Tüh! Bak sen şu işe!

Yayınlama: 17.02.2013
A+
A-

Affınıza sığınarak bu sayıdaki yazıma geçtiğimiz haftalarda gözüme çarpan şu internet haberiyle başlamak istiyorum: “Müftü, Cuma günü açık olan dükkanları kara listeye aldı…”diye gazetelerde veya TV’de bir haber yayınlanmış olsa herhalde Türkiye’de yer yerinden oynar. ”

Diyanet İşleri Başkanı çıkıp da, Cuma suresi ayet dokuza dayanarak “Ey iman edenler, Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hemen Allah’ı zikre, namaza, Allah’ın övünç kaynağı kelâmıyla ilgili açıklamaları dinlemeye, Allah’a şükretmeye koşun. Çarşılardaki, pazarlardaki, alışverişi, ticarî faaliyeti bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır” ve arkasından “Mübarek Cuma günü alışveriş yerlerinden herhangi bir şey almayınız, ailenizle birlikte cumaya gidiniz, bu mübarek günü ibadetle, taatla geçiriniz” demiş olsa, ne olur.”







 







Ne olurdu su yazının devamında…

Hemen linç saldırıları başlar ve bu olay ülkenin büyük bir kaosa sürüklenmesine neden olurdu. İşte başlıklar: “Kim bu haddini bilmez”; “İşte şeriat işte felaket”; “Bu müftü şaşırmış”
“Ülke kaosa sürükleniyor, karanlık günler geldi” ve buna benzer bir sürü manşet

Okumaya devam ediyoruz ve konuyu biraz da açıyoruz.

 

Böyle bir açıklama ya da çağrının Türkiye’de Diyanetten bir yetkilinin yada en küçük ihtimalle bir imamın ağzından söylenebileceğini düşünebiliyor musunuz?

 

Neredeyse imkansız değil mi?

 

Oysa bu tür bir haber, kendimize her alanda örnek aldığımız Avrupa topraklarında yaşansa, gayet tabii saygıyla karşılanırdı.

 

Ve öyle de oldu zaten.

 

Sabah gazetesinde 11 Kasım 2012 de yayımlanan şu habere dikkat çekiyor yazı!

 

İtalya’da kiliseler alışveriş merkezlerine (AVM) savaş açtı. Katoliklere “Kutsal pazar gününde alışveriş yapmayın” çağrısında bulunan din adamları, pazar günü açık olan dükkânları kara listeye aldı. Padova’da işi bildiri dağıtmaya, reklam kampanyalarına, kilisede bu konuda vaaz vermeye kadar götüren din adamları, Hıristiyanlar’a çağrıda bulunarak, “Ekmeğin yoksa git komşundan iste, kendine dost edin ama alışverişe gitme” diyor.

 

VE SONRASINDA:

 

– Kıyamet kopuyor mu? Kopmuyor.

– Ortalık karışıyor mu? Karışmıyor.

– Manşetler atılıyor mu? Atılmıyor.

– Meydanlar doluyor mu? Dolmuyor.

– Açık oturumlar yapılıyor mu? Yapılmıyor.

– Hükümetler devriliyor mu? Devrilmiyor.

 

Ya ne oluyor!

Halk yapılan bu çağrıya riayet ediyor…

Ve noktayı şöyle koyuyor yazı: “Fazla yazmıyorum. Kim daha dinine sadık size bırakıyorum.”

 

BEN BU YAZIYIDAHA ÖNCE DE OKUMUŞTUM:

 

Hem de Hasan Karakaya’nın kaleminden. Sadece biraz değişik versiyonuyla.

‘Bu haber, başka gazetede yok…Okuyun şoka girin’ Deniyordu yazının başlığında ve şöyle devem ediyordu… “Türkiye’nin ulusal havayolu şirketi THY, dinen çalışılması yasak olan Cuma günü uçunca, “tavizsiz Müslümanlar”ın hışmına uğradı!.. Cuma Günü’nün Kutsallığını Koruma Komisyonu”nu oluşturan müftü’ler, Cuma gününün kutsallığını ihlâl ettiği gerekçesiyle; dindar insanları, THY’den uzak durmaya çağırdı!”

