Göbek atmaya devam !

Yayınlama: 29.03.2013
A+
A-

2011 yılı Mart ayından beri devam eden çalkantı ve binlerce ölü. Hala doymadılar. Hala uyanamadılar.

Basına yansıyan bilgilere göre bu eylem şimdiye dek Türkiye’nin en çok kayıp verdiği en kanlı terör eylemi. 50’nin üzerinde insanımız öldü yüzlerce yaralı var.







Burada durum bu iken orada kan hala olanca şiddetiye akıyor. Bizim artık bakmaya tahammül edemediğimiz fotoğrafları, seyretmeye cesaret edemeyeceğimiz görüntüleri o halk orada aylardır yaşıyor. Rejime karşı uyanışla başlayıp mezhep savaşına sürüklenen ülkede şu an iç savaş var ve bu iç savaş burnunun dibinde komşusu olan bizleri artık tedirgin etmekle kalmıyor canımızı alıyor, kanımızı döküyor.







KİMİN UMRUNDA?

Ya biz! Biz ne alemdeyiz?

50’nin üzerinde insanımız öldü yüzlerce yaralı var dedik ya. Ancak gel gör ki televizyonlarımızda eğlence programları kesilmiyor. Keyf-i alem sürüp göbek atmaya hala devam ediyorlar. Derbi maçı var diye futbol programları her zaman olduğu gibi topu konuşmaya haddinden fazla devam ediyor. (Her ne kadar Galatasaray şampiyonluk kutlamalarını ertelemiş olsa da).

Peki nerede insanların acılarına saygı gösterenler?

Acı bir tarafa, ‘ülkemiz acaba nereye gidiyor’ diyenlerin oranı ne kadar acaba?

Birileri bizi her daim olduğu gibi savaşa mı çekmek istiyor, yoksa savaşın tam ortasındayız da biz mi hala uyanamadık? Ya da bu girişim de yıllar öncesinde AKP iktidarını kapatmaya çalışan zihniyetle, Türkiye’nin kalkınmasını kabullenemeyen zihniyetin organik bir bağı mı var?

Heyhaat ülkem heyhaat! Seni anladık. Göbek atmaya devam!  Ya insan haklarının sonsuz savunucuları Amerika’sı Avrupa’sı. Neden böylesine seyirci kalırlar Suriye’deki bu zulme?

TÜRKİYE’Yİ GAZA MI GETİRMEK İSTİYORLAR?

Çok denklemli bir soru. Bu işin içinde herkes olabilir gibi duruyor. İran’dan tutun da Suriye’deki muhalefete, bir o kadar da Batılı ülkelere kadar herkes olabilir. Öyle ya, “Bu kirli işi ben yaparak neden askerlerimin hayatlarına mal edeyim” diye düşünen Batı Türkiye’yi neden gaza getirmek istemesin ki? Zira Esed bazı beyanatlardan rahatsızlık duyuyor olsa da, ordu olarak kendisinden daha üstün bir Türkiye’yi tahrik ederek kendi üzerine saldırtmakla ne elde edecek ki.

ANA-AVRAT SÖVÜYORLAR

Geriye bir de şu sonuç kalıyor: Bu saldırı provokasyon çabalarının bir tezahürüdür ve bizleri hayallerimizden geriye döndürmek istiyorlar? Bu manada AHaber’e konuşan Gazeteci Hakan Albayrak’ın olay olan şu sözlerine dikkat: “Meydanda hükümete sövüyorlar. Kimse bu cinayeti işleyen Esad rejimine bir şey demiyor. Hükümete sövüp Suriyelilere saldırıyorlar. Ana-avrat sövüyorlar. Benim yüzüm kızardı. Tam olarak provakotörlerin arzu ettiği şeyi yapıyorlar. İnsanlar öleceksek Suriye’de ölelim diyor, bu nasıl bir rezalet! Ve buna sevinen vatandaşlarımız var, onlarla aynı ülkenin çocuğu olmaktan utanç duyuyorum. Yazıklar olsun”

NEDEN HATAY?

