Üç cümle

Yayınlama: 27.01.2023
A+
A-

Bugün hava çok soğuk…

İçimde bir sıkıntı var…







Başım çok ağrıyor…







Birinci cümle insanın harici alem karşısındaki aczini sergilerken, ikincisi kendi öz ruhuna, üçüncüsü de bedenine hakim olamadığını ilan eder.

İşte hariçte ve delilde böyle mahkum ve aciz olan insanoğlunun gurura kapılması ve Allah’a isyan etmesi ne kadar tuhaf değilmi ?

***

Danimarka’da dikkat çeken ve atAR damarı olmayan, varsa da kan yerine nefret ve kin damlaları akan. Ve de halen ben insanım diyerek utanmadan; ev-bark, cadde-sokak gezen suratsız bir o kadar da kifayetsiz insanların sahtekarlıklarına bir kez daha şahit olduk.

Önce İsveç, sonra Hollanda; akabinde hangi ülkenin uşağı sahne alacak şu anda kestiremiyoruz. Ama seneryoyu çizenler ve yönetenler tarihin yüzyıllar öncesinde olduğu gibi oyuncu ve figüranlarını bir bir sahneye süreceklerdir. Şüpheniz olmasın.

Zira daha dün okuduğum bir tarihçimizin analiz yazısına göre Endülüs’ün reconquista devresinden sonra Valencia ve Toledo‘da 1498-1500 arası, kilisenin talimatı doğrultusunda Kur’an-ı Kerim’in Arapça nüshaları yaktırılmış ve 16. yüzyılın ortalarında yayılmasına karşı resmi sansür uygulanmış.

Yakın tarihimizde, 2010 yılında ise Terry Jones isimli papazın 11 Eylül tarihinde hayata geçirmek istediği “Uluslararası Kur’an‘ı yakma günü,“ yoğun protestolar neticesinde o an için iptal edilmişti.  Kendisinin bundan iki sene sonra gerçekleştirdiği 3 bin adet mushafı yakma teşebbüsü ise izinsiz silah taşıdığı için yetkililer tarafından olay yeri olan kamusal bir parkta tutuklanmıştı.

Ancak Jones’un vermiş olduğu ilhamdan cesaret alan Avrupalı bir çok siyasetçi ve aktivist son yıllarda Kur’an-ı Kerim’e karşı sistematik saldırıya geçtiler.

Wilders’in, Müslümanların kutsal kitabını yasaklatma hedefini 2016 yılında ortaya attığını anımsayalım. İsveçli Neo-Nazi Rasmus Paludan, daha önce de 2020 yılında farklı ülkelerde Kur’an-ı Kerim’i kamusal alanda yakma eylemleri gerçekleştirmeye çalıştı. Ancak Fransa, Hollanda ve Almanya’dan sınır dışı edilen Paludan, provokatif hedefine geçtiğimiz hafta sonu İsveç’in başkenti Stockholm’ün Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği önünde yoğun bir polis korumasıyla ulaştı. ​​​​​​Şimdi de Hollanda.

Bu hadsizler ve insan kılıklılar yasal açıklar bir türlü kapanmadığı ve hak ettikleri yasal cezayı bir an önce almadıkları için insan hakları kılık ve kisvesiyle uygulamadaki açıkları suistimal ediyorlar.

***

Bir yandan Batı dünyasında yaşanan insani değerlerin yozlaşmasını; kibrini, ihtirasını ve acımasızlığını en zıpkın şekilde yerden yere vururken; Diğer yandan Anadolu topraklarında o eskilerde yeşeren, filizlenen; hoşgörü, saygı, itaat ve şevkat yemişlerinin lezzetini bir bir aradığımı da itiraf etmeden geçemeyeceğim. Beni asıl korkutan mevzu da bu ya. Onlara benzemek, onlar gibi olmak, nefrete nefretle karşılık vermek.

Dostoyevski’nin, “Allah’ın bütün yaratıklarını sev. Çöllerini ve her kum zerresini sev. Hayvanları, bitkileri, tabiatı sev. Bu sevgiyi bir kere içerine yerleştirebilirsen, O’nu her gün daha iyi anlayacak, her şeyi kaplayan bir sevgi ile bütün dünyayı seveceksin” şeklindeki sözünü anımsayarak,

“Allah’ın bu tür insanları kahretmediğini görüp şaşırmadan, mühlet verdiğini düşünerek ibret almaya gayret göstermek lazım” diyorum.

Vesselam,

Simytech     Sifa