Ekmeğimizde gözü olanlara

Yayınlama: 14.03.2010
A+
A-

Müslüman Türk toplumu olan bizler; Hep ezildik, baskıya maruz kaldık, yanlış anlaşıldık, küçümsendik…

Müslümanız diye aşağılandık, vatanını seviyor diye aşağılandık, özgürlük istiyoruz diye aşağılandık, Kürt diye aşağılandık, Alevi diye aşağılandık…







***







Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında: 28 Şubat’ların 1000 yıl süreceğini ilan etmiş olsalar da,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında: 28 Şubat Postmodern Darbesi’nde olduğu gibi ‘Korku imparatorluğu’ kurmayı hedeflese de,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında:  “Başımıza her an bir şey gelebilir. Bir gün sıra bize de gelirse şaşırmayın” diyerek insanlara korku pompalamaya çalışsa da,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında: Orantısız güç kullanacak kadar acımasız, camileri bombalayacak kadar gözü kara olsa da,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında: Darbe zamanlarındaki gece 03:00 baskınlarını es geçerek, şu günlerde ki darbe planları ile alakalı yapılan gece baskınları için figan-ı feryad etse de,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında: Geçmiş dönemlerdeki  hukukun üstünlüğüne toz kondurmayıp, şimdi ise hukukun bağımsızlığı, tarafsızlığı ve yargıya yönelik baskı var diye baas bas bağırsa da,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında: Okumak isteyen çocukların üniversite puanlarına hala ama hala göz dikseler de,

Her ne kadar birileri: Faili meçhul cinayetleri sürdürmeye ve suikastler planlamaya devam edeceklerini düşünseler de,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar her ne kadar zamanında: Başörtülü öğrencilerimiz için “Git Arab’ın ülkesinde oku” dendiği zamandaki gibi, sokaktaki bacımızın başörtüsüne el uzatmaya cesaret edebilse de,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar: Irkçı bir iklim oluşturarak milyonlarca insanımızı fişleseler de,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar:  ‘Vur sırtına al ağzından lokmasını’ diyerek mazlumun hakkına girse de,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar: Hakkını isteyen ‘Türk Milleti adına’ yargılama yapan yargıyı ‘hak’ lamak istese de,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar: Mülakatlarda ki torpillerle öğrencilerin gelecek hayallerini çalsalar da,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar: Anadolu topraklarının şehit kanları ile sulanmasına göz yumacak kadar vurdumduymaz ve sefilane bir şekilde koltuk düşkünü olsalar da,

Bizi aşağılayan bu aşağılıklar: Hala kaos yaratarak yönetime el koymayı planlasa da,

… çok azı hariç bunların çoğu eskilerde kaldı ve unuttukları bir de şey var;

Ne dünya eski dünya, ne Türkiye eski Türkiye, ne de biz eski biziz. Çok başlı yılana karşı omuz omuza verdik direniyoruz.

Bu aşağılıkların ve emperyalizmin tuzaklarından bir bir sıyrılarak bu günlere dek geldik. O kadar büyük bir milletiz ki; şimdiye dek yılmadık, yıkılmadık. Zor zamanlarda; insanları, aileleri ve toplumları ayağa kaldıran bir güç olan ümidimizi ise hiç yitirmedik ve yitirmeyeceğiz. Ve o aşağılıkların inadına direneceğiz!

***

Bir daha mı?

Yooo yo!  Asla…

’27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan ve 15 Temmuz’lar bir daha asla yaşanmasın.

Ben şahsen; 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan ve 15 Temmuz’u yaşamış birisi olarak o günlerin rüyasını dahi görmek istemem. Millet de istemez.

Ya ne isteriz?

Altyapı çalışmalarını tamamlayarak, bilim ve teknolojide en üst seviyelere gelmiş, tam demokrasiye geçip, her türlü oligarşik vesayet ilişkisinden kurtulmuş ve özgürlük ve güvenlik arasındaki dengeyi kurabilmiş, demokratik, müreffeh bir Türkiye isteriz.

Bizler bu hedefler doğrultusunda kararlılıkla yürüyeceğiz. Bu tarihi yürüyüşün en temel itici gücü, lokomotifi ise yine Milletimizin kendi iradesi, ideali ve azmi olacaktır. Bu ideal milletin idealidir.

Biline ki bu süreçte medeniyet sancağını taşıyan da yine bizzat, milletin ta kendisi olacaktır.

Artık biliyoruz ki; Türkiye’de demokrasi standartlarının yükselip özgürlüklerin genişlediği her dönemde, refah artmış, huzur artmış, ekonomi atılıma geçmiştir.

Ancak; Demokrasinin askıya alındığı, tartışıldığı, vesayet altına alınmaya çalışıldığı her dönemde de gerilemiştir. O halde elimizi taşın altına koyma vakti gelmiş ve geçmektedir. Hepimiz görüyor ve biliyoruz ki, özellikle şu günlerde her alanda ki kurum ve insanımıza büyük sorumluluklar düşüyor. En çok da siyasetçilerimize, aydınlarımıza, fikir adamlarımıza, sanatçılara, medya temsilcilerine ve toplum önderlerine. Sonrasında ise aziz Milletimize.

Gelin ekmeğimizde gözü olan bu çok başlı yılanla, parti rozetlerini bir kenara bırakıp çoğulcu bir iradeyle baş başa bir mücadele verelim.

Ne dersiniz ha?

Vesselam,

Simytech     Sifa