Kasım 2019 yılının içerisinde hayatımıza giren yeni tip Koronavirüs (COVID-19) Salgını’nın Çin’de başlayarak hızlı bir şekilde bütün Dünya’ya yayılması, küresel ekonomiyi öncelikle talep tarafından başlayarak olumsuz şekilde etkilemiş ve bu talep düşüşü gelir tarafında da kendisini hissettirmiştir.
COVID-19 Salgını nedeniyle Dünya ekonomisi, sıra dışı bir ekonomik kriz biçimiyle karşı karşıya kalmıştır. ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşının ekonomiye yansıdığı ve Dünya ticaretinin bu durumdan olumsuz etkilendiği bir dönemde karşı karşıya kalınan salgın ve yarattığı ekonomik tehdit, ilerleyen aylarda içinde bulunulan bir gerçeklik halini almıştır. Ekonomik önlemlerle çözüm getirilemeyen ve Dünya’da çok sık rastlanmayan bu durum, salgının sonlanma tarihinin belirsiz olmasıyla beraber beklentilerin de olumsuz etkilenmesi sonucu daha da derinleşmiştir.
2019 yılına ait bir başka önemli konu ise ABD ve Çin arasında “Ticaret Savaşları” olarak adlandırılan ekonomik mücadeledir.
2016-2020 döneminde ABD başkanlığı yapan Donald Trump, henüz adaylığı döneminde Çin’in adil olmayan ticaret uygulamalarına karşı önlem alacağını duyurmuş ve 2017 yılının mart ayında başkanlık görevindeyken Çin’i damping yapmakla suçlamıştır.
ABD ve Çin tarafından gerçekleştirilen 100 günlük müzakerelerden sonuç çıkmayınca ABD başkanı Trump, Çin’i fikri mülkiyet hırsızlığıyla tekrar suçlamış ve Çin ile birlikte diğer ülkelerden ithal edilen güneş enerjisi panelleri ve çamaşır makinelerine gümrük vergisi uygulamıştır.
ABD tarafından aralıklarla Çin’den gelen ithal ürünlere uygulanan yüksek gümrük verilerine karşılık olarak Çin de ABD’den gelen ürünlere gümrük vergisi uygulamaya başlayınca küresel ekonomi bir yavaşlama sürecine girmiştir.
Bu konuda önlem almak için ABD ve Çin, 90 gün boyunca yeni gümrük verilerinin uygulanmayacağı üzerinde anlaşmışlar. Aynı zamanda Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, Çin “büyük miktarda” ABD ürünü ithal edecekti.
2019 yılının ortalarına gelindiğinde Trump, tekrar gümrük vergilerini yükseltme planını açıklamış ve Çin şirketi Huawei’nin ABD’den ithalat yapmasını yasaklamıştır.
Bütün bunlar devam ederken, ABD Hazine kurumu Çin’i kendi döviz kurunu manipüle etmekle suçlamıştır (Reuters, 2020). 2019 yılının sonuna gelindiğinde ise SARS-CoV-2 virüsünün duyurulmasıyla birlikte ABD’nin eline Çin’i suçlayacak son bir koz daha geçmiştir.
2020 Nisan raporunu, karantina ve izolasyona atfen Büyük Kapanma (The Great Lockdown) başlığı ile sunan IMF, yaklaşık altı ay önceki güncellemesindeki 2020 yılına ait %3,3’lük büyümeyi %3’lük küçülme, 2021 yılına ait %3,4’lük büyümeyi ise %5,8’lik büyüme olarak revize etmiştir (IMF, 2020b).
Bu revizyonun sebebinin baz etkisi olduğu söylenebilir çünkü küçülmeye sebep olan tek bir faktörün ortadan kalktığında her şeyin eski haline döneceği beklenmektedir.
2020 yılının başlarında gelişmiş ekonomilerden öncelikle Avrupa’da kendisini hissettiren salgın, öncelikle sağlık hizmetlerinde aksama, ardından karantina uygulamaları ile başlamış ve bütün dünyada yaklaşık benzer bir seyir izlemiştir. Karantina önlemlerinin oluşturduğu talep düşüşü ise işsizlik ve ekonomik durgunluğu beraberinde getirmiştir.
COVID-19 Salgını’nından Dünya Ekonomisi olumsuz etkilenmiş, büyüme oranları düşmüş ve işsizlik artmıştır. Özellikle 2008 yılında başlayan Küresel Finansal Krizin ardından aşağı yönlü revize edilen uzun dönem büyüme tahminleri neredeyse kalıcı hale gelmiştir. Bu da COVID-19 sonrasındaki büyüme oranlarının da uzun yıllar boyunca düşük kalacağına dair bir işaret olarak yorumlanabilir.
Selam ve muhabbetlerimle,