Şu an hatırlayamayacağım ama bir zamanlar bir yerlerden bir fıkra okumuştum. Okumuştum da, şunu demek istiyorum. Fıkra deyip geçmeyin! Malum, bazı fıkralar vardır ki; güldürdüğü kadar da düşündürür insanı.
Neyse, tutmayayım sizi de meseleye geleyim.
Nedenini sonra anlatırım ancak; birden, bir kaç tuş hareketiyle, o fıkrayı şu bizim meşhur Wilders’a uyarlamak geldi içimden.
Uyarladım da;
Bakın şöyle fıkramız!
Günlerden bir gün, rüyasında devletin başında olduğunu gören Wilders, binbir merak içerisinde ‘hikmeti ne ola ki’ diye, sormak için bir falcıya gider.
– “Bak bakalım falcı efendi, nedir acep bu rüyanın hikmeti” der.
Falcı gözlerini yumar ve uzunca bir düşünceden sonra, başlar anlatmaya;
– “Sizi büyük bir caddeden üzeri açık bir araba ile geçerken görüyorum. Halk tezahürat yapıyor.”
Wilders sırıtır ve sorar;
– “Peki halk benden memnun gözüküyor mu?”
– “Evet, her zamanki gibi memnunlar.”
– “Peki arabamın etrafında koşuşturuyorlar mı?”
– “Evet, deliler gibi koşuşturuyorlar, yüzlerce polis bile yolu açmakta zorlanıyor.”
– “İnsanlar bayrak taşıyorlar mı?”
– “Evet, hem Hollanda bayrakları, hem de ‘Müslümanların yaşamadığı bir ülkede iyi bir
gelecek istiyoruz!’ şeklinde pankartlar taşıyorlar, ümit dolu sloganlar atıyorlar.”
– “Peki, ben bu sevgi seline nasıl karşılık veriyorum, halkıma karşılık olarak nasıl bir
tavır gösteriyorum?”
– “İşte bunu göremiyorum.” deyince falcı…
Şaşırır Wilders ve sorar bir kez daha:
– Neden?
Cevap verir falcı:
– Tabutun üstü kapalı da ondan!.
RÜYASINDA GÖRÜR:
Öyle tahmin ediyorum ki sevdiniz bu fıkrayı. Hatta güldünüz de.
Ancak, insan tabiatıyla, elbetteki kim olursa olsun bir başka insanın ölümüne gülmemeli.
Hele bir Müslüman asla! Yani öyle diyorum en azından, anlayın işte!
Hasılı yukarıda da bahsetmiştim hani. Fıkralar güldürdüğü kadar düşündürür de insanı diye. Gelin isterseniz biz bu işin güldüren tarafını bir kenara bırakıp, düşündüren bölümüne bir bakalım.
BU BİR FIKRAYSA BENDE YAZARIM:
Tabi bakarken de unutmayalaım.
Wilders gibi birisi kalkıp da, “Ben bu ülkenin başına geçmek istiyorum” naraları atarsa…
Eh bendeniz de bir yazarım nacizane. Huyum kurusun! Dayanamıyorum işte.
Bir söz vardır hani, “Aç tavuk rüyasında kendini buğday ambarında görürmüş” diye.
Ne yani!
Şimdi aç tavuğun kendisini buğday ambarında gördüğünü bile bile yazmayalım mı yani? Dolayısıyla yazacağım elbette. Kaldı ki; yol gösteriyoruz adama işte. Fena mı?
Hele de koskoca bir devletin hükümeti kendisi yüzünden düşmüş, ülke krizle sarsılmış ve seçim kapıya dayanmışsa.
NEYSE! TELAŞA MAHAL YOK!
Şöyle ki;
İşin özünde sağduyulu insanların böyle bir şeye ihtimal vereceğini zannetmiyorum, biiir! Hollandalılar her ne kadar da olsa okuyan insanlardır, kendi ayaklarına sıkmazlar, ikiii! Hollanda’nın zengin ve kodamanları da işin cabası, üüüç!
Düşünün bir kere;
Müslüman dünyanın küçük bir ekonomik amborgası Hollanda ekonomisini alt üst etmeye yeter mi yetmez mi diye!
Ve hatırlayın, Wilders ‘fitne’ isimli kitabını piyasaya sürdüğü zaman dünya genelinde kıpırdayan bir kaç amborgayla ekonomistler Wilders’a nasıl da veryansın etmişti değil mi?
Hatta bir söylentiye göre, yine o dönemde Wilders, o ekonomistlerin, “Sen ülkemizi nasıl dar boğaza sokarsın” türünden baskılarına dayanamayarak, ‘FİTNE’ filmindeki bazı IRKÇI söylem ve görüntülere çoktan makası basmıştı bile.
Yani anlayacağınız yemezler…
Şunu bilin ki; Wilders başbakanlığı rüyasında görür. Aynen fıkrada olduğu gibi.
Yani Hollandalılar da yemez bunu. Haa, ama olur da, bir sürprizle kazaen olursa eğer başbakan, demokrasi ülkesi ya hani burası ve geçerse şayet ülkenin başına.
Merak etmeyin fısıldarlar kulağına,
“Hoop hizaya gel kardeşim. Bu ülkede bir tek sen yaşamıyorsun.” gibilerden hani.
diye düşünüyorum en azından.
Ya siz?
Vesselam,