Ehli Sünnet ya da Sünnilik nedir?

Yayınlama: 01.05.2023
A+
A-

İslam tarihi, ilk asırdan itibaren yaşanan muhteşem yayılmanın doğal sonucu olarak farklı ırkların ve kültürlerin bir araya gelerek çizdikleri renkli bir tablo gibidir. Bu büyük karede güzel ve ihtişamlı dokunuşlar kadar, acı ve kötü çizgiler de bulunur.

Hayatın gerçeği budur ve biz Müslümanların -Yahudiler gibi bazı inanç sahiplerinin kendilerini sandığı gibi- imtihanlara ve belalara uğrama konularında bir imtiyazımız olmadığını bilir ve inanırız.







Müslümanlar da ihtilafa düşmüş, kavgalar etmiş hatta savaşlar yapmış, kılıçlarını kardeş kanına bulamışlardır. Bunların çoğunluğu siyasi olsa da içinde mutlaka itikadi ya da fıkhi sebeplerle yaşanmış tatsız olaylar da olmuştur.







Bu uzun yolculukta İslam’ın temel duruşunu belirleyen, Ehli Sünnet ve Cemaat olarak isimlendirilen, bu “dini Resulullah (sas) ve ashabının anladığı gibi anlama ve onların yaşadığı gibi yaşama” olarak özetlenebilecek bir merkez etrafında toplanılmış ve bugünlere kadar bu cevher taşınmıştır.

Ehli Sünnet ve Cemaat çizgisine diğer bazı sapkın fırkaların isimlendirmelerinden yola çıkılarak Sünnilik de deniliyor. Bu olabilir mi olamaz mı, böyle bir isimlendirme doğru mı yanlış mı diye tartışılırken, halk arasında etki-tepki silsilesi içinde yerleşen birçok kavram gibi yerleşmiş ve kullanılmaya da alışılmıştır.

Ancak ister ulema gibi Ehli Sünnet ister bizim gibi halk nezdinde kullanıldığı gibi Sünnilik densin, bu idrak İslam’ın ana gövdesi ve bizzat kendisi olarak, tarih boyunca uğradığı onca gadre rağmen mezhepçilik etmemiş ve herhangi bir fırkaya özel düşmanlık beslememiş, evlatlarına buna öğretmemiştir. Zira İslam’ın kişilere, toplumlara ya da olaylara özel bir düşmanlığı olmaz, ancak Allah’a ve O’nun dinine düşman olanlara hak ettikleri duyguların beslenmesi ve muamelenin yapılması vardır.

Diğer sapkın fırkalar ise varlıklarını düşmanlık üzere kurmuşlar ve bununla varlıklarını ifade eder hale gelmişlerdir. Ehli Sünnete olan kinlerini din edinmeleri de bunun sonucudur. Bir kısmında bir nevi inanç esası olarak bizi tekfir etmek ve sahabeler başta olmak üzere büyüklerimize hakaret ya da lanet gibi konuların bulunması da bunun göstergesidir.

Belki azınlık olmanın verdiği his, belki batıl bir fikre bağlılığı artırmak için bir düşman ihtiyacı, belki siyasi kullanımlar ya da hepsi, Ehli Sünnet/Sünnilik dışındaki fırkaları, mezhepçi yapılar ve düşmanlık üzere ayarlanan kurguların yuvası haline getirmiştir.

Ehli Sünnet/Sünnilik; -tabiri caizse- tez, diğer batıl fırkalar ise antitez mesabesindedirler. Herhangi bir yönüyle mukayese edilmeleri, boy ölçüşmeleri söz konusu olamaz. Zira Ehli Sünnet bir yorum ya da fikir değil bizzat İslam’ın kendisidir.

Yani Sünnilik dediğimizde ya da Ehli Sünnet diye bir terazi kefesine koyduğumuzda, karşısına konulacak herhangi bir mezhep ya da fırka olamaz.

Ehli Sünnet ve Cemaat bu anlamda bir mezhep yani alternatifi olan bir yol değil, tek ve ana arterdir. Bu yoldan ayrılan, yoldan çıkan, yönünü de hedefini de kaybeder. Bu yolun hedefi cennet olarak sabitlendiği gibi, bu yolu terk edenin varacağı yer de cehennemden başkası olmaz.

Mezhep dediğimiz itikadi ya da ameli yollar ise, bu ana damarın içinde kaldıkları müddetçe makbul ve sahihtirler. Bunun dışındakiler bir yol değil yoldan sapmadır, yoldan çıkmadır.

Allah(cc) bizi doğru yoldan yani Ehli Sünnet ve Cemaat çizgisinden ayırmasın.

Simytech     Sifa