Bizim neslin İslam dünyası ve yaşanan gelişmelerle ilgili ezberlerini bozan, son 13 yılın gündeminde ilk sırada yer alan Suriye devrimi veya uluslararası dili ile iç savaşı nihayetinde muhaliflerin ama aslında Suriye’nin gerçek sahipleri olan halkı tarafından kazanılan beklenmedik bir zaferle taçlandı.
Zor zamanlarda Suriye halkının yanında olan herkesi sevince boğan ve bu süreci takip herkesin yüreğini sızlatan sürgünün ve soykırımın sona ermesi elbette normal her insan evladı için olumlu ve güzel bir gelişme oldu.
Ancak her savaşın bir de kaybeden tarafı olduğu gibi Suriye’de de kaybeden taraflar için bu beklenmedik sonuç büyük bir şaşkınlığa ve ilginç bir şekilde devrim aleyhtarlığına dönüştü.
Suriye’de yaşanan olaylara ısrarla devrim deme sebebim bizzat bu halkın kahir ekseriyetinin yaşanan sürece devrim demesinden kaynaklanıyor. Onlar için devrim olan bu süreçte devrilen ise özellikle Rusya’dan daha çok İran oldu.
Şam’ın kalbinde Hamidiye çarşısını süsleyen “terörist İran” pankartları çok net bir mesaj olarak dalgalanıyordu. Suriye halkı bu çarpıcı gerçeği gözler önüne seriyor.
Suriye halkı İran ve paramiliter Şii terör örgütlerinden gördükleri muameleyi asla unutmayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar.
Başta İran yönetimi olmak üzere o cenahtan yapılan açıklamalar da zaten bu ağır yenilginin kimleri üzdüğünü çok net ortaya koymuş bulunuyor.
Ancak İran ve aramızda dolaşan üçüncü kol faaliyet ajanları pes etmediler. Fitne ve fesada, toplumu ve Müslümanları aldatmaya devam etmek istiyorlar.
Silahlı güçleri yenilse de algı operasyonlarına bütün şiddeti ile devam ediyorlar.
Öyle ki; ortaya çıkan işkence ve katliamlara rağmen hala yıkılan rejimin savunulmasına kadar düştüler.
Bu algı için her fırsatı değerlendirmeye ve gerek siyaset gerekse sivil toplum içinde etkileri altına aldıkları elverişli aparatlarını sahaya sürmeye devam ediyorlar.
Özellikle kullandıkları ve aslında akla, mantığa ve hayatın gerçeklerine ters argümanlarla kafa karıştırıp İran kontrolündeki alçak bir işkence rejiminin yasını tutuyorlar.
Kullandıkları en basit ve saçma algı ise yeni Suriye yönetiminin neden İsrail’e saldırmadığı olabilir.
Suriye yeni yönetiminin İsrail’le neden hemen savaşmadığını ya da işgal altındaki Golan (Cevlan) tepelerini ve bazı yerleşim yerlerini neden kurtarmak için harekete geçmediklerini onlar aleyhlerine delil olarak kullananlara bazı basit gerçekleri hatırlatmak gerekiyor.
Golan ya da Cevlan Tepeleri 1967 yılında yaşanan Arap-İsrail savaşında İsrail tarafından işgal edilmişti. Daha sonra İsrail 1981 yılında tek taraflı olarak bölgeyi topraklarına kattığını ilan etse de ne BM ne de Suriye bu kararı tanımadı.
Ancak o dönemde iktidarda olan baba Esed ve sonrasında ülkeyi yöneten oğul Esed bu bölge için herhangi bir kurtarma hamlesi yapmadılar ve İsrail’le bir daha da fiilen savaşmadılar. Yani o tepeler 1967’den bu yana işgal altındaydı ve halen bu işgal devam ediyor.
Bu durumda 57 yıldır ülkesinin bir kısmı İsrail işgali altında olduğu halde fiilen karşılık vermeyen Baas rejimini yıkan ancak tam anlamıyla bir enkaz devralmış ve ülkesini yeniden inşa etmek ve halkına normal bir hayat sunmak isteyen yeni yönetimin İsrail’le savaşmamasının nasıl büyük bir kusur olduğunu bu kadar kolay söyleyenlerin adil ve dürüst bir bakış sergilediklerini söylememiz mümkün değil.
