Bunun adı ‘Kör döğüşü’

Yayınlama: 25.05.2014
A+
A-

Nasreddin Hoca gençlik yıllarında dilenen bazı insanlar görür ve merağından olacak epey bir zaman uzaktan adamları inceler. Dilenciler kör oldukları için çevredeki insanlar onlara yardımda bulunup para verirler. Fakat dilenciler doymak nedir bir türlü bilmezler. Bunu gören Hoca, dilencilerin yanına yaklaşarak, cebindeki para kesesini çıkartıp şöyle bir şakırdatır ve “Alın bu paraları da aranızda bölüşün” diyerek önlerine atıp yanlarından uzaklaşır. Ve onları biraz ilerde izlemeye koyulur.

Kör dilenciler para kesesini kapmak için bir o yana bir bu yana çırpınırken nihayetinde  birbirlerine girmeye başlarlar, “Kese sende” …”Ben de yok sende!”… “Çabuk benim payımı verin, yoksa ben size yapacağımı bilirim!”…gibi sözlerle birbirlerine vurmaya, itip-kakamaya ve küfretmeye başlarlar.







Ama keseyi de bir türlü ele geçiremezler.







Bunları gören Hoca ise, “Hey gidi aç gözlü iki dünya körleri hey!”…diye söylenirken içlerinden biri, “Ne oluyor Hoca?” diye soru sorar. Hoca, “Ne olacak, kör dövüşü nedir bilmiyorsan öğren işte” der.

Yazımın ilerleyen bölümlerinde neden bu fıkrayla başladığımı anlayacaksınız. Bu sebeple Hoca’nın körlerini şimdilik hafızamızda tutarak biz asıl mevzumuzdan, onlardan bahsedelim.

***

ONLAR

Onlar ki, çağa-çocuğuna, ailelerine ekmek götürmek için yerin yedi kat dibine inmişler…Onlar ki, “Başka çarem yok, kredi borcum var. Mecburum. Yine o madene gireceğim.” demişler…Onlar ki, ölüm anında önce secdeye varıp, sonra birbirlerine sarılmışlar…Onlar ki, son nefeslerinde helalleşerek hesap gününü unutmamışlar…

Onlar ki, “Çizmelerimi çıkarayım mı, ambulans kirlenmesin” diyerek tertemiz yüreklerini, yüreksizlere ayna etmişler.

***

Türkiye yasta. Bayraklar yarıya inmiş. 300’ün üzerinde vatan evladını yitirmişiz. Analar feryad-ı figanda. Kadınlar dul ve 432 çocuk yetim kalmış.

Kalmışta ne olmuş.

Gözleri paradan başka bir şey görmeyen insan müsvetteleri saymakla biter mi?

Bitmez! Bitmedi de…

O acılı insanlara yardım edecemiş gibi madene inip, dolapları kırıp, herkes can derdindeyken para ve telefonları çalanlarından tutun da; dini kanallarında ticareti, acıya alet ederek ölen işçiler için SMS’le Fatiha toplattıranına kadar, ne ararsan var.

 Hele şu eline kalemini aldığında sapıtmayı maharet sanıp, şu fani dünyada doymak bilmeyen, gözlerini sadece metaya odaklayan reyting canavarları yok mu!

Ah onlar yok mu onlar…

Kanayan yaraları deşmekten zevk alanlar vampir süliyetliler.

 Onların kimler olduklarını ve kimlere hizmet ettikleri artık neredeyse herkesçe malum.

İşe bak ya…

Adam Türki’yenin gözünün içine baka baka, Türkiye’nin kan ağladığı o işçilere, sırf AK Parti’nin mitinglerine katıldılar diye, “Bu kaza normaldir hatta müstehaktır, Türkiye layığını buldu” diyebiliyor. (Yılmaz Özdil – Hürriyet)

Bir diğeri kalkıp,  “Onlar ne şehittir ne gazi… yoluna gitti niyazi” diyebiliyor.

