Kukla dönemi sona erdi

Yayınlama: 14.12.2016
A+
A-

Gidişat onu gösteriyor ki önümüzdeki bir kaç yıl çok şeylere gebe gibi.

Hem dünya hem Türkiye açısından.







 







Patlayan bombalardan,

Şehit cenazelerinden,

Açlığa, susuzluğa, kimsesizliğe mahkum edilmiş Halep’inden,

Diri, diri kanı emilen Arakanlı Müslümanlarından,

Filistin’inden, Gazze’sinden … v.s  v.s

 

***

 

Yeniden çizilen hudutlar göremeyebiliriz mesela.

Ya da bazı ülke adlarının haritalarda artık yer almadığını.

Farklı süikastlara da tanıklık edebilir dünya … v.s  v.s

 

Çok uzak değil sadece önümüzdeki yıllarda…

 

Zayıf bir ihtimal de olsa,

Türkiye’de 15 senedir iktidara sahip olan hükümet de bu denge oyununda yerini karşı cenaha bırakmak zorunda kalabilir mesela.

Kuklalar dönemi sona erdi zira.

 

Adamlar artık perde arkasında değiller, bilakis perdenin tam da önündeler.

Hem de başroldeler.

Tankları, tüfekleri, teknolojileri, bin bir türlü oyunları, senaryoları, fitne-fesatları…

Anlayacağınız var güçleri ile.

 

Hani vardı ya, ‘Birileri perde arkasında düğmeye basıyor’ şeklinde sıkça kullandığımız bir cümle.

 

Yok!

 

Unutun artık o cümleyi!

 

Yok artık artık öyle bir cümle!

 

Oyunlar artık perde arkasında oynanmıyor.

İnsan, silah, para transferleri artık o kadar da perde arkasında cereyan etmiyor.

Parlemotolarında konuşturuyorlar adamları ve arka bahçelerine çadırlar açtırıyorlar.

Flamalı, posterli, afişli.

 

Yok!

Unutun artık o cümleyi!

Oyunlar artık perde arkasında oynanmıyor.

Adamın birisi çıktı ve o perdeyi alaşağı etti çünkü. Hem de dünyanın gözüne baka baka. Yüzlerine haykıra haykıra.

Maskeleri düştü, ifşa oldular.

Gizli değiller artık.

 

***

 

Davaos’ta indirildi o perde.

İndirenin adı Tayyip.

Kimince Reis, kimince Tayyip, kimince uzun adam.

 

Biz uzun adam diyelim, şimdilik.

 

Davos’ta indi işte o perde.

O uzun adam çıktı ve dünyanın en kudretli gücüne,

Dünyaya kafa tutan o güce, “Sen katilsin, çocuk katilisin” dedi.

 

İşte o gün söylenen bu iki cümle dünya tarihinin ve Müslüman coğrafyasının yeniden şekillenmesine sebep oldu.

 

Beyinler allak bullak oldu,

Planlar ve hesaplar alt üst oldu.

Daha olacaklar da hariç elbette.

 

Bununla yetinmedi uzun adam.

Elinde eteğinde ne varsa dökmeye devam etti.

Almanya’ya,” Haddini bileceksin, elimde öyle deliller varki sus oturduğun yerde” dedi.

 

Sonra Birleşmiş Milletlere seslendi.

Hem de kendi ocaklarında, kendi evlerinde.

“Dünya 5’ten büyüktür. İnsanlığı bu beş ülkenin dudakları arasına hapsedemezsiniz.” dedi.

 

Sayısını çoğaltacağımız bu karşı koyuşların ve dik duruşların en sonuncusunu ise geçtiğimiz günlerde yaşadık.

 

Avrupa Birliğine seslendi bu kez,

“Bana parmak sallayamazsın, kim oluyorsun sen ya?” dedi.

Olmadı bir de aba altından sopayı gösterdi,

“Bak akıllı ol, kapıları bir açar da mültecileri bir bırakırsam…” dedi.

 

Mültecileri lafını duyunca çekirge yada arı istilasını hatırlayan Avrupa’ya bu kelime yetti de arttı bile. Geri adım attılar yine. Sanki milyonlarca arı kovanı hep birden boşalacak ve saldıracak onlara. Bu derece korkuyorlar, bu derece ürküyorlar mültecilerden. Ne gözle görüyorlarsa artık. Varın gerisini siz düşünün.

 

***

 

Neyse uzatmadan işin özüne geleyim.

Arı kovanına asıl çomak Davos’ta sokuldu yani.

Gizem o tarihte, sır o tarihte.

Şifre o tarihte.

O yüzden geliyor şehit cenazeleri.

O gün kırıldı kalemler.

O gün belli etti herkes safını.

O gün şekillendi yeniden tarih.

 

***

 

Bize düşense yola çıkmak.

Yoldan çıkmadan, yola çıkmak.

Eğilmeden, bükülmeden, keskin ve kararlı gözlerle yolumuza bakmak.

Ezan susmasın, bayrak inmesin diye.

Gelen şehitlerin kemikleri sızlamasın diye.

 

Aşığın bağlamasındaki uzun ve ince olan,

Asil olan, asıl olan o yola.

 

Yol uzun, adam uzun, haydin hayırlısı,

 

Vesselam

Simytech     Sifa