PIKNIK

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

Yayınlama: 12.12.2019
A+
A-

Bir milletin meydana gelmesinde ve varlığını devam ettirmesinde en önemli etkenlerden birisi dildir. Dil, milletlerin kimliğini oluşturan ve onu diğer milletlerden ayıran kültürün lokomotifi ve aynası iken Milli kültürümüzün oluşmasında ve gelişmesinde ise dini kültürümüzün çok önemli yeri vardır.

Kabulüyle şereflendiğimiz İslam dini, kültürümüze damgasını vurarak ona rengini vermiştir. Bu bakımdan, Türk kültüründe güzel Türkçemizin; kelime, deyim ve atasözlerinde İslamiyet’in temel esaslarının izlerini görmekteyiz.

İnsan konuşmasıyla kendini gösterir, davranışlarıyla da ruhunun yüceliğini aksettirir.

Her lafı mutlaka kendisi söylemesi gerekiyormuş gibi lafı kimseye bırakmayan gevezeler, zamanla bütün dostlarından nefret ve tahrik görmeye başlarlar. Az yeme ve az uyuma gibi, az konuşmada öteden beri olgun insanların şiarı olagelmiştir. Zira her yerde ağzını açıp saçma sapan söz edenlerin, kafa ve gönüllerinden daha büyük olan dilleri, ihtimal ki onların sürekli kaybetmesine sebep olacaktır. Hem bu, hemde öteki alemde.

Her zaman kendisini dinlettirmek arzusunun mutlak bir dengesizlik ve hayasızlık olduğunda şüphe yoktur. İnsan; çok söz söylemekle değil, söylediği sözlerin yerinde ve faydalı olmasıyla kendini yükseltir. Aksine, her yerde ulu orta konuşan kimse, hele de konuştuğu şeyler uzmanlık isteyen mevzular ise, hem bir sürü hatalara düşer, hemde kendi değerini düşürmüş olur.

Muhteviyatı itibarıyla dil; faydalı ve hayırlı işlerde kullanıldığı gibi, faydasısz ve şerli işlerde de kullanılır. İyi kullanılırsa insanlar arasında; birlik, beraberlik, muhabbet, uzlaşma ve huzur olur. Aksi durumda ise; kalplerin kırılmasına, huzursuzlukların çıkmasına, sıkıntıların doğmasına sebep olur. En acısı ise Hak’kın, aklın ve vicdanın emrine verilmemesi. Bu durumda is; fazilet hak ve hakikat adına ne varsa hesini yer, bitirir, parçalar. Gıybet, dedikodu, yalan, iftira, münafıklık…v.b, hep dilden kaynaklanan suçlar ve günahlardır.







Halbuki Yüce Allah (c.c) kitabında konu üzerinde önemli ikazlarda bulunmuştur.

 

Gıybet yapanlar için, “Birbirinizin kusurunu araştırmayın, kiminiz kiminizin arkasından çekiştirmesin !. Sizden biriniz kardeşinizin ölü halindeki etini yemek istermi hiç ? Demek tiksindiniz ! O Halde Allah’tan korkun”  (Hucurat, 12),

 







Hal ve hareketlerinde ölçülü olmayanlara,Yürüyüşünde muktedir ol, sesini biraz kıs çünkü seslerin en çirkini şüphesiz merkeplerin sesidir” (Lokman, 9),

 

İftira edenlere, “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bunlardan sorumlu olacaklardır” (isra, 36),

 

Özü ile sözü bir olmayan münafıklar içinse,“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın.  Allah onları kahretsin. Nasıl da (Hak’tan) çevriliyorlar” (Minafikun, 4) şeklinde buyurmaktadır.

 

Yüce Allah (c.c) yukarıda açıklanan ayetlerinde konuşma ve hitaplarda bir edebi öğretmekte, bağırıp çağırmayı, yüksek sesle konuşarak insanları rahatsız etmeyi yasaklamakta, en çirkin sesli varlık olarak merkebi zikrederek konuya dikkat çekmektedir.

Dilden duyulması gereken sözlerin başında nasihat gelir. Nasihat, dini hayatın orta direğidir. Eğer nasihat yararsız olsaydı hiç peygamberler gelir miydi?

İşte Peygamberimiz’de (s.a.v) bize, “Bir kulun kalbi doğrulmadıkça imanı doğrulmaz, dili doğrulmadıkça da kalbi doğrulmaz” (Ahmed b. Hanbel) şeklinde nasihat etmektedir.

Bir insan; çok konuşma, sadece kendi beyanını beğenme ve başkalarına söz hakkı tanımama hastalığından uzak kaldığı oranda, yaratan ve yaratılanlara yakın ve onların nazarında sevimli olur. Aksine ne Hak katında, nede halk katında umduğunu bulamaz.

Bu manada aşağıdaki veciz sözler ne kadar da manidardır.

 

-Dil keskin bir kılıç gibidir, sahip olunmazsa nasıl ve ne zaman keseceği bilinmez.

 

-Yumuşak konuş ki kalplerin kapıları açılsın; sıcak kalpli ol ki vicdanlar senin düşüncene ‘buyur’ etsinler. İhlaslı davran ki tesirin sürekli olsun !.

 

-Söz vardır iş bitirir. Söz vardır baş bitirir.

 

-Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.

 

Bunun yanısıra; Başarı ve iletişimin yolu da iyi bir dil eğitiminden geçmektedir. Yani tabiatta iletişim kurmada en önemli unsur da dildir. Zira duygu ve düşünceler dil ile aktarılmaktadır.

Dil, geçmişle bu gün, bu günle yarın arasındaki yegane bir köprüdür.

Bu yüzdendir ki hep; dilini koruyamayan milletlerin geleceğini koruyamayacakları söylenegelmiştir. Çünkü dil; bir milletin kültür hayatını, maddi ve manevi bütün dinamiklerini hayata geçiren en büyük güçtür. Bir toplumda dil etkinlik gücünü yitirdiği zaman, o toplum başka dillerin ve kültürlerin yörüngesine girer ve asimile olmaya başlar.

Eğer bir toplumun sosyal ve kültürel hayatı dil üzerine gelişmiyorsa, o toplumun dilinin hayatla bağları kopmuş, dolayısıyla kültürü de kendi özüne yabancılaşmış demektir. Böyle bir toplumda yaşayan milletler dünya milletleri arsında kendilerine yer bulamazlar.

Çin’li büyük filozof Konfüçyüs’e sorarlar,

“Ülkenin yönetimini sana bıraksalardı ilk iş olarak ne yapardın ?”  O’da, “Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle, dili düzeltmekle işe başlardım” der.

“Niçin” derler.  

“Dil düzgün olmayınca söylenen söylenmek istenen değildir. Söylenen söylenmek istenen olmayınca yapılması gereken yapılmadan kalır. Yapılması gereken yapılmadan kalınca törelerle sanatlar geriler. Törelerle sanatlar gerileyince de adalet yoldan çıkar. Adalet yoldan çıkıncada halk çaresizlik içerisinde kalır. Bu sebeple dil başı boş bırakılamaz” der.

Ayrıca sırası gelmişken!

Şimdi anladık mı işin önemini ve bazı ülkelerde, ana dilimizin engellenerek, “BENİM DİLİMİ ÖĞRENDE ÖYLE GEL” yasalarının ısrarını?

 

Vesselam,

Simytech     Sifa