Bir seçim malzemesi olarak Türkiye karşıtlığı

Yayınlama: 10.02.2021
A+
A-

Hollanda, seçimlere sayılı günler kala “her nasıl olduysa” bir medya kuruluşuna sızan ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği politikalar ve yaptığı açıklamalarla radikal İslamcı teröre destek verdiğini iddia eden bir raporla bir anda Türkiye’nin ülkede yaşayan vatandaşları üzerindeki etkisini tartışmaya başladı.

Defalarca aynı yoldan geçilse de, seçimlerde geçer akçenin hala İslam ve Türkiye düşmanlığını kimin daha iyi yaptığı olması Hollanda demokrasisi açısından gerçekten çok üzücü bir durum.







Aslında bu oyunun altyapısı yıllardır hazırlanan basit bir toplum mühendisliği, ama başarı şansı maalesef oldukça yüksek!







Klasik olarak Wilders, “Türkiye’yi Nato’dan atalım, elçiyi sınır dışı edelim” gibi sloganlarla ve terörist suçlamalarıyla el yükseltiyor. Sağcı seçmenin oyuna talip diğer partilerden benzer adımlar gelecektir ama asıl güç hükümette; acil bir diplomatik krize ihtiyaçları var.

Bir önceki seçimlere yaklaşılırken; yine Türkiye ile çıkarılan, temelsiz ve anlamsız diplomatik kriz sonrasında, anketlerde birinci parti görünen Wilders’ın PVV’sinin bir haftada büyük oranda oy kaybettiğini ve Rutte’nin VVD’sinin bir anda yeniden iktidarın en büyük ortağı ve dolayısıyla başbakanlığının devamı sonucunu ürettiğini hatırlayalım.

Erdoğan – Işid denklemi Avrupa’da bir sokak efsanesi gibi yayılıyor. Aksi tüm kesin verilere rağmen, “kullanışlı aptallık testi” gibi ortada duruyor. İşin içine selefilik ve oradaki Türkler de eklenerek bu defa yükselen Türk ve Faslı İslami muhalefet etkisiz kılınmak isteniyor.

Türkiye Erdoğan liderliğinde, Işid ile mücadelede gerek Suriye sahasında gerekse ülke içine yapılan sızmalarda ciddi başarılar elde etmiş ve yakaladığı Avrupalı Işid militanlarını sınır dışı ederek ülkelerine gönderirken, hala ısrarla bu propagandayı sürdürmelerinin, normal şartlar altında mümkün olmadığını herkes biliyor. Ancak politik getirisi oldukça yüksek bir moda olan Türkiye karşıtlığı, Erdoğan nefreti ve İslam düşmanlığı, neredeyse bütün Avrupa’da olduğu gibi, Hollanda’da da seçimlere kadar kullanılmaya devam edilecek gibi görünüyor.

Bu temelsiz ve maksatlı propagandanın bir diğer amacının da; DENK gibi etkili bir göçmen kökenli muhalefetin varlığının verdiği rahatsızlığı ortadan kaldırmak ve etkisini kırmak olduğu unutulmamalıdır.

Özellikle Türk kökenli Hollandalı seçmenlerin ve DENK’in ayrımcılık karşıtı politikalarının ve fakirlikle mücadelede sadece teoride kalmayarak pratikte de yürütülen çalışmalara verdiği desteğin, yerli Hollandalılar nezdinde oluşturduğu olumlu havayı, “radikal İslam” “selefi terör” gibi içi boş olsa da, iftira da olsa, bir suçlama olarak kullanılarak ortadan kaldırılması hedefleniyor.

Ortalama her Hollanda vatandaşı, özellikle Türklerin idaresindeki camilerdeki hakim olan İslam anlayışının radikal olarak lanse edilmesinin ne kadar büyük bir haksızlık olduğunu kabul eder. Gerek Diyanet gerekse Milli Görüş gibi büyük camiaların idaresindeki camilerin tüm faaliyetleri herkese açık ve şeffaftır. Vaazları ve diğer derslerde insanlara verdikleri mesajları bilinir.

Ayrıca bu camilerde sık sık uygulanan açık kapı günleri ve diğer bazı etkinlikler yoluyla, komşularına ve diğer inanışlardan olan halka gösterdikleri iç dünyaları ve samimi hoşgörüleri, her türlü takdirin üstünde birçok kültürlü toplum altyapısının ayrılmaz parçaları olduklarını gösterir.

Hollanda’da yaşayan gerek vatandaşlığı olan gerekse olmayan tüm Türk kökenli fertler; hukuk ve kamu düzenine bağlı, terör ya da benzeri yollardan uzak, inançları ve siyasi görüşleri ne olursa olsun, herkese kapıları açık insanlardır.

Bu ülkede yaşayan Türk vatandaşları, ülkelerindeki seçimler için de oy kullanıyorlar ve bu da Hollanda hükümetinin diğer birçok ülkeye tanıdığı doğal bir oy kullanma hakkı şeklinde gerçekleşiyor. Aramızda Erdoğan’a oy verenler olduğu gibi vermeyenler de var ve hatta hiç oy kullanmayanlar da. Bizlerin Türkiye ile olan bağları, Hollanda ile olan bağlarımızla çatışmıyor. Biz doğduğumuz yere de doyduğumuz yere de sadık ve normal birer insan olarak yaşamaya devam edebiliyoruz.

Aksini iddia ederek Hollandalı Türkleri zan altında bırakanlar, toplumsal ayrımcılığın ve bölücülüğün temellerini atıyorlar ve hakim Hollanda kültürü olan, hoşgörü ve eşitliği baltalıyorlar.

Bu bağlamda tüm Türk kökenli okuyucularımıza çağrım; Türkiye’yi veya yöneticilerini sevmenin suç olmadığını unutmamaları ve kendilerini parçası oldukları Hollanda toplumuna, komşularına, iş arkadaşlarına anlatmalarıdır. İnsanlar bilmedikleri şeyden korkar ve çekinirler. Bizi tanıdıkça, bizden terörist olmayacağını anlayacaklardır. Aslında zaten bunu da biliyorlar.

Hollandalılardan yazıma ulaşanlardan da isteğim; önlerine çıkan camilere ve oralara giren insanlara, çekinmeden el uzatmaları, dinlemeleri ve anlamaya çalışmalarıdır. Bizi tanıdıklarında propagandaların ne kadar anlamsız olduğunu göreceklerine eminim.

Saygı, sevgi, hürmet ve muhabbetlerimle…

Simytech     Sifa