince herhalde yazının başlığından da esinlenerek konunun nereye varacağına mütaakip olmuşsunuzdur diye düşünüyorum.
Zira aşağıdaki nasihatler konuya binaen; sizi, bizi, yazıyı okuyan herkesi öyle bir etkileyecek ki; benim diyen herkes, satırların bir yerlerinde mutlaka frene basıp, kendi nefsine yönelik; bir nebze de olsa peydahlanacaktır.
Belki de kimileri, varsa şapkasını masaya koyacak, kimileri de yürekten alkışlayacaktır. Kim bilir birileri de geçmişine yolculuğa çıkıp gözyaşları dökecektir. Gerek Allah rızası için, gerekse dervişin nasihatına bakarak onun ilmine alkış tutmak için.
Dedim ya! Bizim insanımızın selamı ve kelamı başka olur diye!
Ben şahsen aşağıdaki nasihatleri okuduğumda hakikaten kendimden geçtim. Bazı sözler vardır ki 20’lik çivi gibidir. İnsanın beyninde çakılıverir ve zonklar. Bu nasihatda insanlığın gönlüne bir şeyler ekmezse daha ne denir ki? Buyrun sizleri işte o nasihatlerle başbaşa bırakıyorum.
Bir dervişin nasihatleri;
Emanete ihanet etmeyin,
Halinizden şikayet etmeyin,
Büyüğünüze emretmeyin,
Boş şeylerde ısrar etmeyin,
Cahillerle sohbet etmeyin,
Nefesinizi boşa tüketmeyin,
İnsanları bekletmeyin,
Etrafı kirletmeyin,
Hayatınızı mahvetmeyin,
Kimseye minnet etmeyin,
İnsanları yüzüne karşı fazlaca methetmeyin,
Kimseye küfretmeyin,
Kötülüğe meyletmeyin,
Malınızı boşa sarf etmeyin,
Sırrınızı açık etmeyin,
herşeyi merak etmeyin,
Suçunuzu inkar etmeyin,
Şerefinizi kaybetmeyin,
Vatanınızı terk etmeyin…
İyiliğe niyet edin,
Büyüklere hürmet edin,
Sıkıntıya sabredin,
Aza kanaat edin,
Sözünüzde sebaat edin,
Bildiğinizle amel edin,
Hatanızı kabul edin,
Yaramaz ise def edin,
Varken tasarruf edin,
Alimlerle sohbet edin,
Nefsinizle inat edin,
Sofranıza davet edin,
Zararlıysa men edin,
Seviyorsanız ifade edin,
Kalpleri fethedin,
Misafire ikram edin,
Muhtaca yardım edin,
Bilseniz de istişare edin,
Tehlikeye dikkat edin,
Hakkı teslim edin,
Unutacaksanız kaydedin,
Esirgemeyin lütfedin,
Gariplere merhamet edin,
Kazanmaya gayret edin,
Çalışanı takdir edin,
Başarıyı tebrik edin,
Mazereti kabul edin,
Her an tevekkül edin,
Hastaları ziyaret edin,
Çocuğunuzu terbiye edin,
Herkese tebessüm edin,
Güvenseniz de kontrol edin,
İnanmayana ispat edin,
fakirleri gözetin,
Ve,… hayır için sarf edin..
Günümüzde böyle dervişler bir kenara, böyle nasihatlerin çeyreğini yaşayan ve yaşatan insanlığa ne kadar ihtiyacımız var değil mi?
NOT: Taa uzaklardan, Arabistan ellerinden dervişin nasihatlerini mail adresime gönderen değerli büyüğümüz Dr. Fahri Kartal’a bu vesileyle sonsuz saygı ve muhabbetlerimi iletmek istiyorum.
Vesselam,