Gökte uçan taneciklerin letafet ve sanatındaki muhteşemlik göz kamaştırıyorken, yere yayıldığında beyaz bir kefen gibi her şeyi örten bu berraklık göz alıyor. Hatta çok fazla maruz kalanı kör ediyor!
Bir de şartları bu soğuk beyazlıktan lezzet almaya el vermeyen, çadır ya da derme çatma virane ehli var. Onlar için beyaz, temiz ve yumuşak bir ölüme benziyor kar.
Demek ki; her beyaz olan her gönle hoş gelmiyor. Her temiz görünen ve kirleri örten de her zaman iyi olmuyor. Her yumuşaklık içinde bir felaket barındırıyor.
Tek başına her biri ayrı bir ilahi sanat eseri olan tanecikler bir araya geldiklerinde karşı konulamaz bir güç oluyorlar. Bu halleriyle iyilerin ve iyiliklerin de bir araya gelmesi halinde nelere sebep olabileceklerini ve kötülüğü nasıl örtebileceklerini anlatıyorlar.
Beyaz bir kefen gibi her yanı kaplayan bu güzel örtü, çiğnendiğinde çamura ve çirkefe dönüşerek, güzellik ve iyiliğe nasıl muamele edilmesi gerektiğini öğretiyor bir bakıma.
Hor görülen ve tepelenen, nankörlük edilen ve vefasızlığa maruz kalan iyilik de çamura dönüşür mü? Dönüşmeli mi? Elbette hayır!
Aslında eğer ahiret olmasaydı, yani hesap, yani her nefesin, her nimetin, her adımın, her yapılanın sorgusu olmasaydı, işimiz kolay olacaktı.
İyiliği hak etmediklerini düşündüklerimize kötülük etmek gibi bir lüksümüz bulunmuyor. Ancak, böylelerine daha fazla iyilik etmemek yeterli bir cevap olur. İyilikten mahrum kalmaktan büyük bedbahtlık mı var? Hep iyilik gördüğünün kendisine yüz çevirmesinden daha ağır ceza mı olur?
Her yanı beyaz bir örtü kapladığında ve insan buna uzun süre maruz kaldığında bir körlük oluşuyor derler; kar körlüğü. Bu kâinata Allah’ın koyduğu ve bize neden her yanı iyilikle doldurmadığının hikmetini öğreten bir ayet oluyor böylelikle. Her yan iyilik olsaydı, biz kör olacak ve Allah’ı göremeyecektik! İyiliğin körlüğü…
İyiliğin körlüğü demişken, nankörlüğün ve vefasızlığın da aslında bir tür iyilik körlüğü olduğunu söylemeden geçmeyeyim. Kendisine yapılan iyiliği göremeyen ve takdir edemeyenden daha kör kim olabilir?
İyilik rahmet ve berekettir, tıpkı kar gibi.
İyilik, beyazlık ve temizliktir; üstüne düştüğü yeri, gönlü ve diyarı karanlıklardan çıkartır ve kirlerden temizler.
İyilik, kadrini bilmeyen, nankörlük eden ve sahibine vefasızlık edenler için ağır imtihandır, kaybedenin yüzü yerlerde sürünür, sürünsün de!
İyilik fıtrattandır; taht kurduğu gönlü bırakmaz, güç yetirilemez bir sultandır, bir delildir, bir yoldur. Yoldan çıkan kaybolur, delili yitiren sapıtır, sultanı olmayan yıkılır, yenilir.
Evet, her şeye rağmen iyilik edilir ancak bazen iyilik, onu hak etmeyeni ondan mahrum bırakmaktır. İman etmeyi hak etmeyen gönlün hidayete kapatılması gibi. Bu iyiliğe iyilik etmektir.
İyiliğin türbesini inşa etme hevesi iyilik değildir. İyiliğin kalesini kurmak ve kavgasını vermek, bu yoldan dönmemektir asıl iyilik.
İyilik kaderdendir ya olunur ya olunmaz. Nasip işidir ya verilir ya verilmez. Hedeftir iyilik ya vurulur ya vurulmaz. Bütün mesele niyettir, niyetle alakalıdır, niyete bağlıdır. Bir de tabi şeklin niyete uymasına. Yoksa iyilik ederken göz çıkarmak da mümkün.
Kar ne de güzel örttü tüm pislikleri ama kar çiğnenirse ortaya daha çok pislik çıkacaktır.
İyilik ne de güzel örttü tüm kötülükleri ama iyilik çiğnenirse ortaya daha çok kötülük çıkacaktır.
Yine de her şeye rağmen iyilik!