PIKNIK

Sinek değil, arı olalım

Yayınlama: 27.11.2022
A+
A-

Eğer inananlar imajdan ziyade imanla, ama sağlam bir imanla Allah’ın davasının yolu üzere olsalardı; şüphesiz Allah’ın (azze ve celle) orduları da onların yanında olacaktı.

 

Nasıl ki; Hz. Nuh’un yardımına bulutları, Hz. Hud’un yardımına rüzgarları, Hz İbrahim’in yardımına ateş ve Hz Musa’nın yardımına suyu koşturduysa; sevdiği kullarının yardımına illaki icabet edecektir. Yeter ki bizler içimizdeki direnç ve kararlılığı yok eden ve ruhumuzu atalete sevk eden; sert rüzgarları, kara bulutları, kor ateş ve derin suları keskin bir bıçakla kesercesine kesip atarak, kendimizi güzelce bir temizleyip, sonra da içten içe fethedebilelim.

 

İçteki fetihten kastim evvela ‘Allah’ın fıtratı ve sünnetidir’. Allah’ın fıtratı ve sünneti üzere olanlar ise öyle kişilerdir ki; sorumlu davranışlarıyla mutlu sonu hak edenlerdir. Kaldı ki; bir toplum kendi gidişatına çeki düzen vererek iç dünyasını değiştirmezse, Allah o toplumun gidişatını değiştirecek değildir ve böylece o toplum bırakın mutlu sonu kazanmayı, ‘hayal’ den öteye ‘adım’ dahi atamayacaktır. Günümüzde de örneklerini fazlasıyla yaşamaktayız zaten.

 







Asır ve zaman bize göstermiştir ki, kazananlar her daim imaja değil; imana yatırım yapanlar olmuştur. Yani Allah’ın sünneti üzere olanlar gerçek zaferin ve fetihin sahipleridirler.

 

Burada İmam Malik’in ilginç bir anekdotunu hatırlatmak isterim; Fetih için Suriye’ye giren sahabeyi gören bölge Hırıstiyanları, “Bu insanlarda, İsa’nın havarilerinden ve onlara ilişkin haberlerden daha değerli bir şeyler var.” derler ve teslim olurlar.

 







Değerli bir şeyler ve teslimiyet!

 

Ortada hiç bir askeri operasyon yokken ve hiç kimsenin “Böyle fetih olur mu?” bile diyemediği Mekke’nin fethi için de Allah-u Teale ayetinde ‘Bu tartışmasız apaçık bir fetihtir.” (Fetih; 10) dememiş miydi?

 

Buradaki fetihten de maksat da o teslimiyet ruhu değil midir? Demek ki fetih dediğimiz kan dökülmeden, yürekten de yapılabiliyormuş.

 

İşte o günkü fethi değerli kılan da bu yürek meselesi değil mi ha keza. Siz yürekten bir tohum ekersiniz, Allah onu filizlendirir, güçlendirir, dallandırır, budaklandırır, kalınlaştırır ve kökü üzere dimdik sabit eyler.

 

Kışkırtılmış ateşlerden korunmak ve daha verimli nesiller yetiştirmek için yeterki biz o tohumu ekmesini bilelim. Bilelim ve masum ve masun olan O büyük Elçi’nin elçileri nasıl çalıştıysa, ödün vermeden bizlerde Allah’ın (cc) davası üzere öyle çalışalım.

 

Bir ‘arıya’ bakalım mesela bir de ‘sineğe’.

 

Biri üretiyor, diğeri tüketiyor. İşte biz üretenler sınıfından olalım. Bakın ne diyor bir Çin atasözünde, “Eğer bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir.”

 

Güneşimizi batırmayalım. Bir günümüz de diğerine asla eşit olmasın ve bir işi bıraktığımızda ‘hemen’ diğerine koyulalım. Koyulalım ki, sinek olup yalamaktansa arı olup bal yapalım.

 

Vesselam,

Simytech     Sifa  



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.