İç mekan bitkilerini sera veya dükkanlardan satın alıp bulunduğunuz ortama götürdüğünüzde, bazılarının yapraklarının hızla sarardığını, çiçeklerinin solduğunu, uzun süre yaşamadığını görebilirsiniz.
Özellikle ithal bitkilerde meydana gelen olumsuzlukları, aldığımız bitkinin kalitesine, satıcıların yanlış yönlendirmesine bağlar, problemler tekrar ettiğinde bitki almamaya karar verir ve yeşil dostlarımızdan uzaklaşırız. Bitkilerin bozulmasının çeşitli nedenleri olabilir, ama kendi hatalarımızı da göz ardı etmemeliyiz.
Bitkiyi nereye koyacağımızı iyi bilmeli, onları uygun yerlere yerleştirmeliyiz. Doğru bitkiyi doğru yere koymazsak başarı sansımız oldukça azalır. Bitki hiçbir zaman koltuk, sandalye, vazo vs gibi istediğimiz köşeye koyabileceğimiz bir aksesuar değildir. İnsan isteklerine paralel ihtiyaçları olmadığı anlamına gelmez. Konuşmamaları veya hızlı hareket edememeleri onların farklı ihtiyaçları olduğunu göstermez. Onlar için sevgi de bir besindir.
Bazen saksıları ufak olduğu halde sadece sevgiyle büyüdükleri hayretle görülmüştür. Yeşil dostlarımızı seçerken ışık ve ısı şartlarını, bitkinin konulacağı yerin genişliği gibi etkenleri göz önünde bulundurmalıyız. Bütçemizi iyi belirlemeli ve karşımızdaki satıcıya ne istediğimizi tam olarak anlatmalıyız. Bitki boyları aynı olsa bile fiyatlarında büyük farklılıklar olabilir. Örneğin 160- 170 cm yükseklikte üç köklü Dracaena marginata ile aynı boydaki, ancak daha yaşlı olan üç köklü Dr. Compacta arasında üç kat fiyat farkı vardır.
Bitkiyi yerleştireceğimiz alan dar ise ve palmiyelerden hoşlanıyorsak, çabul büyüyen ve genişleyen Areca yerine, daha ağır ve yayılmadan büyüyen Kentia seçilmelidir. Direkt güneş alan bir ortamda Kentia, Dracaena marginata yerine, yaprakları güneşe daha dayanıklı Ficus veya Yucca kullanılmalıdır. Kısmi gölge olan ortamlarda Ficus benjamin, Fujer, yani eğrelti türleri yerine, daha ağır büyüyen, kalın gövdeli, koyu yeşil, etli yapraklı bitkiler kullanılmalıdır.
Salon bitkilerinin satın alındığı en uygun zaman, gelişme sezonları içinde iç ve dış ısının dengede olduğu ilkbahar ve sonbahar arasıdır. Kış aylarında seralardan 18-20 derecede ve nemli ortamlara alınan bitkiler, evlerin kuru ve sıcak havasında uzun süre bocalayacaktır.
Isı farklılıklarının artmasıyla birlikte bozulma riski de artar. Soğuk veya sıcak hava da zararlıdır. Hava ister soğuk, ister sıcak olsun, araba içinde bırakılan bitkiler çok kısa sürede kararır, yanar ve ölür.
Evlerdeki kuru havanın bitki üzerindeki olumsuzluğunu azaltmak için; satın alınan bitkinin yaprakları ve uçları yanık, kararmış, yırtılmış olmamalıdır. Yaprak üstünde veya gövdede hastalık belirtisi olabilecek yapışkan ve kabuğumsu oluşumlar bulunmamalı, goncalı bitkiler seçilmelidir.
Özellikle kış aylarında alınan bitkilerde ilk bir hafta on gün içerisinde görülen alt yapraklardaki birkaç sararma ve dökülme, ortam değişikliği nedeniyle normaldir, dökülmeler bir iki hafta içinde yavaşlar ve biter. Eğer yeni çıkan yapraklarda da yanmalar oluyorsa, bakım hatası yapılmaktadır. Büyük olasılıkla ortam bitki için çok kurudur. Ortamın ısısı düşürülmeli ve yapraklarına duş yaptırmalıdır. Sararma ve kuruma devam ederse bitkiyi aldığınız yere başvurmalı ve yardım almalısınız.
