Bizdeki siyaset anlayışı!

Yayınlama: 03.07.2019
A+
A-

Allah’ın selamı üzerinize olsun gönül dostları.

Bu günkü köşe yazımda, gündemi virüs gibi sarıp sarmalayan siyasetin toplumumuzun üzerindeki etkisini sizlerle paylaşmak istedim.







Her Türk vatandaşı gibi, demokrasimizden aldığım cesaretle hür irademle yüreğimden geçenleri dile getirmek istedim.







Her ne kadar yıllar önceden siyasete kırgınlığım olsa da! Son günlerde sosyal medyada izlediklerimin teessürünün verdiği üzüntü yüreğimi daralttı. Bana 1970-1980 yıllarını hatırlattı. Yüreğimi saran kardeş kavgası korkularım uyandı.  Milli duygularım beni  mecbur etti. Bende naçiz iki satır yazmak istedim. Umarım bu nacizane paylaşımımla,  inisiyatifinize,  milli duygularınıza hitap edebilme şansım olur.

Sayın gönül dostlarım; hepimizin bildiği gibi, demokratik yaşam 29-Ekim 1923 den beri ulu Önder Atatürk’ün getirdiği Cumhuriyetle birlikte ülkemizde başlamıştır. Atatürk 9-Eylül-1923 tarihinde CHP’yi kurdu. Partinin başlangıçta halk fırkası olan adı 1924 yılında Cumhuriyet halk fırkası 1935yılında yapılan 4.kurultayda, da Cumhuriyet halk partisi oldu. Atatürk’ün 10-Kasım 1938 ölümünden sonra 26 Aralık 1938’de yapılan 1.olağan üstü kurultay, da genel başkan İsmet İnönü seçildi. İnönü 1946 yılına kadar tek parti olarak iktidarda kaldı. 1950-1960 yılları arasında, CHP halk oylaması ile yönetimi, demokrat partiye devretti. 1960 yıllarından sonra çoklu parti devrimi açılarak, böylece Türk demokrasisinde çok partili muhalefet devri başlamış oldu.

Değerli gönül dostları; o yıllarda ülkemizde tabi ki çok önemli siyasi olaylar yaşandı. 1960 da olan ihtilalinin arkasında bıraktığı, maddi manevi çöküntüler oldu.

Fakat DİKKATİNİZİ çekmek istiyorum. O devrin toplumu Türkiye’nin vefakâr, cefakâr nesli vatanında yaşanan her türlü kaosu kucaklıyor yoksulluğu, mutluluğu komşusu ile paylaşıyordu. Gönlünde hangi parti olursa olsun, devlet büyüklerine katiyen saygısızlık etmiyorlardı. Günümüzde ELEŞTİRİ, YORUM dediğimiz, kelimeler onlara çok yabancı bir deyimdi. Komşuluk, dostluk kardeşlik atmosferi içerisinde yorumlar esprilere dönüşüyordu. Çünkü karşılarında her şeyden önce bir insan vardı ve onlar kalp kırmamağa dikkat eden, insanlığa değer veren nesildi. Siyaset onlara göre devletin işi idi. Tatbiki muhabbet içerisinde, ufak tefek tartışılırdı! ANCAK! Sonuç espriye mutlaka bağlanırdı. Zaman içerisinde yaşamlarında, karşılaştıkları zorlukları çok kez büyüklerimizden dinledik. FAKAT! Hiçbir zaman kahrederek devletini kötülemeyen, nezaketle sitem eden bir nesildi.

Değerli gönül dostlar; 1980 yıllarından sonra gelen neslin ve günümüzün toplumuna ben sade vatandaş olarak çok üzülüyorum.

HİÇ DÜŞÜNDDÜNZMÜ?

BİZ NE ZAMAN BU HALE GELDİK?

NEDEN GELDİK?

NEREYE GİDİYORUZ?

BİZDEN SONRA GELENLERE ÖRNEK. ANNE, BABA, AĞBİ, ABLA KARDEŞ, OLABİLİYOR MUYUZ?

DÜNYANIN EN SİNSİ CANAVARI SOSYAL MEDYA MI BİZİ BÖYLE YAPTI?

Eskiden,  “PADİŞAHIN BİLE ARKASINDAN ATARLAR.” diye bir söz vardı:

Şimdi bu sözün hiçbir anlamı kalmadı.

Çünkü öyle bir toplum olduk ki! Sosyal medyada birbirimize en çirkin küfürleri, hakaretleri hiç üzülmeden hiç düşünmeden, rahatça edebiliyoruz.

Türkçe de o güzel nezih telaffuzlar, üsluplar rafa kaldırıldı.

Akla gelmeyen üretilmeden utanılmayan çirkin hakaretler resmen ana avrat küfürler sosyal medyada kullanılmaktadır.

ÇOK ÜZÜCÜ DEĞİLMİ?

Spor, siyaset, herhangi bir paylaşımı eleştiri yaparken,

NEDEN DIREK HAKARET EDİYORUZ?

Görüşümüze ters bir şeyler yazmış ise neden nezaketimizle yanıt veremiyoruz?

NEDEN KARŞILIKLI AGRASİF YANITLAR OLUŞUYOR?

Bizleri egolarımıza yönlendiren duygularımızı NEDEN Bastıramıyoruz?

Değerli gönül dostları, sosyal medya yok iken ne yapıyorduk?

