Umutsuzlukların yolculuğu umuda dönüşür mü?

Yayınlama: 03.12.2019
A+
A-

Merhaba gönül dostlarım.

Allahlın selamı üzerinize olsun.







Sizlerle gönül gönülle dertleşirken; kâh onure, kâh mutlu, kâh dertlerimiz sorunlarımızla çok üzülüyoruz.







Yine içimizi çok yakan, canımızı çok acıtan, sosyal yaralarımızdan en tehlikelilerinden biri olan, UYUŞTURUCU illetinden söz etmek istiyorum.

Bu konuyu irdelerken çıkarları için evlatlarımızı zehirleyen, umutlarını yok edenlerin, vicdanlarına umarım inceden inceye dokunuruz.

Değerli dostlar;

1960/1973 gurbetçilerinin böyle bir illetten hiç haberleri olmadı. Çoğunluğumuzun hedefi ya ekmek davası ya da üç beş kuruş biriktirerek vatanımıza geri dönmek idi. Uyuşturucuya talip olanlarda 100/2 Avrupalı havasına girmişti. Günümüze gelene dek uyuşturucu konusunu defalarca masaya yatırmış olsak da toplum olarak geçmişteki gerçek yaşanan acı öykülerden maalesef hiçbir ders çıkaramamışız. Tam aksine toplumumuzun cahil kitlesi bu illete kurbanlar vermeye devam etmiş. Ben bu satırları okuyan ve canlarını evlatlarını kaybeden ailelerin de yüreklerinin yandığını yazarken, yüreğimdeki acıyı onlar kadar yakından duyuyorum.

Değerli gönül dostlarım: 1980 yıllarına müsaadenizle şöyle bir dönmek istiyorum. Eşlerin boşanmaları, manevi değerlerin kıyımı, saygı sevginin yok olmaya başladığı yıllar. En korkunç olanıda erken zengin olmak isteyen genç neslin uyuşturucu ticareti yapan canavarlara yem olmaları. İşte bu dönemle başlayan uyuşturucu savaşını, aileler maalesef günümüze gelene kadar, hep kaybettiler. Evlatlarımızla olan kopuk iletişimlerimiz, onları uyuşturucu tacirlerinin kucağına atıyordu. Yanlış arkadaşlarının farkına varamıyorduk. 1980 yıllarında başlayan Amsterdam hayali çok gencimizin genç yaşta sonu oldu. Yıllarca ipek ceketlerin kollarını katlayan, emanet lüks arabalara heveslenen, düğünlerde havalı konuşan, ben paralıyım diyen biçare sonu olmayan gençlerimiz   Amsterdam kurbanı idi.

Bizler o yıllarda evlatlarımızı anlayamadık ve bu ebeveynlerin affedilmez suçudur. Küçük bölgelerde yaşayan toplumların gözü açılmamış evlatlarını önce kullanarak alıştırıyorlardı, sonrası torbacılık eğitiminden sonra şehirler arası ve daha ileri giderek devletlerarası taşımacı olarak zavallı gençlerimizi kullanıyorlardı. Onlar için kadınlar kızlar daha kolay oluyordu. Genç yakışıklı zebaniler kızları kendine âşık ederek devletlerarası taşımacılıkta kullanıyorlardı. Böyle yakalanıp yıllarca hapis yatan kızlarımız maalesef  sayısız mevcut.

UMDUĞUNU BULAMAYAN MİSAFİRLER adlı yaşanmış öykülerimde sizlere gerçek yaşamlardan öykülerimizi dizi yazı şeklinde yakında sunacağım.