Aldığınız bitkinin kökleri saksı içini sarmış ve dışarı çıkmaya başlamışsa saksı hemen büyütülmelidir. Kökler saksı içini kaplamışsa, ancak yine de bitkiyi istediğiniz renkte ve yapıdaki bir başka saksıya geçirmek istiyorsanız, kökleri koparmadan, yaralamadan, saksı altına drenaj yaparak saksıyı değiştire bilirisiniz.
Bitkiler neden hastalanır?
Özenerek ve büyük paralar ödeyerek aldığımız bitkilerin, ev ve işyerlerinde kısa sürede sararması, yaprak dökmesi ve sonunda bozulması, bizi büyük ölçüde düş kırıklığına uğratır, onlardan soğumamıza neden olur. Bazen bu bozulmalar öylesine hızlı gelişir ki, ne olduğunu anlamadan bitki ölümü gerçekleşir. Bitkinin hastalanmasına yol açabilecek etkenleri sekiz başlıkta toplayabiliriz.
1 – Susuzluk
Hiçbir bitki susuz yaşayamaz, kış aylarında sağlıklı bitkiler daha az suyla idare edebilseler de, gelişme döneminde susuz kalmaları ölüme neden olabilir.
2 – Aşırı Su
Bitkinin suya ihtiyacı olduğu kadar havaya da ihtiyacı vardır. Özellikle yeşil bitkinin kış aylarında az su istemesine karşılık aşırı sulanması, ortamdan havayı uzaklaştırdığı ve bakteri hastalıklarına neden olduğu için çürümelere yol açar ve bitkiyi kurtarmak mümkün olmaz. Bitki bir dereceye kadar susuzlukla idare edebilse ve bu hasarı yaprak dökmeyle kurtarabilse bile; fazla su sonucu meydana gelen hasarların tedavisi zordur.
3 – Aşırı Güneş
Aniden aşırı güneşe çıkarılan salon bitkilerinin yaprakları yanar; toprak sıcaktan kaskatı olur, kök yanmaları meydana gelir ve bitki ölür. Güneşe dayanıklı salon bitkileri bile, direk güneş ışığına alıştırarak çıkarılmalıdır.
4 – Aşırı Soğuk
Kış aylarında gece ve gündüz ısı farklılıklarının çok olması sonucu bitki üşür ve şoka girer, yaprakları ve gövde yumuşamaya başlar. Bu durumu susuzluk olarak algılayıp su verecek olursak çok kısa süre içinde bitki bozulur.
5 – Kuru Hava
Kış aylarında ortaya çıkan bu sorun sonucu, ortamdaki kuru hava bitkideki suyu bir sünger gibi emer, yaprak uçlarından başlayan kuruma tüm bitkiye yayılır, bitkide sağlıklı yaprak kalmaz.
6 – Hava Akımı
İnsanların hava akımında kaldıklarında hastalanıp üşütmeleri gibi, bitkiler de üşür; bunun sonucu yapraklar sararır ve dökülür.
7 – Işık Yetersizliği
Bitkinin ana ihtiyaçlarından olan ışığın yetersiz olduğu durumlarda, bitki aşırı ve düzensiz uzamaya başlar, yaprakları aşağı sarkar, gövde yaprakları taşıyamaz ve kırılır; çiçekli bitkilerde ise çiçek açma durur, ufalır ve hızla dökülür.
8 – Sevgisizlik
Bitkileri sadece bir dekorasyon malzemesi gibi görüp, herhangi bir köşeye yerleştirip onlarla ilgilenmezsek, aklımıza geldiğinde su verip onlara gerekli özeni göstermezsek bozulurlar. Sevgi onları büyütecek, geliştirecek en önemli besinlerden biridir. Bitki bakımının birinci ve en önemli şartıdır.