Bu gidiş nereye USTA?

Yayınlama: 25.03.2015
A+
A-

Bir soru:

Gaz pedaline sonuna dek köklenen bir arabaya sizce ne olur?







Cevabı basit değil mi?







Direksiyon hakimiyetini kaybedebilir, sürüş kontrolünü kaybedebilir, bir virajı alamayabilir,  v.b…

Ama neticede o aracın durması için ya sürücü ayağını gazdan biraz kesecek,

ya araç takla atacak, ya da bir yerlere toslayacak.

ŞİMDİ BU SORU NİYE VE KİME?

Bu soru hepimize! Başta devletini sayan bizlere, Sonra milletini seven devletimize.

Peki niye?

Bu günün yarını, ahreti, hakkı ve hukuku var diye. Haklar, hukuklar çiğnenmesin, kimsenin günahı alınmasın diye. Kanuni Sultan Süleyman dahi konu hak ve hukuk olunca bir karıncadan çekinmiş diye.

ŞÖYLE Kİ:

Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki ağaçları karıncalar sarınca, onlardan kurtulmak için çare arayan Kanuni Sultan Süleyman ağaçları ilaçlatmayı düşünür. Fakat biraz düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anlar. “Karıncalar da can taşıyor, onları ilaçlatırsam ölebilirler.” der ve işin içinden çıkamayınca da meseleyi hocası Ebusuud Efendi’ye sormak için onu aramaya koyulur. Ancak bulamaz. Bulamayınca odasına gider. Ama hocası odasında da yokturdur. Bunun üzerine hemen oracıkta bulduğu kağıt parçasına kafasına takılan soruyu yazar ve hocasının rahlesinin üzerine bırakır. Bir kaç saat sonra hocası odasına geldiğinde rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kağıdı görür ve o da eline kalemini alarak aynı kağıdın üzerine bir şeyler yazarak kağıdı rahleye bırakır. Kanuni bir ara tekrar hocasının odasına uğrar. Hocası hala yerinde yoktur dur; ama rahlenin üzerine bıraktığı kağıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu görür. Merakla kağıdı eline alır ve okumaya başlar. Yazıyı okuyunca da yüzünde bir tebessüm belirir.

Kağıdın üst kısmında Kanuni’nin hocasına yazdığı şu soru vardır.

“Meyve ağaçlarını sarınca karınca, günahı var mı karıncayı kırınca?”

Hocası ise soruyu şöyle cevaplıyordu:

“Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan Hakk’ın alır karınca.”

Evet;Yazıyı okuyan Kanuni’nin yüzünde bir tebessüm vardı. Ancak malumumuz kendisi yok,

Allah (c.c) Rahmet eylesin, yaşamıyor, her fani gibi hesabın verileceği günü bekliyor.

 

Fakat bu milletin yaşayan bir Kanuni’si artık var. Bir Sultan’ı artık var. O’nun adı USTA.

Kimine göre reis, kimine göre uzun, kimine göre usta.

 

Öyle diyorlar, öyle biliyorlar.

Ondan oy veriyorlar, zira çok seviyorlar,

Gözünün içine, bir tek sözüne bakıyorlar.

‘Durmak yok, yola devam’ diyorlar.

Beyaz kefenleriyle mitinglere geliyorlar.

Ancak merhamet etmeyene merhamet edilmediğini de biliyorlar.

Ah be USTA!

Diyeceğim o ki;

Bir yerlerde bir şeyler ters gidiyor.

Bakın bugün Türkiye kaynıyor. “İmralı’ya izleme heyeti gitmesini doğru bulmuyorum” açıklamanıza, “Ben de bu açıklamayaı doğru bulmuyorum. Bu devletin bir hükümeti var.” diyen yılların siyasetçisi Bülent Arınç’ı bir anda ne hale soktular. Yılların koca dava adamını bir anda paralelci yapıverdiler.

Neden böyle oluyor Usta?

İnsanlar neden bir anda paralelci oluyorlar. Bu iş bu kadar basit mi? Şimdi Türkiye’de yıllar öncesinde Gülen grubuyla oturup kalkmışlığı olan her savcı, her hakim, her istihbaratçı, her emniyetçi, her gazeteci, kısacası her insanı paralelci mi yapmalıyız?

Durum böyleyse zamanında, “Hocaefendi bu hasreti bitir, memleketine dön, özledik seni.” çağrıları yapan bütün o siyasetçileri bu işin neresine koyacağız. Birbirinin yaşam tarzından hoşlanmayan, birbirine kini olan, garezi olan, dargınlığı olan, çıkar ilişkileri olan her insan basit bir şekilde birbirini paralelci mi ilan edecek?

Eğer durum böyleyse vay halimize,

Düne kadar; beraber yediğin, beraber içtiğin, aynı havayı soluduğun, aynı davaya baş koyduğun, ‘beraber yürüdük biz bu yollarda’ şarkısını birlikte söylediğin büyüğünü, işin  aslına astarına bakmadan bir an da paralelci diye dünyaya afişe et ; O da kalksın aynı sertlikle, ‘Haysiyetsiz, Sayın Ahmet Hakan senden daha namuslu, şerefli.’ diyerek cevap versin.

Bu gidiş nereye Usta?

Her ne kadar dillendirilmese de gelinen nokta da AKP vekillerinin kendi aralarında 4’e ayrıldığı bile konuşuluyor. Erdoğancılar, Davutoğlucular, Gülcüler, diğer üçünden haberi olmayanlar… Bu konuşma hem de havuz medyasında oluyor. Hem de seçim arifesinde.

Ah be Usta!

Seni sevenlerden sana dostane uyarılarda bulunanların sayıları artıyor. Ve nedense hep çevrendeki bazı insanlara dikkat çekiyorlar. Bunu en iyi senin bilmen lazım.

Ancak mesele sadece Arınç’ın beyanatı ile sınırlı değil ki,

Sakın yanlış anlaşılmaya!

Akıl vermek gibi bir çabamız yok devlet-i erkana, haşa!

İşiniz hiç kolay değil ve mesuliyeti, sorumluluğu büyük.

Bu kadar yılın iktidar yorgunluğu, üst akıllar ve daha neler neler…

Nelerle nelerle uğraşıyorsunuz, halk bunun bilincinde.

Ancak;

Korku, sindirme, örtbas, acımasızlık, menfaatçilik, merhametsizlik, kin, nefret, kumpas.

Bunlara ne olur dikkat!

Kul hakkına ne olur dikkat!

Yetimlerin hakkına ne olur dikkat!

Karıncanın hakkına ne olur dikkat!

 

Vesselam,

Simytech     Sifa