Suriye’nin Hatay’ı haritalarından hiç silmediği tezinden yola çıkarsak bu manada bu eylemin yerinin Hatay-Reyhanlı olarak seçilmesinin bir başka nedenini de kavramış oluruz. Sonra akabinde gelişen bir başka olay da sizce aynı şeye işaret etmiyor mu?

Suriye’de düşürülen jetimizin akibeti hala belirsizliğini korurken, şimdi de Reyhanlı saldırısının ardından Osmaniye Amonos dağlarında (Yine Hatay bölgesinde) bir F-16 savaş uçağımız düştü ve pilotmuz şehit oldu. Bu soruya bu cevap yeterli olsa gerek. Öyle değil mi?

SORULAR ÇOK, SORANLAR DA ÇOK

 

Konuşan konuşana, yazan yazana! Buna göre orada savaşan muhaliflere,

-“Bakın arkanızdaki güç Türkiye’ye neler yaptık mesajını mı vermek istiyorlar?

-Eğer öyleyse bunun hesabını koca ülke yapamadı mı?

-İstibarat bilgileri neden değerlendirilmedi? Tedbiri neden alınmadı?

-Bunu yaptıranın Esed olduğundan eminsek o halde bunun bir diğer adı da SAVAŞ olmuyor mu?

-Dış politikamızın eksenini Suriye üzerine biraz fazla mı odakladık acaba?

ŞİMDİ BUNA TESADÜF MÜ DİYELİM?

Reşadiye ile Dağlıca baskınları ve şimdi de Reyhanlı.

Şimdi bir de bu baskın ve bütün bu eylemlerin Başbakan Erdoğan’ın Amarika’yı ziyareti öncesine denk gelmesini ele alalım. İnsan insan ister istemez soruyor. Ne o! Türkiye-Amerika ilişkilerinde olağanüstü bir gelişme var da birileri bunu mu hazmedemiyor?

NEDEN UZUN SÜRDÜ?

Mısır, Lübnan ve Libya gibi ülkelerde ‘arap baharı’ ile ülkelerinde devrimi yaşatan Ortadoğu insanı Suriye’de neden başarısız oldu? şeklinde bir soru aklımızı meşgul etmiş olabilir. Bu sorunun cevabı en bilinen tabiriyle ‘ORDU’ olsa gerek. Yani kısaca bu ülkelerde rejimi ordular devirirken, Suriye’de tersine ordu Esed’in yanında yer aldı diyebiliriz. Hatta bu gün bir seçim olsa Esed’i destekleryenlerin oranı yüzde 40 civarlarında diyenler bile var. Bilinmeli ki demokrasilerde bu oran oldukça yüksek sayılır.

YOKSA TEZGAH MI?

Şu an görünen tablo bu işin (Reyhanlı katliamı) oldukça karışık olduğu yönünde. Çok yönlü çok söylentiler var. Siyasilerin gözlemleri, Entellektüellerin gözlemleri, Siyaset bilimcilerin gözlemleri, NATO’nun gözlemleri, Birleşmiş Milletlerin (BM) gözlemleri vs… vs…

Geçtiğimiz günlerde TV’de biri diğerine anlatıyor!

 “Kim bilir belki de bu eylem bir tezgahtı” diyor.  Vay anasını bunu da duyduk…

Ama duyduk… “Erdoğan’a Amerika’da asıl fotoğrafı göstermek için bir düzen de diyebiliriz” diyor…

Diyor da bizler de insanız hani! Kulak asmadan edemiyoruz yani. Zira gazeteler çatır çatır yazıyor, “İstihbarat bilgileri elinize geldi de neden gereken yapılmadı? Engel olunmadı? Ya da olunamadı?” diye.

Bir diğeri de şöyle diyor: “Ankara’daki asıl büyük eyleme engel olduk” cümlesine sığınmak büyük develetlerin sığınacağı liman olmasa gerek”

Vesselam,

Simytech     Sifa