Değerli kardeşlerim; 40 yıl süre içerisinde uyuşturucu savaşında hiç yol kat etmemişiz. Bunun nedeni; toplum olarak, medya olarak, bunca sosyal kuruluşlar olarak başarılı bir çalışma gösterememiş olmamızdan kaynaklansa gerek. Biz ebeveynlerde yeterince görevlerimizi yapamamışız. Şu gaflete bakar mısınız?  Uyuşturucu kullanma yaşı günümüzde 12 oldu. Elinizi şakağınıza koyup ALLAH için bir dakika düşünün. Yaşadığımız ülkede uyuşturucu serbest ve kofischoplarlar gençlerle doluyor. 40 yıllık ahbabına evladını asla güvenemiyorsun. O hale geldik artık, günümüzde sentetik uyuşturucular, haplar vs. türlü türlü zehirler evlatlarımızı zehirliyor. Despot aile yapısı evlatlarımızı evden koparıyor. Ya çok serbest yâ da çok despot davranışlar yeni ergenlerde dengesizliği geliştiriyor.

Değerli kardeşlerim:

2020’lere nasipse geldik ve artık uyuşturucu üreticileri ve alımı satımıyla  baş edemez bir hale geldik. Çoluk çocuk bu illetin müptelası oldu. Bizler ebeveynler ve Türk-Müslüman toplumu olarak evlat ve torunlarımızı gelecekte bekleyen bu zehirin yadsımasının nasıl idrakına varacağız acaba? Zira huzursuz uykularımız ve kınamalarımız çare olamıyor.

Falan kullanıyor, falan kullanıyor diyerek geçiştirdik hep. Oysa o yılan gelip bir günde bizim ayağımıza dolanabilir. Müzik, kültürel tarih tanıtımı, moda tanıtımı, insan hakları ve sayamadığım nice faaliyet ve etkinliklere entel dantel yayınlarla hem ünlü dergiler ve gazeteler hem de belediyeler destek veriyor. Birkaç sayısı gözle görünür şekilde az müstesna yayın kuruluşlarını tenzih ediyorum.

Oysa bu illet ile müdacele eden bir derneğimiz dahi yok maalesef! İş o boyuta geldi ki; artık yakın çevrelerimizde uyuşturucu yüzünden silahlı çatışmalar dahi sık sık oluyor. Kimi gençlerimiz ölüyor kimisi de hapse giriyor. Öldürende ölende arkasında gözü yaşlı anasını, yavrularını, genç -dul kalan eşini, sevdiklerini bırakıp gidiyor. Hapis yatanda ölüyor çünkü güzelim yılları dört duvarın içinde bitiyor.

Bununla kalınsa iyi. Artık rahat-rahat kırsal bölgelerde evlerde yetiştiriyorlar ve zehirlenen gençlerden kazanılan para ile utanmadan ev, araba, villa alarak üstelik bir de, “ben zenginim” diyerek hava atıyor bu katiller.

Değerli kardeşlerim:

Atılacak bazı adımlarla evlat ve torunlarımızı bu illetten kurtarmalıyız. Peki nasıl yapacağız bunu?

Evvela; eğitimli bireylerimizin önce toplumu iyice bilgilendirmesi, toplantılar kurslar refakatinde mahallelere gençlerin toplanabileceği salonlarda, öğrenimli kişilerin uyuşturucuyu çürüten kursların uygulanması gerekir.

Türk doktorlarımızın; kullanan gençleri, sevgiyle, korkutmadan tedavi etmesi, sosyal görevlisi, avukatı, herkesin meziyet ve mesleğine göre mesuliyetini tam alarak soruna destek vermesi gerekir.

Değerli kardeşlerim; böylesi bir destek ve yardımla hem  gençlerimizi kurtarmış hem de cennete bir adım daha yaklaşmış olacağız İnşaAllah. Umarım daha çok genç ölmeden toplum bir an önce uyanır. Allah cümlemizin evlatlarını zürriyetini uyuşturucu illetinden korusun.

Sürçü lisan ettimse affola,

Dertlerimizle dertlenmek ve başka sayfalarda yeniden buluşmak umuduyla Allah’a emanet olunuz.

03-12-2019

Simytech     Sifa