(Yazgülü Aldoğan – Posta)

Bir ötekisi de kalkıp, mağdur ailelere yapılan yardımların hükümetin elini güçlendirdiğini iddia ederek, “Bu yardım kampanyalarına destek olmayın şimdilik. Deprem gibi değil, insanların evi barkı var. Yapacağınız yardımlar sadece hükümetin ekmeğine yağ sürüyor. Ve uzun vadede mağdurlara zararı dokunacak.” diyebiliyor… (…ki, bu fani, daha önceleri de attığı bir tweetle Peygamber Efendimiz’in, (s.a.v) dini icat ettiğini öne sürecek kadar çirkefleşebilmişti)(Melis Alphan – Hürriyet)

Bir de şuna bakın.  Adam Soma’daki facianın sebebi olarak, AK Parti’ye oy verilmesi ve Cemaat’e hakaret edilmesini gösterip, Soma işçilerini helak olan kavimlere benzetiyor.  (Ali Ünal – Zaman)

Pes yani. Bu kadarına da pes.

Fırsatı ganimet bilen birileri uzaktan düğmeye basarken, sırça köşklerinde ellerine aldıkları kalemleriyle insanlık sınırlarını zorlayan bizim körler de başlıyorlar küfür yarışına...(Fıkrayı hatırlayalım.)

Eğer bu memleketin, ‘Ben aydınım’ diyen insanlarının vicdanları bu hale düşmüşse eyvah bizlere.

Eyvah ki ne eyvah.

İnsan inanın kara-kara düşünmeye başlıyor, ‘Bize neler oluyor’ diye…

Allah’tan bu memlekette herkes kör değil, vicdansız da değil.

Herkes kör ve vicdansız olmadığı içindir ki, ‘Bize neler oluyor’ sorusu çok şükür çokça irdelenmeye başladı.

İşte onlardan biri…

Gülen Cemaati gazetelerinden Bugün’ün köşe yazarı Gülay Göktürk.

O da vicdanı rahatsız olanlardan.

O da hazmedemiyor olanları ki, soruyor,”Bize neler oluyor?” diye…

Ve yazısının başlığını da aynen o şekil de atıyor.

‘Bize neler oluyor?’

Malum çevrelerin Erdoğan fobisini öyle bir irdelemiş, ızdırabını kalemine öyle yansıtmış ki Göktürk..

İşte o yazı…

Bize neler oluyor?

“…Evet, asıl konu her zaman olduğu gibi yine Erdoğan. Deprem de olsa, sel de bassa, başımıza taş da yağsa konu hep Erdoğan. Ona karşı duyulan nefret ve kinin ortaya dökülmesi için, onun suçlanması için her şey bir vesile, her şey araç… Dünyanın her yerinde iktidar partisinin karşıtları vardır. Çoğu zaman da muhalifler halkın yarısından fazladır. Türkiye’de her zaman iktidara muhalif kesimler oldu. Menderes’in de, Demirel’in de, Özal’ın da sevmeyenleri çoktu. Ama böyle bir kini ve nefreti, böyle bir takıntı halini daha önce hiç görmedik. Daha önce hiçbir zaman iktidara duyulan nefret ve öfkenin onu da aşıp aynı şiddetle onu destekleyenlere de yöneldiğine tanık olmadık.  AK Parti’ye oy verdilerse ölüm onlara müstahaktır” denildiğini, “İnşallah AK Parti’yi destekleyenlerin çocukları da böyle acılar içinde ölürler” diye beddua edildiğini işitmedik. Sırf iktidarı zora sokmak için ölü sayısını açık artırmaya sokmak; orada yakınının cenazesinin çıkmasını bekleyen insanları tahrik etmeye çalışmak; Bakan Yıldız’ın deyişiyle “iştahla” ölü sayının artmasını beklemek; akbabalar gibi ölülere üşüşmek hastalıklı bir ruh halinin yansıması değilse nedir? Aklımızı Erdoğan’la bozmuş, ondan başka hiçbir şey görmüyor, hiçbir şeyle ilgilenmiyoruz. Bu zehir daha ne kadar yayılacak, toplumun ne kadarını ele geçirecek, bu işin sonu nereye varacak, bilmiyorum.”

Sayın Göktürk’ün dediği gibi bu zehir daha ne kadar yayılacak şahsen ben de bilemiyorum.

Vesselam,

Simytech     Sifa