SAY’ın yanında duran SAY olur

Yayınlama: 17.05.2012
A+
A-

Vay vay vay… Yazıya bak!

 







Geçenlerde Vatan’dan bir yazar müsvettesi SAY’ın yanında olduğunu yazan Fazıl ve diğerleri!… diye bir yazı kaleme almış…







 

” İktidar yağcıları, karanlık tüccarları, din bezirgânları… Gözünüz aydın! Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, Japonya’ya yerleşme kararı almış. Zamanı şimdilik belli değil; hakkında açılan soruşturmanın sonuçlanmasını bekliyor… Ona göre belirleyecek gidiş tarihini…”

 

…şeklinde, başladığı yazısında, şunları söylüyor:

 

” Peki; neden gidiyor Fazıl Say?

Bunaldığı ya da korktuğu için değil… Bu ülkede kendisi üzerinden daha fazla din ticareti yapılmasına fırsat tanımamak için gidiyor… Fazıl, AKP iktidarını açıkça eleştirdi, Cumhuriyet’in temel niteliklerinin tehlikede olduğunu söyledi, O günden sonra da taşla değil ama sözle, yazıyla recmedildi! Ancak o dünyanın en önemli orkestralarıyla konserler vermeye devam etti… Geçenlerde ise Twitter’da ezanı yanlış okuyan bir müezzini eleştirdi. İşte; sırf bu yüzden hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “dini değerlere hakaret” iddiasıyla soruşturma açıldı! Günümüzün çabuk tüketen zihinleri için değil, bundan 100 yıl, 200 yıl sonra yaşayacak kuşaklar için yazıyorum”

 

Adama bak ya! Hemen olayı siyasete dökmüş ve şöyle devam etmiş:

 

“Fazıl Say’ın suçu, düşüncelerini açıklamak ve iktidar karşısında dik durmak… Sözde sanatçılar gibi yaltaklanıp, Başbakan’ın önünde eğilip, şaklabanlık yapmamak… 1940’lı, 1950’li yıllar için Nâzım Hikmet neyse; 2000’li, 2010’lu yıllar için de Fazıl odur Türkiye’de… Sözüm ona “ileri demokrasi”nin, düşünce açıklamayı bir yana koyun, nefes bile alması yasaklanan aydını o… Adım gibi eminim; binlerce yıl sonra; bugün onu bu ülkeden gitmeye zorlayıp amaçlarına ulaşanların kemikleri bile kalmayacak; ama… O, besteleriyle yaşayacak! Hadi adam harcayıcılar, kuyu kazıcılar, hadi çoban köpekleri; vurun bana da… Baksanıza… Fazıl’ın yanında duruyorum!” … diyerek bitirmiş beyendi yazısını..

 

Allah, Allaaah! Ya kardeşim hala anlamıyor musunuz?

Daha kaç defa söylemeliyiz bu millet artık uyumuyor diye?

Daha kaç defa söylemeliyiz YE – MEZ- LER  …diye

 

Baksana, her ne hikmetse yazında şu Fazıl’ı sadece, “Geçenlerde Twitter’da ezanı yanlış okuyan bir müezzini eleştirdi, sırf bu yüzden hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “dini değerlere hakaret” iddiasıyla soruşturma açıldı!” şeklinde anlatmış ve savunmuşsun.

 

Ya kardeşim; bırak müezzinini, ister hocası, ister müftüsü olsun. Ezanı yanlış okuyanı biz de eleştiririz. Hem de tahmin bile edemeceğiniz şekilde.

 

Hele sen onu bırak ta, bu senin ‘yanında durduğun’ Fazıl’ın attığı twitte ki;

 

– Yüce Yaratıcı’nın ayetleriyle nasıl dalga geçtiğine neden hiç değinmedin onu söyle.

– Cennet’i ‘meyhane ve kerhane’ şeklinde anlatışına neden ses çıkarmadın onu söyle.

– “Nerede bir yavşak, adi, magazinci, şaklaban varsa hepsi Allah’çı” deyişine neden sessiz kaldın onu söyle…

 

Yok, sen söyleyemiyorsan ben söyleyeyim.

 

– Yemedi değil mi?

– Cesaret edemedin değil mi?

– Hala bu milleti uyutacağınızı sanıyorsunuz değil mi?

– “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “dini değerlere hakaret” iddiasıyla açılan davanın

ucunun, sana da, dokunacağını biliyorsun da ondan değil mi?

Müslümanların da bir duygusu ve sabrı olduğunu bir parça da olsa anladın da ondan

değil mi?

 

Ney miş efendim ney miş!

 

” Ona’da vurmalıymışız” da… “Fazıl’ın yanında duruyorum”muş da… Felan, fıstık…

 

E durursan dur kardeşim, ne diyelim sana şimdi. Biz de bir laf vardır, “Arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim” diye. Bu manada senin için ancak şunu diyebiliriz herhalde! “SAY’ın yanında duran SAY olur”. Ve hemen hatırlatayım;  SAY, farsça da köpek demek miş!

 

Bunu da bazı hakikatlere gözünü yummayan, dinine, diline, kültürüne sahip çıkan gerçek bir sanatçıdan, ünlü türkücü Nihat Doğan’dan öğreniyoruz.

 

Diyor ki Nihat Bey attığı Twit’te,

“SAY” Farsça’da köpek demek miş.. Söyle Fazıl, sen kimin “SAY” ısın ?
Allah’ı; faşistçe uygulamalarla bu Milletin kalbinden söküp atmayı başaramayanların, bu Millete olan kinlerini, nefretlerini, öfkelerini arabesk üzerinden legalleştirme çabası yavşaklığından utanıyorum”

 

Üzgünüm ki adın Mustafa!

 

Belli ki gerçekleri saptırıp işi siyasete dökerek zındıkların yanındasın ve bu halinle oldukça ‘MUTLU’ sun, Mutlu Bey…

 

Ancak üzgünüm ki adını sana hiç yakıştıramadım ‘MUSTAFA’ cım. Zira isim olarak Mustafa, hem son dinin peygamberi Hz Muhammed’e (sav), hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e aittir. Bu her iki ismin de kutsallara saldırdığıysa görülmemiştir.

 

Yalnız garip olan ve benim anlayamadığım başka bir şey var.

 

Şu senin yanında durduğunu söylediğin adamın adı ‘Fazıl’ idi değil mi?

Fazıl ise bildiğim kadarı ile kök olarak ‘fazilet’ ten geliyor.

Şimdi bu durumda, sözüm ona bu adam ‘faziletli köpek’ mi olmuş oluyor?

Ya da ne bileyim ‘köpeklerin fazılı’ mı?

 

Amaaan neyse!

Sıkıldım!

Deymez bile bunlar için yazmaya.

Gerisini siz tamamlayın işte…

Vesselam,

Simytech     Sifa