Bilgeye sormuşlar,
“Senin bunca bilgiyi öğrenmene ne sebep oldu?”
Bilge, “Bir kedi oldu” demiş.
Peki, “Kedi nasıl sebep oldu?” diye sormuşlar.
Bilge anlatmış, “Kedi bir fareyi kovaladı. Fare gitti bir deliğe saklandı. Kedi deliğin yanına geçti, bıkmadan usanmadan, gözünü bile kırpmadan farenin delikten çıkmasını bekledi. Fare, “Herhalde kedi artık gitmiştir” diyerek epey bir zaman sonra dışarıya adımını attığında, kedi fareyi avladı”…
Bilge devam etmiş, “Gördüğüm bu olaydan sonra, yaptığım her işte sabırlı (sebatlı) oldum. Sabredince de başarılı oldum”
Hikayeden de anlaşılacağı üzere; Sebat, yani sabır, kararlı olmaktır. Bir insan bir işte başarılı olmak istiyorsa, amacının ne olduğunu iyice belirleyip, sonra da sabretmek, dayanmak zorundadır.
İşte sabır ve sebatın ne olduğunu iyi özümsememiş birisi geçtiğimiz günlerde bakın ne yaptı.
Değerli dostlar!
Malum pek yakında Türkiyemizde genel seçimler var.
Şimdi diyeceksiniz, “Eeee…”
Yukardaki bilge hikayesinde boşuna anlatmadık herhalde, “Başarı sabır isteyen bir süreç ister.” diye.
Eeesi şu!
Türkiye’de siyasi üslubun topuzu iyice kaçtı.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Kaçtıysa kaçtı, bundan sana ne?”
Olmuyor işte! “Bu işler sana ne, bana ne” demekle olmuyor.
Malumunuz. Türkiyemizde köklü bir parti olan anamuhalefet partisinin başına bundan aylar önce yeni bir isim gelmişti. Gelir gelmez de sabırsız sebatsız kendini, “Benim adım Kemal” diyerek önümüzdeki seçimler için ‘Başbakan’ ilan etmişti. Etmişti de, bu işler ilan etmekle olmuyor ki. Önce Hacı Bektaş-ı Veli’ye bir kulak vereceksin ve eline, beline, diline ve özüne, sözüne, gözüne sahip olacaksın. Sonra da bilgenin de dediği gibi biraz sabredeceksin.
Neyse bende okurlarımın sabrını zorlamayayım da asıl konuya geleyim. Televizyonlardan izlemişsinizdir. Anamuhalefet Partisi Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu bir miting esnasında Başbakan Erdoğan’ı kastederek, “Ananı…” demişti. Yahu elinizi bir vicdanınıza koyunda Allah aşkına bir düşünün! Anaya küfreden birisinden hiç başbakan olur mu? Olsa da ne kadar inandırıcı olabilir?
Değerli okurlar! İnanın bana durum çok vahim…
Türkiye’de siyasetin üslubunun, “Ana…” noktasına gelmesi özellikle Türkiye açısından oldukça düşündürücü ve vahimdir.
Reha Muhtarlar, Ahmet Çakarlar, Erman Toroğlular v.s…
Ve şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu…
Ne fark eder ki…
İçindekileri kusuyorlar işte.
Hepsi de terbiyeden mahrum ve çapları bu kadar.
Daha vahimi de var. Kılıçdaroğlu’nun bu küfrüne bir de mitingdeki partili vatandaşlar alkış tutmaz mı!
Bitti mi?
Bitmedi!
Bununla kalınsa iyi.
Özür dilemek bir yana; ne bileyim mesela “Dilim sürçtü” demek bir yana. Adam bir de tutmuş miting sonrası konu ile alakalı soru soran gazetecilere, “Daha ağırını söyleyecektim, vazgeçtim.” diyor!
Bitti mi?
Bitmedi.
Daha fenası var.
Mitingi televizyonlardan izleyenler bilirler. İşte, “Ben Türkiye’nin başbakanı olacağım.” diyen bu adam yaptığı bu küfrün ardından bir de, “Biz temiz siyaset istiyoruz.” demez mi!
Yahu bu ne pişkinlik. Bu ne utanmazlık. Yuh yani.
Sen önce ağzını temizle be adam. Yaşına başına bak da utan!
İşte bu adam, “Ben yaparım, ben ederim…Benim adım Kema.l” diye tutturmuş bir yol gidiyor.
Tamam biz de Kemalleri severiz… De…
Yalnız burada bir durum var…
Sen Namık Kemal değilsin,
Yaşar Kemal değilsin,
Mustafa Kemal hiç değilsin.
Olsan olsan bundan sonra ‘Küfürbaz Kemal’ olursun.
***
Eyvah, eyvah ki ne eyvah!
Atatürk’ün CHP’sinin başındaki adama bak. İnanın bana bu sözleri duyan Atatürk’ün kemikleri sızım-sızım sızlıyordur.
Ve inanın bana kasetle giden Baykal’ı bile mumla arar olduk.
İnanın bana Türkiye’de siyaset hiç bu kadar ayaklar altına düşmemişti.
Bir iki oy için Türkiye’nin Başbakanına, “Ananı…” diyen sayın başbakan adayı. Bunlar senin boş çırpınışların. Bu ülke sen gibilerle bir adım dahi ileriye gidemez. Senden değil başbakan ‘Muhtar’ bile olmaz. Bence sen bu ütopik hayallerini bir kenera bırak da, yeniden memurluğuna dön. Malum! Geçtiğimiz günlerde Başbakan memur alımı için yaş sınırını zaten kaldırdı. Yoksa vah bu devletin başına. Vah ki ne vah!
Son olarak: Atalarımız boşuna dememiş, “Biliyorsan konuşmasını konuşta ibret alsınlar, bilmiyorsan konuşmasını susta adam sansınlar” diye…
Ne diyeyim.. Bari susta ‘Adam’ sansınlar be adam!….
Vesselam,