Bayramlarda birbirimize bayram kartları gönderiyorduk, mektup yazıyorduk, gündemi takip etmek için gazete okuyorduk, sevdiğimiz yazarların kitaplarını okuyorduk, sinemaya, tiyatroya gidiyorduk, cenazelerimize doğum günlerine gidiyorduk.

ŞİMDİ?

Bütün ilişkileri akıllı telefonla yapıyoruz. Sosyal medyadan kıtluyoruz. Başsağlığı diliyoruz. Kolu komşu ziyaretleri ne kadar azaldı. İnsan ilişkileri soğudu. Biz Türkler, dünya devletleri arasında, tüm maddi manevi ahlak değerlerimizle, medeniyetimizle, görgü kurallarımızla, kültürümüzle ve geçmiş tarihimizle dünya standartlarına haklı olarak, imzamızı atmış, kendimizi kabul ettirmiş bir milletiz.

Son yıllarda akıllı telefonlara, sosyal medya sayfalarına, kendimizi ne kadar bağımlı yaptığımızın çoğumuz farkındayız, FAKAT! kendimizide alamıyoruz! Evimizde, neler yaşandığını, özelimizde olup biteni en azından 3000-4000 kişi biliyor. Hani bir atasözümüz vardı; evin dört duvarı bir evin sırlarını, saklayan, koruyan kalesidir. Maalesef bu sözün de bir değeri kalmadı.

Bir siyasi tarafı savunurken, kimi yalan paylaşımlara prim vererek, bütün manevi değerlerimizi hiçe sayarak kendimizi kaptırarak etrafımızı kırıp geçiyoruz.

OYSA BİZ HİÇ BİR PARTİNİN UMRUNDA DEĞİLİZ ve bize sadece oy sandığında ihtiyaç var.

Değerli gönül dostlarım: Memleketimizin insanlarının şu son zamanlarda,birbirlerine kenetlenmeleri şart.

NEDEN Mİ? ÇÜNKÜ: dış siyasetin Avrupa, Amerika, tüm ülkeler memleketimize yıllar önce hasta adam derken bugün Türkiye’nin gün geçtikçe büyümesi, gelişmesi, ekonomisi, her hususta mükemmeliyeti çevremizi kıskandırıyor ve korkutuyor. Memleketimizin gelişmesini istemeyen dış ülkeler, aleyhimize her türlü oyunu, sahneye, koyuyor.

İŞTE BU OYUNLARDAN BİRİ DE VATANDAŞIN İNSİYATİFİNİ BOZMAKTIR. İŞİ O KADAR! İLERİ GÖTÜRDÜLER Kİ, ARTIK İÇİMİZDE MAALESEF VATAN HAİNLERİ OLUŞTU. PROVAKATÖRLER ÇOĞALDI.

İşte bu noktada dikkatinizi bilhassa çekmek istiyorum. Bu kansız imansız aslı Türk olmayan ne udüğü bellisiz kişiler, sosyal medya sayfalarında, vatandaşı tahrik ederek, kardeş kavgasını tetikliyorlar.

AMMAN! DİKKAT!

Mahalle arasında iş yerinde, üniversitelerde hatta orta ve liselerde genç beyinleri kandırma politikası ile Türk Müslüman topluluğuna nifak sokmaya çalışıyorlar.

MAKSATLARI! Kardeşi kardeşe düşürmek, vatanımızı Mısır, Suriye, Irak gibi dağıtmaktır.

TABİKİ TIPKI CUMHURİYETTEN önce olduğu gibi, Türkiye’yi çıkarlarına göre parsellemektir.

Bizde bir söz vardır: sözüm camiadan dışarı (pis bir dana tüm bütün sürüyü bozar)

Değerli gönül dostlarım: vatanımızda huzuru, düzeni ancak irademizle şeffaf hoş görümüzle elele ve milli duygularımızı ön plana alarak din kardeşi olduğumuz hiç unutmayarak biz millet olarak muafa etmek zorundayız. Gelecek neslimize tertemiz bir Türkiye olarak miras bırakmak zorundayız.

PEYGAMBER EFENDİMİZ S.V.S BUYURMUŞLAR Kİ: SANA TAŞ ATANA SEN EKMEK AT

Bunun açıklamasını ben şöyle algılıyorum: karşımızdan gelen kırıcı inciten her ne söz gelirse gelsin biz yanıt verirken, mütevazi, şeffaf, tenkit etmeyen cümlelerle ikna edebiliriz.

Suskun ve biraz da azar azar başlayan, bu diyalog elbet bir şekilde çoğalacaktır.

Mevla’nın güzel bir sözü ile bendimizde olan güzelliği hatırlatmak isterim, “Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek bir cevabım var lakin, bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”

MEMLEKETİMİZİ PARÇALAMAYA TEŞEBBÜS EDENİ TANIMAMIZ ÇOK KOLAY DOSTLAR

Eğer ki vatanı kötülüyor ise,her hususa bir eksik buluyorsa o insanın vatanımıza bir art niyeti vardır.

Değerli kardeşlerim:

ALLAH (C.C) VATANIMIZA CUMHURİYRTİMİZE MİLLETİMİZE ASKERİMİZE DEVLETİMİZE ZEVAL VERMESİN. BARIŞ SEVGİ SAYGI İÇİNDE ALLAH BİZLERİ VE GELECEK NESİLLERİMİZİ CENNET VATANIMIZDA DAiMA PAYİDAR ETSİN.

Sürçü lisan etii isek affola. Başka bir konuda tekrar buluşmak dileği ile Allah’a emanet olun.

Saygılarımla,

Simytech     Sifa