Yerli irancıların -farkında olarak ya da olmayarak- bu tavırları daha çok Suriye’de İran’ın yenilgisine üzüntüden kaynaklanıyor gibi görünüyor. İran’ın ümmete direniş hilali diye pazarladığı yayılmacı ve işgalci politikaları yıkıldı ve bu onlar için baya ağır bir darbe oldu ama size ne oluyor? Bu İran size ve vad etti ya da verdi ki bu kadar dert ettiniz?
Bunca yıldır İran’ın Kudüs’ü kurtaracağına nasıl inandınız? İran’ın Kudüs ordusunun bugüne kadar Irak ve Suriye’de sadece mezhep taassubu ile yerli halka neler ettiğini görmek neden bu kadar zor geliyor?
Ardından yas tuttuğunuz aşağılık Baas rejimi yeryüzünün görmediği vahşetlere imza attı. Normalde her Müslümanın hatta vicdan sahibi her insanın bu rejimin ve arkasındaki İran’ın yıkılmasından memnun olması gerekiyor.
Zira İran destekli Baas rejimi kurulduğu günden bu yana kendi halkına olduğu gibi Filistinlilere de hayatı zindan etti ve İsrail’den çok daha fazla Müslüman katletti. Hatta çok daha fazla Filistinlilere zulmetti.
Filistinli mültecilerin yaşadığı Şam yakınlarındaki Yermuk mülteci kampında insanların kedi ve köpek eti yemek için fetva istediği günleri nasıl görmezden gelirsiniz? Ya da isterseniz yaşanan yıkımı ve zindanlardan çıkan Filistinlileri görmek için hala geç değil. Hepsi kanlı canlı aramızda dolaşıyor.
Ama İsrail’e düşmandı diye aşağılık İran politikalarını ve aşağılık Baas rejimini savunmak nasıl bir akıl tutulmasıdır.
Suriye’de insanlar “beşşar ekber” dememek için öldüler yurtlarından sürüldüler ama pes etmeyip Esed’i ve arkasındaki tüm güçleri devirdiler ancak anlaşılan bizde hem de Müslümanların arasında kalplerinde beşşarın ekber olduğuna iman eden bir kesim varmış, onlar hala olanları anlayamadılar.
Utanmadan PKK devlet oldu dediniz ama yalanınız yüzünüze çarpıldı. Yine utanmadan tarihe ve coğrafyaya iftira ederek İsrail Suriye’yi işgal ediyor dediniz, yalanınız yatsıyı görmeden söndü.
Bir insan nasıl olur da Müslüman kadınların tecavüzden kurtarılmasına sevinmez? Bir Müslüman nasıl olur da masum çocukların işkence ve ölümden kurtulmasına sevinmez?
Sizin Allah’tan çok korktuğunuz ve kainatı yönettiğine inandığınız batı temelli komplo teorilerinizin tamamını Suriye’nin onurlu halkı suratınıza çarpacak, bekleyin.
Suriye devrimi sizin sandığınız gibi 13 günde gerçekleşmedi. 13 yıl ve artı 13 günde tamamlandı. Son 5 yılını hazırlıkla geçiren muhalifler, Allah’ın yardımı ve lütfu ile ülkenin yeni hakimleri oldular.
Süreçte Türkiye’nin rolünü tarih yazacaktır ama İran muhipler cemiyeti üyeleri için bu da ayrı bir dert oldu. Olsun, yüreklerinde kalır olarak kalsın. Türkiye ve Suriye halkı tarihte olduğu gibi bugün de İran’in çanına ot tıkadılar.
Neticede Sultan Muhammed Alparslan Han’ın şiilerin bozduğu ezanı düzeltmek için Halep’e sefer düzenlemesi gibi, Sultan Selahaddin Yusuf Han’ın Kahire’deki Şii saltanatını Kudüs yolundaki engellerden biri olarak görüp yıkması gibi bir zaferle Şam, Humus, Hama ve Halep tekrar kadim sahiplerinin yani Müslümanların idaresine geçti, elhamdulillah.
Duymak ve görmek isterseniz…