Bu tablo kime ait ?

Yayınlama: 14.05.2007
A+
A-

Türkiye sömürgeleştiriliyormuş, vatan toprağı satılıyormuş, misyonerler ülkemizde cirit atıyormuş, din elden gidiyormuş, Sevr hortluyormuş, özelleştirme adı altında iştiraklerimiz yabancılara devrediliyormuş, memleket karış karış satılıyormuş, kendi vatanımızda sürgün durumundaymışız…

Nereye baksanız, vatanın tehlikede olduğuna ilişkin ‘yüksek düzeyden’ bir uyarı…







Üstelik bütün bu ihanet girişimleri AB hedefini ulusumuza dayatarak, ‘yabancıları’ farklı ve üstün bir konuma oturtan AK Parti’nin başının altından çıkıyormuş.







Ne o, tüm bu söylenenler şaşırttımı sizi?

Yo hayır, Hiç şaşırmayın. Çünkü okudukça tablonun reklerini dahada iyi algılayacaksınız.

Konuyu Malatya’da meydana gelen olaya bağlamak istiyorum. Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetleriyle akrabalık taşıyan olaya.

“Kalçası, testisleri, anüsü, beli ve sırtı onlarca bıçak darbesiyle doğranmıştı. Elinin parmakları uzunlamasına ve kemiğine kadar defalarca kesilmişti. Hastanın boğazında da çok uzun bir yara vardı. Yemek ve soluk borusu bıçak darbesiyle kesilmişti.”

Neden?

Malatyada misyonerlik yaptığı için.

Peki bu patalojik vahşet müslümanlıkla, dinle alakalı olabilir mi?

Elbetteki hayır!

Böyle bir cinayetin yerini dinde değil, dinsizlikte aramak gerek.

Kendimizi avutmayalım, aldatmayalım: Bu cinayetlerin hepsi fanatizm, bağnazlık, hoşgörüsüzlük, sevgisizlik, cehalet ve farklıya düşmanlığın ürünüdür.

Peki amaç ne?

Amaç da belli aslında, içe kapanmanın ideolojik altyapısını oluşturmak.
Demokratikleşmeyi savunanları, özgürlükleri ve azınlık haklarını savunanları, hukukumuzun AB standartlarına uygun hale getirilmesini savunanları, özelleştirmeyi ve serbest piyasa ekonomisini savunanları, ülkenin darbe şartlarından uzaklaştırılması gerektiğini savunanları vatan haini ilan etmek.

Daha da vahimi ise; Türkleri Avrupa’ya barbar olarak tanıtmaya devam etmek.

Elbetteki olayın içerisinde başka argümanlarda olabilir.

Ankara’nın üzerinde baskı kurmak ya da Türkiye’de Müslümanların Hıristiyanları öldürdüğü görüntüsü ile Hıristiyanları Türklere ve Müsülümanlara karşı kışkırtmak isteyen çevreler için de bu olay bir fırsat olabileceği gibi, bu işin arkasında bu hedefe yönelik komplolar üreten bir istihbarat örgütü de olabilir. Müslüman dünyası ile Hıiristiyan dünyasının arasını açmak isteyen bazı kadroların işide olabilir.

Belki de birileri Papa’nın talihsizce safettiği “Muhammed, vaadettiği inancı kılıçla yayma yeniliğinden başka hangi yeniliği getirmiştir, gösterin bana” gibi anlamsız sözlerin varlığını ispatlamak peşindedir.

Bu işi yapanlar, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, siyasi hesaplaşmanın, iktidarı köşeye sıkıştırmanın bir aracı olarak da planlamış olabilir. Yabancı bir istihbarat örgütünün komplosu da olabilir. 5-10 gencin kendi arasında bir araya gelip, vatan kurtarma adına böyle bir işe soyunmasıda olabilir. En son ihtimal ise bu çocukları büyüten, yetiştiren, birer ‘ölüm makinası’na dönüştüren bir ideolojik hava ikliminin bu ülkede hakim olması.

Peki aynı şey Avrupa’da tebliğci Müslümanların başına gelse ne olurdu?

(Dikkatinizi çekerim tebliğci diyorum. Irkçı değil. Yani mesela bir Solingen olayı ile karıştırmayalım.)

Avrupa ve Türkiye’deki kardeşlerimiz ne yapardı? Bu yapılanı dine, imana, insanlığa uygun bulur muydu?

Şimdi biz haftalarca olaya karışan gençleri tartışacağız, terörü ve yabancı düşmanlığını yazacağız, bu cinayetlerin Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen şer odaklarının işi olduğunu yazacağız.

Ancak biz ne yazsak da belliki caniler bir yerlerden olumsuz etkilenmişler. Ve ortada çirkin, kırmızıya boyanmış kanlı bir tablo var.

Tabloyu çizenler ortada (yakalananlar)

Peki tabloyu çizenlerin arkasındaki güç, yani onlara bu işi öğreten, bunun eğitimi verenler, yani bu tablonun gerçek sahipleri nerede?

Kime ait bu tablo?

Simytech     Sifa