 

Ve uzunca bir detayın ardından konuya netlik kazandırarak için şöyle diyordu Karakaya: Nasıl, “şok bir haber” değil mi? Bu haberi, hiçbir gazetede okuyamazsınız!.. Bırakın okumayı, rüyanızda görseniz inanmazsınız!..Öyle ya, böyle bir haber yok!..

 

Aslında, “Var” olmasına var da, “Türkiye’de” değil!..

 

Onun için, size zahmet, yukardaki kısma dönün ve “isim”lerle, “yer”leri şöyle okuyun;

THY yerine El Al’ı!.. Türkiye yerine İsrail’i!.. Cuma yerine Şabat’ı, yani Cumartesi’yi… Cuma Komisyonu yerine Şabat’ın Kutsallığını Koruma Komisyonu’nu!.. Müftüler yerine “haham”ları!.. Ve tabiî, “Müslümanlar” yerine de “Yahudiler”i koyun!..

 

Bu isimleri bu şekilde değiştirdikten sonra şunu diyeceğiz!

 

Evet, böyle bir “olay” var!.. Yazılanların hepsi, Anadolu Ajansı’nın geçtiği “Kudüs” mahreçli haberinden alınmıştır!..Dediğim gibi; Tek fark, bu olayın “Türkiye’de” değil, “İsrail’de” cereyan etmiş olması!..

 

Ama, görüyorsunuz işte; “Musevi Şeriatı”nın egemen olduğu İsrail’de ne “hahamlara saldırı” var, ne de “ordu göreve” deyip, “darbe çığırtkanlığı” yapan!.. Tam aksine; El Al Havayolları’nın CEO’su Haim Romano, ricada bulunuyor “Hahamlar Komisyonu”na: “Görüşelim ve bir çözüm bulalım!”“Hayır” diyor “haham”lar; “Siz Şabat’ın kutsallığını çiğnediniz!” Üstelik, “Ordu Radyosu”nu kullanıp, El Al’a kafa tutuyorlar!..Dahası, “Turizm Bakanı” giriyor devreye!.. Ama, “haham”lar kararlı!..“El Al’a boykot” sürecek!..

 

Düşünebiliyor musunuz;

-Ağzını açıp da, “Bu tavır, ulusal havayollarımıza ihanettir” diyen bir tek kişi yok!..

– “Rejim elden gidiyor” yaygarası koparan yok.

– Durumdan vazife çıkartarak, “Laiklik ciddi tehdit altında” diyen yok.

– Olağanüstü toplantılar yapıp sert bir muhtıra hazırlayan yok.

– “Ben dememiş miydim” diyerek, Türkiye’deki darbe ihtimalini yüzde 50’den yüzde 99’a

çıkaran yok.

– Gazete ve TV’lerde, “Ordu göreve” deyip, ‘darbe çığırtkanlığı’ yapan yok.

-“Bu adamlara haddini bildirin” diyense hiç yok.

 

NE Mİ YAPACAĞIZ?

 

Türkiye’de ‘din adamları’ yapsa yer yerinden oynayacak ve ‘darbe gerekçesi’ olarak gösterilecek şu iki habere bakarak içimizden, ‘Bak sen hele şu işlere”‘ diyebiliyorsak sizin için şöyle bir küçük hatırlatmada bulunabilirim.

 

Şöyle demişti bir zamanlar Polat Almemdar:

“Ya elin oğlunun bizi 700.00 metre kareye sıkıştırmasına razı olup nefes alamayacağız, ya da biz elin oğlunu rahat bırakmayıp bildiği gibi at koşturmasına mani olacağız”

 

Vesselam,

Simytech     Sifa