Nee! Memleket elden mi gidiyor?

Yayınlama: 29.06.2011
A+
A-

40 yıldır bitmeyen; irtica geldi yada gelecek, İrtica hortladı, irtica sıçradı gibi yaygaralar çok şükür bitti.

Çünkü artık yemiyor.







Yemiyor da, şimdi de başka bir ninni başladı. Memleket elden gidiyor MUŞ, bilmem ne kadar sene sonra karış toprağımız kalmayacak MIŞ …v.s  v.s… MİŞ-MUŞ yani…







Yıllardır aynı terraneler bitmeden usanmadan söylendi durdu. İnanmam arkadaş! İkna ise hiç olmam. Çünkü bütün ihtişamıyla memleket yerinde.

Da orada  duruyor işte!

Kaçmadı, göçmedi, uçmadı.

Çok şükür bizlerde, görüyoruz, biliyoruz, işitiyoruz.

 Ya Allah aşkına sormak lazım;

Siz hiç, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde komşularıyla bu kadar senli benli olan ve sıfır sorun yaşayan bir döneme tanıklık ettiniz mi?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana 66 ülkeyle vizelerini kaldırmış bir dönem yaşadınız mı?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, emperyalizme rest çeken, siyonist zalimleri katil  ilan eden, kapitalizmin kucağına oturmayan bir dönem daha yaşadınız mı?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğundan bu yana kendi gemisini, kendi tankını, kendi zırhını, kendi silahını bu denli yaptığına şahit oldunuz mu?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ‘Devletin yönetiminin milletin elinde olduğunu’ her defasında bangır bangır bağıran ve bu uğurda darbecilere meydan okuyan bir başka döneme tanıklık ettiniz mi?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, sağlık sektöründe müthiş bir devrim geçiren ve halkını devlet hastanelerinin kapılarına mecbur tutmadan, özel de dahil olmak üzere bütün sağlık kapılarından faydalanma imkanı sağlayan bir dönem yaşadınız mı?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana üniversite öğrencilerine bu denli yüksek meblağ bağlandığını, polise reform düzeyde maddi-manevi imkan sağlandığını, öğrencilerin bedava okul kitaplarından ihtiyacı olanlara yine bedava yakacak, giyecek ve yiyecek dağıtıldığını gördünüz mü?

Siz hiç, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı özürlülere evde bakım için asgari ücret bağlanarak; erzak, kömür v.s imkanı sağlandığına şahitlik ettiniz mi?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana hayat pahallılığının bu kadar azaldığı, bu denli zamsız ve gamsız yıllar yaşadınız mı? Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana enflasyon canavarının yüzde 50, hatta 60’lardan küçüle küçüle yüzde 5’lerin, yani tek haneli rakamların altına düşerek erimeye başladığına tanıklık ettiniz mi?

Kaldı ki enflasyon değerlerimizin, İngiltere ile şu an aynı rakamlı hanelerden oluştuğunu bilmem biliyor muydunuz?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğundan bu yana hedefleri arasında kendi otomobilini ve uçağını üretmeyi ve dünyanın 3. büyük ekonomisi olmayı düşleyen bir tarihine tanıklık ettiniz mi?

Siz hiç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana arkasında dizili sıfırlarla, sıfır değeri olan Türk Lirası’nın sıfırlardan kurtulup, kasasında 23,5 Milyar Dolar olan Merkez ( Milli ) Bankası’nın ise bu meblağı 93 Milyar Dolar’a çıkararak, başı bu kadar dik durduğuna tanık oldunuz mu?

Ben olmadım, görmedim, duymadım, işitmedim!

Bundan 10 yıl evvel İMF’ye 30 Milyar Dolar borcu olan Türkiye’nin bu borcunun 5,6 Milyar Dolara indiğini biliyor muydunuz? Üstelik 3 yıldır İMF ile anlaşma da yapılmıyor. Eğer dünya basınını yakınen takip ediyorsanız: ‘Hasta adam’ diye tabir edilen Türkiye ekonomisinin bütün dünya basını tarafından ne denli göklere çıkarıldığına şahit olmuşsunuzdur.

Dünyanın en ünlü spor kulüplerine sponsor olup hava yollarınının reklamlarında dünya yıldızlarını oynatmak bir yana; kendi uçağını yapma aşamasına gelerek “İstikbal göklerdedir diyen Atatürk’ün ruhunu şad eden bir TÜRKİYE!

 Ortadoğu kan ağlıyor, devletler birbirine küs ve bu devletler arasında mekik dokuyarak Ortadoğu’ya ‘Sözde değil özde barışı getirmek için’ ‘Abi’ rolüne soyunmuş bir TÜRKİYE…Gerek ekonomik, gerek coğrafi, gerekse siyasi anlamda dünyanın korkusu olmaya başlayan ve  “Osmanlı yeniden mi geliyor?” dedirten bir TÜRKİYE!

Bütün bu yazdıklarımdan ve yazamadıklarımdan sonra hala, “Sezar’ın hakkı Sezar’a” veya daha da anlayacağımız dilden “Yiğidi öldür hakkını yeme”  deyip “Biz bu yola beyaz kefeni giydikte çıktık” diyerek tehdit ve ölüme meydan okuyanlara haklarını teslim edemeden, “Memleket elden gidiyor”  diyebiliyorsak, daha ne denebilir ki…

 Ancak şunu diyebiliriz herhalde;

Memleketin elden gittiği felan yok. Söylenenlerin hepsi safsata ve siyasi propogandadan ibaret. Sorun  yok çok şükür. Kaldı ki aksine yukarda sıraladığım satırlardan da anlayacağınız gibi, Cumhuriyetimiz şaha kalktı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün de dediği gibi, “Hiç bir şeye ihtiyacımız yok, Yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak”

Hasıl-ı Kelam; Tasaya gerek yok. Memleketimiz elden felan gitmedi ve Allah’ın (c.c) izniyle de gitmeyecek. Tam aksine, dün gündemi belirlenen Türkiye, bu gün gündem belirliyor. Son yapılan genel seçimleri ve yüzde 50’lik bir oy potansiyelini kendi kendimize bir okuyalım lütfen. Sizce bu halk,  birilerinin de dediği gibi ‘Bidon kafalı’ mı? Yoksa bunun adına bir ‘Hakkı teslimiyet’ veya ‘İstikrar ve güvene destek’ desek daha mı yerinde olur?

Bana kalırsa yapmamız gereken sadece içinizdeki gerçeklerle kendimizi yüzleştirmek. Sizi anlıyorum, bu da ayrı bir cesaret gerektirir ama bakın ünlü Alman filozof ne diyor, “Mal kaybeden bir şey kaybetmiştir, onurunu kaybeden bir çok şey kaybetmiştir, fakat cesaretini kaybeden? İşte o herşeyini kaybetmiştir!

Tatil öncesi bütün okurlarıma; En derin muhabbetlerimle,

16Vesselam,

Simytech     Sifa